Liderler Panosu
Beğenilen İçerik
Tüm bölümlerde 25-04-2013 de en çok beğeni alan içerik
-
Pozitif psikoloji denilen ve göreli güncel bir psikolojik alan var. Bu alan temelde, mutluluğun psikolojisini inceliyor. Biz insanın mutluluğunu çevresel şartların oluşturduğunu düşünme eğilimindeyiz. Örneğin işimiz, eşimiz, maddi gelirimiz, statümüz, hava sıcaklığı, vb. Bu ve benzeri süreçlerin bizim mutluluğumuz üzerindeki etkisi konusundaki tahminimiz genelde doğrudur. Mesela piyangodan büyük ikramiye çıksa, cidden çok çok seviniriz. Ya da sevdiğimiz bir yakınımız ölse çok üzülürüz gibi. Ancak bu süreçlerin "süresini" tahmin etme konusunda çok beceriksizdir. Piyangodan çıkan büyük ikramiyenin bizim üzerimizdeki etkisi maksimum 3-4 aydır. Ondan sonraki mutluluk düzeyimiz, bu ikramiye çıkmadan önceki haline döner. Ya da diyelim çok sevdiğimiz bir yakınımız öldü, "bir daha asla eskisi gibi mutlu olamam" diye düşünürüz. Ancak araştırmalara göre bunun da süresi maksimum 6 aydır. Zaman, tüm sevinçlerimizin ve üzüntülerimizin izlerini müthiş bir biçimde örtme kudretine sahiptir. Bu verdiklerim abartılı örnekler. Günlük hayatta da çok basit bir biçimde karşılaşabileceğimiz başka örnekler: "O arabayı almalıyım" dersiniz, alırsanız daha mutlu olacağınızı düşünürsünüz. "O kızla/erkekle birlikte olmalıyım" dersiniz, olursanız daha mutlu olacağınızı düşünürsünüz. "O telefonu almalıyım" dersiniz, alırsanız daha mutlu olacağınızı düşünürsünüz. Ya da tam tersi: "arabam yanarsa çok mutsuz olurum", "sevgilim beni terk ederse yıkılırım", "okulu bitiremezsem mahvolurum" vs. Oysa psikolojide hedonik adaptasyon denilen bir süreç vardır; insanların iyi ya da kötü, yaşamlarındaki her türlü değişikliğe uyum sağlama sürecine bu ad veriliyor. nasıl ki bedenimiz çok sıcak olursa terleriz ve bedenimiz kendisini serinletmeye çalışır ya da soğukta titreme başlatarak ısıtmaya çalışır, "ruh"umuz da artı ya da eksi, mutluluk seviyemiz değişince bunu hızla normale getirmeye çalışır. Bizim az çok stabil bir mutluluk seviyemiz vardır. yaşamımızdaki olaylar elbette ki bu mutluluk seviyesini azaltır ya da artırır, ancak mutluluk seviyemizde oluşan bu fark, sandığımızdan çok daha kısa sürer. İnsan sakat kaldıktan, ya da boşandıktan, ya da piyangodan büyük ikramiye kazandıktan, ya da istediği o eve kavuştuktan bir süre sonra mutluluk seviyesi, bu olaydan önceki kendi normlarına döner. Başına gelen bir olayın kendisini yıllardır mutsuz ettiğini söyleyen bir insan, zaten o olaydan önce de mutlu olmayan bir insandır, ancak bunun sebebini kendisinin dışındaki bir olaya bağlamak ona çok daha rahat gelir. Oysa en şiddetli yas süreci bile (araştırmalara göre evlat acısı) en fazla altı ay sürer. Peki varsayılan bu olaylardan önceki mutluluk seviyesini ne oluşturur? Konu ile ilgili birçok araştırmanın (pozitif psikoloji araştırmaları) ortalamasına göre bu seviyenin yaklaşık olarak yarısını genlerimiz belirler; yarısını ise bireyin isteyerek, gönüllü olarak yaptığı zevk verici aktiviteler belirler. Genlerimize yapacak bir şey yok (en azından şimdilik), ancak "gönüllü olarak yaptığımız zevk verici aktivite" kısmında yapacak çok şeyimiz var. Eğer biz gönüllü olarak gidip masa tenisi oynayıp ter döküyorsak ve bu aktiviteyi sıkça yapıyorsak, hayatımızda bunun etkisi, bizim ne kadar para kazandığımızı fersah fersah geçecek ölçüde fazla. Arkadaşlarla akşam buluşup antrenman - maç derken yaptığımız iş, uzun vadede yaşama doyumumuzu başımıza gelebilecek her şeyden çok daha fazla artırıyor. Bu araştırmalara göre çevresel şartların insanın mutluluğu üzerindeki etkisi sadece yüzde 10 civarında. En mutlu insan kimdir söyleyeyim: Küçük çocuklar. Onların da mutluluğunun sebebi içinde büyüdüğü evin konforu, oyuncaklarının miktarı, statüsü vs. değil; gönlünce hoplayıp zıplaması, spor yapması, hareket etmesidir. Yoksa çocuk sahibi arkadaşlar bilirler, yeni bir oyuncağın çocuğu ne kadar mutlu edebileceğini, ancak bunun aynı zamanda ne kadar kısa sürdüğünü... Oysa günümüz toplumunda çocuklar da biz de artık pek hareket etmiyoruz. Ev denilen betondan kutuların içinde oturuyoruz sadece. Dolayısıyla biz de, çocuklarımız da giderek daha mutsuz hale geliyor. Psikolojik araştırmalara göre çocuğa kazandıracağımız bir spor alışkanlığının, onu, dünyanın en iyi üniversitesine gitmesinden bile daha mutlu edeceği gerçeğine karşın... Genel olarak bir çok oyuncunun yenmekle yenilmekle çok fazla meşgul olduğunu gözlemliyorum. Bu manzaranın büyüğünü görmemek demek, ağaçları incelerken ormanı fark etmemek demek. Kendi mutluluğumuz için yapabileceğimiz en iyi şeyi yapıyoruz. Bunun dışında oyunumuzun ilerlemesi ya da kazandığımız madalyalar ancak bir yan etki olabilir; yaptığımız sporun yan etkisi. Esas amacımız her zaman spor olmalı, madalyalar değil... Konuyu daha ayrıntılı incelemek isteyenler için özellikle bu kitabı ya da bu belgeseli öneririm. Başka bir yerde yazdığım bir yazıydı, bu forumla da oldukça ilgili olduğu için biraz düzenleyip paylaştım...1 puan
-
1 puan
-
1 puan
-
Yeni toplar defans oyuncuları için daha avantajlı değil aksine daha az spinli olduğu için dezavantajlı. Bunun en büyük kanıtıda Jo Se Hyuk'un ifadeleri. *What impact did ITTF decisions (like the 38mm ball) have on top level table tennis, and what influence do you think the new PVC balls will have (in particular for defenders and defensive style)? The decision can benefit some players while hindering others. The players are somewhat weary because they have to make adjustments (in response to the frequent changes in the rules). Also, the PVC ball doesn't spin very well. Again, it's likely that the new ball will be a hinderance for long pip users. Röportajın tamamına aşağıdaki linkten erişebilirsiniz. http://ooakforum.com/viewtopic.php?f=56&t=221251 puan
-
1 puan
-
Topu yukarı doğru çok fazla çektiriyorsun o yüzden spinler yüksek (bombeli) gidiyor. Buna fırçalama diyoruz. Sen fırçalayarak spin çekiyorsun. Bir de fazla fırçalamadan, yukarı doğru değil de, ileri doğru kapatarak çekmeyi denersen o zaman bombesiz (senin tabirinle ip gibi) gider. Bu arada, bombeli yüksek spinler çok faydalıdır, onları yapmaya devam et mutlaka. Topu masanın arka taraflarına yani filenin uzağına doğru düşürebilirsen rakibini çok zorlarsın. File dibine düşen yüksek spinlere şut gelebilir.1 puan
-
ama çocukta sıkıntı var. zeki çevik ve ahlaklı kategorimiz var ya burada ahlaklı grubuna pek sokamıyorum. yıllardır biliyorum çok iyi oyunu var fakat saygıda sıkıntı yaşıyor.1 puan
-
FH ve BH vuruşlar sırasında raket tutuş şeklinizin değiştirilmesi bir sorun. Bu sorun çözülmeden ilerleme sağlamak zordur bana göre. Raket tutuş şekli çok önemlidir. Raketi çok sıkı tutmak en çok yapılan hatalardan biridir. Raketi elinizden düşmeyecek, vuruş sırasında kontrolsüzce savrulmayacak sıkılıkta ( daha doğrusu gevşeklikte) tutmanız yeterli olacaktır. Elinizde fazla sıkarsanız, oyun sırasında kolunuz çabuk yorulur, spin ve blokta çok hata yaparsınız, bileğiniz de buna bağlı olarak zaman içinde sertleşeceği için bileğin esnekliğini gerektiren örneğin top açma gibi vuruşlarda yüzdeniz azalır. Raket tutuşundaki ikinci kural ise; raketin sapı ile kafası arasında işaret parmağınız dışındaki diğer parmaklarınızla sapı kavradığınız noktanın ne kafaya çok yakın ne de çok uzak olması, ( sapın ucuna da çok yakın ve çok uzak olmaması), başparmağın lastiğe paralel olması, işaret parmağının da raketin arka yüzünde raketin ortasından ziyade kenarına daha yakın olması gerekir. Bir diğer değişle, elinizdeki baş ve işaret parmağı arasındaki perdenin raketin sap ile kafasının birleştiği noktaya fazla değmemesi, çok da geride olmaması gerekir. Belki raket tutuşu kadar önemli ve pek değinilmeyen bir diğer nokta ise şudur; masa tenisi belli bir seviyeye ulaşana kadar dirsek ile oynanan bir oyundur! Dirsek kesinlikle masa seviyesinin altına düşürülmemelidir. BH ve FH vuruşları daha ziyade dirsekten yapılır. Bunları seviyenizi bilmeden yazıyorum belki hiç ihtiyacınız olmayacak, uzattı isem de kusuruma bakmayın. FH ve BH vuruşlarda bir raketi fazla sıkmadan dirseğini masa seviyesinin altına düşürmeden, raket ile topu en üst noktada yakalayıp, raket ile topu taşır gibi vurup dirseği hareketin bitiş noktasında FH de kapatır, BH de açarsanız temel iki vuruşu halletmiş olursunuz diye düşünüyorum. Raket tutuş şeklinizi değiştirmeden ve dirseğe odaklanarak, BH köşesinden bir BH bir de FH vuruş yaparak hem ayak çalışması yapmış olursunuz hem de raketin kontrolünü sağlamayı ilerletmiş olursunuz. Sitede daha isabetli cevap yazacak arkadaşlar da mutlaka vardır. Selamlar..1 puan
Liderler panosu zaman dilimi: Istanbul/GMT+03:00
-
Çevrimiçi Kullanıcılar 0 Üye, 1 Gizli, 96 Misafir (Tam liste)
- Şu anda bağlı kayıtlı kullanıcı bulunmuyor
-
Konular