Jump to content
Masatenisi.org Forum

Liderler Panosu

Beğenilen İçerik

Tüm bölümlerde 21-04-2015 de en çok beğeni alan içerik

  1. Merhaba Arkadaşlar, Bursa'da üçüncüsü düzenlenecek olan Veteran Masa Tenisi Turnuvasıyla alakalı tüm detaylar aşağıdaki görselde bilgilerinize sunulmuştur. Türkiye'nin her yerinden tüm masa tenisi severlere belirli yaş gruplarında hitap eden turnuvamıza katılımlarınızı bekliyoruz. Saygılarımla. Berkan NAMLI
    3 puan
  2. Her ilçeye (ör) 5 tane tam donanımlı spor tesisi yapmak ve çok ucuza faydalanmak yasal zorunluluk olsun. Ama daha kolayı var, spor yapmak zorunlu(yasal dayatma) olsun.
    3 puan
  3. Arkadaşlar, biliyorsunuz Avrupa'da ve Dünya'da bir çok ülkede spor yasalarla korunan, teşvik edilen bir sisteme sahip. Türkiye'de de bu , Cumhuriyet Dönemi'nde anayasamızda yer alırken, sonraki dönemlerde kaldırılmış. Lüleburgaz Gençlik Hizmetleri ve Spor İlçe Müdürü Soner POLAT ile change.org'da bir imza kampanyası başlattık. Sanal imzalarınızı ve kampanyayı duyurmak için paylaşımlarınızı bekliyorum :) Ayrıca, burdan yazacağınız yorumları da önemli birer görüş olarak kaale alacağız. https://www.change.org/p/türkiye-cumhuriyeti-gençlik-ve-spor-bakanlığı-spor-yapmak-yasal-bir-zorunluluk-olsun?recruiter=86854236&utm_source=share_petition&utm_medium=facebook&utm_campaign=share_facebook_responsive&utm_term=des-lg-no_src-custom_msg&fb_ref=Default
    1 puan
  4. Linke tıklayan arkadaşlar açıklamada görecektir, Atatürk döneminde kanun olarak vardı bu. Bu tarz bir kanun insanları spora yönlendirecek, küçük ölçekli spor kulüpleri canlanacak. Bu hareketlilik başladığında, irili ufaklı bir çok spor kulübü üyeye kavuşacak, geliri artacak ve bu gelir hem spor eğitmenlerine, hem de spor yapılabilecek alanların oluşmasına zemin hazırlayacak. Bu yönden oldukça önemli, linke tıkladıktan sonra ad-soyad ve mail belirterek imzalamanız yeterli :) Herkese teşekkürler şimdiden
    1 puan
  5. Tt11 genelde kutu üzerine 5-10 euro gibi fiyatlar yazarak yolluyor bende sıkıntı olmadı bugüne kadar gümrük konusunda o yüzden ama denildigi gibi kargo konusu artık biraz sıkıntılı son kargom 20 günden uzun sürede geldi. Dandoy da güvenilir bir site ve su an loyal20% kodunu girince %20 indirimi var ama orada dikkat eedilmesi gereken konu clarence sale yazan lastikleri almamak çünkü bayat olarak gelebiliyor lastikler.
    1 puan
  6. Bu konuda şanslısınız. Rıdvan Şahin abim var salonda. Kendisi de tahta yapıyor. Lastikler hakkında da oldukça bilgili. Oyun tarzınıza göre tavsiye verebilir ve doğru bir başlangıç yapmış olursunuz. Ben öyle yaptım :)
    1 puan
  7. Rusyadaki takım şampiyonasından harika görüntüler.
    1 puan
  8. Psikolojide sosyal izolasyonla ilgili üç önemli vaka var: 1. Anna Vakası: Evlenmemiş bir anneden doğma. Annenin babası bu çocuğu eve kabul etmeyince anne çocuğu evlatlık vermeye çalışıyor fakat verdiği birkaç yer biraz bakıp anneye geri veriyor. Anne çocuğu babasına veriyor. Baba Anna’yı karanlık bir odaya kapatıyor. Anna’ya hiç dokunulmuyor, onunla konuşulmuyor, yıkanmıyor, sadece hayatta kalmasına yetecek kadar süt veriliyor. 1938’de bir sosyal çalışmacı Anna’yı bulduğunda neredeyse iskelet haline gelmiş. Yürüyemiyor, konuşamıyor, kendisini besleyemiyor. Fakat bulunduktan sonraki birkaç yıl içinde yürümeyi ve beslenmeyi öğreniyor. Temel komutlara tepki vermeyi, dişlerini fırçalamayı öğreniyor. 10 yaşlarında konuşmayı öğrenmeye başlıyor, ancak uzun süreli beslenme yetersizliğinin sonucu olarak ölüyor. 2. Isabelle Vakası: 1932’de gayri meşru olarak doğan Isabelle’in annesi işitme, konuşma ve zihinsel engelli. Dedesi Isabelle’i ve annesini bir odaya kapıyor. Onlara sadece yiyecek veriyor, başka hiçbir etkileşimde bulunmuyor. Isabelle konuşmayı öğrenemiyor ancak mimikleri mevcut. Isabelle 6.5 yaşında iken annesi evden kaçmayı başarıyor. Bulunduklarında Isabelle ancak emekleyerek ilerliyor. Hayvana benzer sesler çıkarıyor, alet kullanamıyor, elleriyle besleniyor. Isabelle'e yürüme öğretilirken: Uzmanlar başta Isabelle’i de annesi gibi işitme, konuşma ve zihinsel engelli sanıyorlar ancak birkaç aylık yoğun bir eğitimden sonra konuşmaya başlıyor. İki yıllık eğitimden sonra yaşıtlarının sosyal ve zihinsel seviyesine tamamen ulaşıyor. 3. Genie Vakası: 20 aylıkken, çocuklardan nefret eden babası tarafından küçük bir yatak odasına kapatılıyor. Gündüzleri bir lazımlığa bağlanıyor, geceleri de bir uyku tulumuna sokuluyor. Ses çıkarırsa babası gelip dövüyor. Odada iki yağmurluk var ve Genie’nin hayatındaki tek oyuncak bu yağmurluklar oluyor. Babası ona yaklaştığında hırlıyor ve dişlerini gösteriyor. 1970 yılında, 13 yaşında bulunuyor. Bedeni 7-8 yaş seviyesinde görünüyor. Düzgün ayakta duramıyor, konuşamıyor. Kas gelişimi çok yetersiz. Dünyada kendisinden ve babasından başka canlılar da olduğuna hayret eder gibi görünüyor. Genie ile ilgili gerçek görüntüler: 8 yıl uzmanlardan eğitim alıyor. Bu süre içinde çok düzgün olmasa da yürümeyi öğreniyor. ancak 4 yaşın mental ve sosyal seviyesini asla geçemiyor. Bu vakalarla ilgili: Davis K. (1940). Extreme Social Isolation of a Child. American Journal of Sociology, s.14 ve Rymer, R. (1993). Genie: An Abused Child's Flight From Silence Bu vakalar neyi gösteriyor? Öncelikle insan bir potansiyeldir. Ebeveynlerden, türün yetişkin bireylerinden öğrenmezsek daha evrimsel olarak iki ayak üzerinde yürümeye bile başlayamadık. Anne baba çocuk iki ayak üstüne dikilmeye çalışınca yardım ettiği, sevindiği, güldüğü için çocuk yürüme davranışını geliştiriyor. Biz, yetiştirilmediğimiz sürece hala dişlerimizi gösteren hayvanlarız. Hayvan türleri arasında doğumundan sonra da beyin gelişimi devam eden tek biziz. Bu gelişim, bizim öğrenmek konusunda diğer türlerden çok daha büyük bir potansiyelimiz ve eğilimimiz olduğunu gösteriyor. Ancak bu gelişim de sürekli değil, çocuklukta büyük bir hızla öğreniyoruz, beyin gelişimi ergenlik sonunda ise bitiyor. Bu öğrenme soyut düşünme, okuma vs. gibi çok üst düzeyde zihinsel bilişsel fonksiyonların yanısıra, yürüme, dansetme, vs. gibi motor, fiziksel davranışları da içeriyor. Bunların masa tenisiyle ilgisi ne? Bu en önemli üç sosyal izolasyon vakasında dikkat edin, en az gelişme gösteren, videosu da olan Genie. Fark ne? Onun 13 yaşında, diğerlerinin ise 6-7 yaşlarında bulunmuş olması. Genie çocukluk dönemini büyük ölçüde geride bırakmış olduğu için öğrenme eğrisi yavaşlamış, asla normal bir çocuk seviyesine erişemiyor. 29 yaşına geldiğinde bir psikiyatri senatoryumunda yaşıyor: Dr. Jay Shurley, “29. yaş gününde Genie’nin yanındaydım. Hala çok kötü, çok korkunç görünüyordu. Kronik bakıma muhtaç insanlardan hiçbir farkı yoktu. Kötü bir şizofrene benziyordu. Çok üzücüydü…” Ben ve benim gibi masatenisini 16-17 yaşından sonra öğrenmiş olanlar ne kadar çabalarsak çabalayalım asla 5-6 yaşlarında başlayan birisinin seviyesine gelemiyoruz. Hatta ilköğretim yıllarında 2-3 yıl kulübe gitmiş birisi 10 yıl ara verip tekrar başlayınca, düzenli olarak bir yıl kadar oynayınca bizim seviyemizi yakalayıp sonra da geçiyor. Çocuklukta bir işi öğrenmek için 10 birim vakit harcamak gerekiyorsa, bunun yetişkinlikteki karşılığı 100 birim gibi birşey belki daha fazla, tabii rakamları atıyorum. Bu aslında şu da demek: Anne babadan ve okuldan düzgün ve yeterli eğitimi almayan bir kişide ergenlik çağından sonra, yani liseden sonra davranış değişikliği oluşturmak çok çok zor. Beyin gelişiminin bu azalan eğrisi nedeniyle hem ahlaki gelişimde, hem sosyal gelişimde olduğu gibi bütün spor dallarında da erken yaşta eğitim çok önemli, yeri daha sonra doldurulamaz bir öneme sahip. Çünkü daha sonra aynı süreci takip etmek için çok çok daha fazla uğraşmak zorunda kalacağız. Kaslarımızın tam olarak nasıl hareket etmesi gerektiğini “ezberlemesi”, nasıl ilkokulda kelimelerinin çoğunu anlamadıkları tüm istiklal marşını bir günde ezberleyebiliyorsa çocuklar, çocukluk çağında çok daha kolay. Eşek kadar adam olduktan sonra bu işe girişen benim gibi "mağdurlar" derdimize mi yanalım peki? Zannetmiyorum. Biz de kendi çapımızda gelişmeye çalışacak, spor yapmanın keyfini ve sağlığa etkilerinin olumlu etkilerini yaşayacağız.
    1 puan
  9. Bir Budist rahibe felsefesinin ne olduğunu sormuşlar. “Çok basit” diye yanıtlamış. “Acıkınca yemek yiyorum, uykum gelince uyuyorum.” Bu yukarıda anlatılan mesel çok basit gibi durmakla birlikte çok derin bir gerçeğe temas ediyor. Geçen World Men’s Cup 2011 turnuvasında Çin Milli Takım Koçu LGL’nin Zhang Jike’ye Joo See Hyuk ile olan maç arasında verdiği tavsiyelerden bir cümle: Her seferinde tek sayı!... Bu cümle, aslında dikkat edin, Zhang Jike’nin tekniğiyle, maç taktiğiyle, kondüsyonuyla vs. ilgili olmayan, fiziksel değil mental bir tavsiye. Buradan yola çıkarak –biraz da asıl alanım olan psikolojiye yakın olduğu için- masa tenisi psikolojisiyle ilgili bir şeyler yazmak istedim. Her seferinde tek sayı, oyuncunun o anki skora değil, setlerin durumuna değil, maçın sonucuna ne kadar yakın olduğuna değil, bir önceki sayıda vuramadığı o bomboş ve yüksek topa değil ya da çektiği harika spine değil, sadece ve sadece o an servis ile başlayacak sayıya odaklanmasını hedefleyen bir söz. Oyuncunun anlık odaklanma gücü ile ilgili bir durum. Yaklaşık 13 yıldır çocuklarla, gençlerle çalışıyorum. 4 yıl Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde zeka testleri uygulayarak, 1,5 yıl hastanede psikolog olarak, kalan sürede de okullarda psikolojik danışman olarak, ama hep çocuk ve genç psikolojisiyle ilgili çalıştım. Bu yıllar içinde gözlemlediğim ve meslektaşlarımın da gözlemlediği en belirgin değişiklik, DEHB dediğimiz tanının ne kadar yaygınlaştığı: Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite. Bu iki durum ayrı ayrı da görülebileceği gibi birçok durumda da birlikte görülüyor. Ve tek başına dikkat eksikliği, tek başına hiperaktiviteden çok daha yaygın. İnanın çocuklarda yaygınlığı son on yılda en az 5 kat artmıştır. Tüm meslektaşlarım ve bazı anne babalar da bunu gözlemlemiştir. Nedeni ile ilgili çeşitli spekülasyonlar var: Kimisi elektromanyetik kirlilik diyor (her yerde televizyonların, telefonların, kablosuz internetin vb. yaydığı), kimisi gıdalardaki hormon düzeyinin artması diyor, hatta çocuklara vurulan aşıların yan etkisi olduğunu içeren yaygın bir komplo teorisi bile var. Psikolojik düzeydeki açıklaması ise şöyle dikkat eksikliğinin: Artık sürekli internette dolaşıyor çocuklar, bilgisayarda oyun oynuyorlar, televizyon ve sinema izliyorlar... Bu araçlar da çocuğu sürekli görsel – işitsel uyaranlar bombardımanı altında bırakıyor. Çocuğun-gencin canının sıkılmaya vakti yok. Canı sıkılmıyor. Ne zaman sıkılıyor? Ders çalışması ya da dinlemesi gerektiğinde. Ya da bir kitap okumak istediğinde. Örneğin kitap okuyan bir insanın gözünün önünde görüntüler olmaz, kitap ses de çıkarmaz. Bu yüzden kişi dikkatini toparlayıp orada olan biteni zihninde canlandırmaya, konuşmaları beyninde seslendirmeye başlar. Bu da zihni aktifleştirir, hayal gücünü zenginleştirir, odaklanma gücünü artırır. Ya da –diyelim tarih anlatan- öğretmenini dinleyen çocuk onun söylediklerini aynı şekilde beyninde kurmaya çalışır. Bu da yine onun odaklanma gücünü artırır. İşte bu insani melekemiz artık giderek köreliyor, öyle ki kitaplar sesli hale gelmeye başlıyor (audio book), derslerde öğretmenler çocuğun dikkatini çekebilmek için (başta bilgisayarlar olmak üzere) görsel- işitsel materyaller kullanmaya başladı. Evet bu şekilde çocukların dikkati daha çabuk toplanıyor ama kullanılmayan kasın zayıflaması gibi, kullanılmayan dikkat gücü de azalmaya başlıyor. Bu çocuk/genç de doğal olarak kitap okumayı sıkıcı buluyor, bu da bir kısır döngü olarak dikkatini daha da zayıflatıyor. Benim neslim (70’lerde doğanlar) ve daha büyüklerim, çocukken kendi oyuncağımızı üretip oynadığımızı hatırlarız. Hatta hiç materyal bulamadığımızda zihnimizden oyun üretip oynardık. Şu anda bir çocuğun yeni bir oyuncakla oynama süresi eskisine göre çok çok kısa. Artık herkes herşeyden çok çabuk sıkılmaya başladı. Boşanma oranının ne kadar arttığına bir bakın, güzel bir örnek olur. Şimdi bu dikkat eksikliği durumu her sene giderek arttığı için dolayısıyla az çok hepimize sirayet etmiş durumda. Gazetelerde bakıyorum, köşe yazarları tek cümlelik paragraflarla yazı yazmaya başlıyorlar son senelerde: okuyucu sıkılmasın diye. İnternette gençler (bu site dahil) cümlelerine nokta koymaya bile üşeniyorlar. Biraz aksiyon düzeyi düşük bir film sıkıcı diye izlenmiyor. Radyo denilen şey ölmek üzere. Kitap okuma düzeyi giderek düşüyor. İnanın öğrencilerin yazısı bile her geçen sene çirkinleşiyor, çünkü yazmayı sıkıcı buluyorlar. Bunun etkisi çok fazla. İnsanlar artık karşısındakinin derdini fazla dinlemek istemiyor, çünkü onun sadece sözel olarak ilettiği mesaj onlara sıkıcı geliyor. Her seferinde tek sayı! Liu Guoliang ‘ın Zhang Jike’ye verdiği bu mesajı yerine getirebildiğinizi düşünün, çok zor bir iş olur ancak elbette faydaları da bir o kadar yüksek olur. Zhang Jike’nin aynı turnuvada final maçında Wang Hao’ya 2-0 yeniliyorken 3. sete nasıl sanki skor 0-0 gibi bir moralle çıktığını unutmayın. Hepiniz biliyorsunuz, eğer bir kişi 9-2 öndeyse ve diğeri durum 9-9 olursa, başta önde olan büyük ihtimalle kaybeder. Çünkü dikkat dağılır, akıl o anki sayıdan gider de kaçırılan o 7 sayıya takılır kalır. WTTC’de Zhang Jike ile Wang Hao finalini hatırlayın: Son sette ZJ 10-5 öndeydi, Wang Hao sanki skor böyle değilmiş gibi gidip cüz yaptı. Ama sonra ZJ’nin suratına bakın, sanki maç yeni başlıyor gibiydi. Geçenki Çin Milli Takımı’nın sırları ismindeki yazıda dikkat edin Çinliler spor psikolojisine ne kadar önem veriyor. Ve bunun ekmeğini de yiyorlar. Maç sırasında ne kadar ciddi olduklarına dikkat edin. Öyle ki Timo Boll’un ya da Chen Weixing’in vs. maç sırasında gülümsemesi bize sıradışı görünüyor. Bir de Ma Long’un oyununa dikkat edin: Tamamen konsantre olmuş durumda. Eminim birçoğunuz çoğu kez durum eşitken ve set sona yaklaşmışken kimin seti alacağını onların mimiklerinden, beden dilinden seziyorsunuzdur. İşte zihnimizin geçmişte ya da gelecekte değil, o anın duygusal etkisinde değil, sadece ve sadece o anda ve o sayıyla meşgul olmasının faydası. Düşünün ki zihniniz o gün olan bitene takılırsa gece yatakta gözünüze uyku girmez. Eğer tam olarak şu anı yaşamıyorsak, şu anımızı verimli kullanmıyoruz demektir. Geçmişi değerlendirmemizin zamanı maç esnası değil sonrasıdır. Tabii ki bu gerçek ciddi, profesyonel masa tenisçileri için, ya da böyle olmayı isteyenler için. Yoksa eğer sadece bir hobi olarak oynuyorsanız oyun oynarken rakibinizle sohbet de edersiniz, başka şeyler de düşünebilirsiniz. Ben de öyle yapıyorum. Ancak en azından ciddi maçlarda bunu yapmaya çalışmak hem oyunumuzun gelişmesi açısından, hem de zihnimizi terbiye etmemiz açısından önemli gibi duruyor.
    1 puan
Liderler panosu zaman dilimi: Istanbul/GMT+03:00
  • Çevrimiçi Kullanıcılar   0 Üye, 0 Gizli, 283 Misafir (Tam liste)

    • Şu anda bağlı kayıtlı kullanıcı bulunmuyor
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..