Psikolojide sosyal izolasyonla ilgili üç önemli vaka var:
1. Anna Vakası:
Evlenmemiş bir anneden doğma. Annenin babası bu çocuğu eve kabul etmeyince anne çocuğu evlatlık vermeye çalışıyor fakat verdiği birkaç yer biraz bakıp anneye geri veriyor. Anne çocuğu babasına veriyor.
Baba Anna’yı karanlık bir odaya kapatıyor. Anna’ya hiç dokunulmuyor, onunla konuşulmuyor, yıkanmıyor, sadece hayatta kalmasına yetecek kadar süt veriliyor.
1938’de bir sosyal çalışmacı Anna’yı bulduğunda neredeyse iskelet haline gelmiş. Yürüyemiyor, konuşamıyor, kendisini besleyemiyor. Fakat bulunduktan sonraki birkaç yıl içinde yürümeyi ve beslenmeyi öğreniyor. Temel komutlara tepki vermeyi, dişlerini fırçalamayı öğreniyor. 10 yaşlarında konuşmayı öğrenmeye başlıyor, ancak uzun süreli beslenme yetersizliğinin sonucu olarak ölüyor.
2. Isabelle Vakası:
1932’de gayri meşru olarak doğan Isabelle’in annesi işitme, konuşma ve zihinsel engelli. Dedesi Isabelle’i ve annesini bir odaya kapıyor. Onlara sadece yiyecek veriyor, başka hiçbir etkileşimde bulunmuyor.
Isabelle konuşmayı öğrenemiyor ancak mimikleri mevcut. Isabelle 6.5 yaşında iken annesi evden kaçmayı başarıyor.
Bulunduklarında Isabelle ancak emekleyerek ilerliyor. Hayvana benzer sesler çıkarıyor, alet kullanamıyor, elleriyle besleniyor.
Isabelle'e yürüme öğretilirken:
Uzmanlar başta Isabelle’i de annesi gibi işitme, konuşma ve zihinsel engelli sanıyorlar ancak birkaç aylık yoğun bir eğitimden sonra konuşmaya başlıyor. İki yıllık eğitimden sonra yaşıtlarının sosyal ve zihinsel seviyesine tamamen ulaşıyor.
3. Genie Vakası:
20 aylıkken, çocuklardan nefret eden babası tarafından küçük bir yatak odasına kapatılıyor. Gündüzleri bir lazımlığa bağlanıyor, geceleri de bir uyku tulumuna sokuluyor. Ses çıkarırsa babası gelip dövüyor. Odada iki yağmurluk var ve Genie’nin hayatındaki tek oyuncak bu yağmurluklar oluyor. Babası ona yaklaştığında hırlıyor ve dişlerini gösteriyor.
1970 yılında, 13 yaşında bulunuyor. Bedeni 7-8 yaş seviyesinde görünüyor. Düzgün ayakta duramıyor, konuşamıyor. Kas gelişimi çok yetersiz. Dünyada kendisinden ve babasından başka canlılar da olduğuna hayret eder gibi görünüyor.
Genie ile ilgili gerçek görüntüler:
8 yıl uzmanlardan eğitim alıyor. Bu süre içinde çok düzgün olmasa da yürümeyi öğreniyor. ancak 4 yaşın mental ve sosyal seviyesini asla geçemiyor.
Bu vakalarla ilgili: Davis K. (1940). Extreme Social Isolation of a Child. American Journal of Sociology, s.14 ve Rymer, R. (1993). Genie: An Abused Child's Flight From Silence
Bu vakalar neyi gösteriyor? Öncelikle insan bir potansiyeldir. Ebeveynlerden, türün yetişkin bireylerinden öğrenmezsek daha evrimsel olarak iki ayak üzerinde yürümeye bile başlayamadık. Anne baba çocuk iki ayak üstüne dikilmeye çalışınca yardım ettiği, sevindiği, güldüğü için çocuk yürüme davranışını geliştiriyor. Biz, yetiştirilmediğimiz sürece hala dişlerimizi gösteren hayvanlarız. Hayvan türleri arasında doğumundan sonra da beyin gelişimi devam eden tek biziz. Bu gelişim, bizim öğrenmek konusunda diğer türlerden çok daha büyük bir potansiyelimiz ve eğilimimiz olduğunu gösteriyor. Ancak bu gelişim de sürekli değil, çocuklukta büyük bir hızla öğreniyoruz, beyin gelişimi ergenlik sonunda ise bitiyor. Bu öğrenme soyut düşünme, okuma vs. gibi çok üst düzeyde zihinsel bilişsel fonksiyonların yanısıra, yürüme, dansetme, vs. gibi motor, fiziksel davranışları da içeriyor.
Bunların masa tenisiyle ilgisi ne? Bu en önemli üç sosyal izolasyon vakasında dikkat edin, en az gelişme gösteren, videosu da olan Genie. Fark ne? Onun 13 yaşında, diğerlerinin ise 6-7 yaşlarında bulunmuş olması. Genie çocukluk dönemini büyük ölçüde geride bırakmış olduğu için öğrenme eğrisi yavaşlamış, asla normal bir çocuk seviyesine erişemiyor. 29 yaşına geldiğinde bir psikiyatri senatoryumunda yaşıyor: Dr. Jay Shurley, “29. yaş gününde Genie’nin yanındaydım. Hala çok kötü, çok korkunç görünüyordu. Kronik bakıma muhtaç insanlardan hiçbir farkı yoktu. Kötü bir şizofrene benziyordu. Çok üzücüydü…”
Ben ve benim gibi masatenisini 16-17 yaşından sonra öğrenmiş olanlar ne kadar çabalarsak çabalayalım asla 5-6 yaşlarında başlayan birisinin seviyesine gelemiyoruz. Hatta ilköğretim yıllarında 2-3 yıl kulübe gitmiş birisi 10 yıl ara verip tekrar başlayınca, düzenli olarak bir yıl kadar oynayınca bizim seviyemizi yakalayıp sonra da geçiyor.
Çocuklukta bir işi öğrenmek için 10 birim vakit harcamak gerekiyorsa, bunun yetişkinlikteki karşılığı 100 birim gibi birşey belki daha fazla, tabii rakamları atıyorum. Bu aslında şu da demek: Anne babadan ve okuldan düzgün ve yeterli eğitimi almayan bir kişide ergenlik çağından sonra, yani liseden sonra davranış değişikliği oluşturmak çok çok zor.
Beyin gelişiminin bu azalan eğrisi nedeniyle hem ahlaki gelişimde, hem sosyal gelişimde olduğu gibi bütün spor dallarında da erken yaşta eğitim çok önemli, yeri daha sonra doldurulamaz bir öneme sahip. Çünkü daha sonra aynı süreci takip etmek için çok çok daha fazla uğraşmak zorunda kalacağız. Kaslarımızın tam olarak nasıl hareket etmesi gerektiğini “ezberlemesi”, nasıl ilkokulda kelimelerinin çoğunu anlamadıkları tüm istiklal marşını bir günde ezberleyebiliyorsa çocuklar, çocukluk çağında çok daha kolay.
Eşek kadar adam olduktan sonra bu işe girişen benim gibi "mağdurlar" derdimize mi yanalım peki? Zannetmiyorum. Biz de kendi çapımızda gelişmeye çalışacak, spor yapmanın keyfini ve sağlığa etkilerinin olumlu etkilerini yaşayacağız.