evet var soruyu doğru sorma eğitimi; ama öyle milli tarih coğrafya matematik veya filmlerden öğrenilebilecek haplaşmış veya paket programlar dahilinde değil. doğru soru sorma alışkanlığı hayatın doğrudan deneyiminden alınabilir (en makbul halidir) yada soruyu doğru soranların eserleri incelenebilir. Felsefe birincil kaynak olarak çıkar karşımıza: sosyoloji psikoloji gibi "loji" ile sonu biten sosyal "bilim"ler aydınlanmanın yan etkileri olarak 19.yy dan itibaren ortaya çıkmıştır ancak onlar da kıraat edilebilir.
kesinlikle "özellikle bir soruyu sorma veya sordurma" şeklinde güdüleme yoktur yazdığım yazıda, ancak soruyu doğru sorma yönünde bir güdüleme yaptığım muhakkak.
masatenisi her şart altında oynanamaz elbet - hele orada masa yoksa, masa koyacak yer yoksa, masa alacak para yoksa,.. hayat haplaştırılmış şekilde yaşanıyorsa hele: böylesi bir hayatta masa tenisi çok büyük bir lükstür yada konu ile alakasızdır. satın alma gücünün yaşama gücüne dönüştüğü bir hayatta aslında insanca olan her şey konuyla alakasızdır. oyun çocuklar içindir, koca adamlar oyun oynarsa dalga geçilir ki 300 yıl öncesine kadar oyun için büyük küçük ayrımı yoktu. huizinga için kültürün en temel taşlarından biridir oyun.
neyse konu derin 20-30 sayfadan önce toparlanmaz bende b*kum gibi gribim fazla yazamayacağım.
Schlager'in boğaz köprüsünde yaptığı gösteri maçı elbet sevimli birşey olarak görünebilirdi sana - tabi ülkede masa tenisi oynayabilecek bir masa bulmak mümkün olsaydı - masa tenisi oyuncuları da daha az egomanyak olabilirdi tek ölçüt kazanmak veya kaybetmek olmasaydı; hatta böyle olduğunda kulüplerin de tek derdi kazanmak olmaz spora destek vermek olurdu.. kendilerine kupa getireceklerini umut ettikleri oyuncuları transfer etmek yerine, belki spor yapmak isteyen insanlara yardımcı olmak için bir şeyler de yaparlardı.
ilginçtir ki herşeye rağmen, destek yerine köstek olanların da varlığına rağmen masa tenisi oynuyoruz.