Liderler Panosu
Beğenilen İçerik
Tüm bölümlerde 10-12-2016 de en çok beğeni alan içerik
-
Merhabalar forumdaşlar şu an sports tv de canlı yayın var. Lütfen en azından twitter dan @Eren_YazIcIoglu @sportstv_tr Mesaj atarak masatenisi yayınlarının yaygınlaşmasını talep edin1 puan
-
keşke yorumlarınızda biraz daha insancıl yazabilseniz. Yazdıklarınız yerinde ise bile daha nazik olabilirsiniz. Burada kimse sizin düşmanınız değil. Ve laf sokunca kimse bonus puan kazanmıyor1 puan
-
evet efendim yine karşılaştık biraz yazdığım yazılardan bahsedeceğim bugün Yazdığım osuruktan hikayeler içi ne kadar boş olsa da romanın yolunu izler. Her birinde insana dair bir şeylerin sorgulanması araştırılması vardır. az da olsa vardır. çok olsa buraya yazmam zate. çok olsa hiçbiriniz okumazsınız zate. adamı bayar öyle yazılar. hikayelerin genel şeması odisseas 'a benzer. kahramanımız (benim bu kimse üstüne alınmasın) yolculuğa çıkar badireler atlatıp evine ulaşır. olay budur. tabi destan yada romandaki gibi iç içe örülü olayları fazla beklemeyin dümdüz yazıyorum ben. araya bazen bir iki şey atıyorum. Ama odize diyelim artık yazana kadar yazmaktan soğudum en önemli fark bir kral bile yolculuğu sonunda olaylardan etkilenip değişirken benim (onurun taktığı isimle hayvan herif) bir odun gibi hiçbir olaydan etkilenmeyip ders almayıp bir nebze değişim geçirmememdir. yazıda böyleyken durum oturgaçlı göstergeçte değişiktir (televizya) orda film dizi ne halt izliyorsanız insana dair olanın araştırması pek yapılmaz olay entrika üzerinden döner. Ama bu entrikalar dandik entrikalardır. kalitelisi şekspirde bulunur. zaten romanın yolunu izleyemez film. roman bir bakış üzerine 3 sayfa çözümleme yazar filmde istedğin kadar uğraş yapamazsın bunu. yani zaten ayan olanı ne kadar anlatabilirsin... ki, anlatmaya çalıştılar. bokum gibi filmlerle doludur sanat sineması. 3 saat bakar adam içiniz şişer. bi bok da anlamazsınız. roman, ayağa düştüğü için 20.yy dan itibaren entrikayı terk etmiştir. bunda televizyanın ve sinemanın etkisi büyüktür yani şunu demeye getiriyorum: yazılarım saçma olduğu kadar da faydalıdır. peki düzeltiyorum saçma olduğunun onda biri kadar faydalıdır ama ben bir faydasını şahsen görmedim... bu sefer düzgün bir şeyler yazacak diye oltaya gelmişken şunu da açıklıyayım bu sefer bambaşka bir saçma yazı yazmayı planlıyorum. öyle böyle değil hazır buraya kadar geldiniz, tuzağı yediniz okumaya devam edelim lütfen şunu da belirteyim. uzun yazıp saçmalamak konusunda teach and learn müdür nedir başka bir kulvardan yardırmaktadır. abicim bırak sen o işleri. benim kadar saçmasını uzununu yazamazsın. bazen ben yazmaya niyetlenip yazamıyorum sen nasıl benle yarışıcan. gelelim bu seferki maceraya Bu tsubasa ve onur geçen haftalarda bana yaptıkları akıl almaz, çirkince hareketten dolayı çok üzülmüşler. tabi benim gibi bir müttefiki de kaybetmek istemediklerinden abi gel konuşalım barışalım. biz naptık nasıl bir eşşeklik ettik zattiri zuttiri telefonda ağladılar. tamam dedim buluşup konuşalım mevzuyu. neyse efendim kadıköyde buluştuk bunlar altlarında bisikletle gelmişler gıytı gıytı pedal çevirerek yanıma vardılar. böyle taytlar kasklar o biçim ama. dediler abi ne istersen yaparız tatlıya bağlayalım şu işi bizi affet. tamam len dedim pisikletin önünü kaldır 10 pedal çevir affedecem sizi. her ikiniz de yapacaksınız. bu voltran gibi giyinen arkadaşların havası o andan itibaren söndü arkadaşlar. onur 1.5 pedalın üzerine çıkamadığı gibi 4 saatin sonunda tsubasa 6.5 pedal basabildi. hayır istemez olaydım. gıytı gıytı pedal sesinden başıma ağrı girdi. bunların kasklar yana devrildi kaydı taytları sündü çatal göründü. dedim ben ne yapıyom ya ne yapıyom işte tam böyle derken tsubasanın eşi geldi . elinde kundağa sarılı bebek, göğüs hizasında kaldırmış bana tutuyor " bre zalim tsubaya acımıyosan kundaktaki bebeğine acı" diyor. vicdanım jın jın etti efendim. bebeğe bakıyorum ağlıyo kundakta, üzülücem çocuğu dolma gibi sarmışlar yaprak sarmaya benzetiyorum, çocuğu yaprak sarmaya benzettiğim için kendime kızıyorum, eşini kadıköye getirttiğim için kızıyorum kendime, karmakarışık duygular içindeyim... derken sen bir tane dev bir kartal uç çocuğu kap! evet aynen böyle oldu. kartalın başı erol taş idi, alt tarafı ediz hun idi. ne biçim kartal. ağzımız açık bakarken evlat yetiştirmiş tecrübeli onur hiç tereddüt etmedi. 110 kiloluk o cüssesiyle hop diye bi sıçradı - ben diyim 10 metre sıçradı siz deyin 15 metre sıçradı. havada yakaladı kartalı. tecrübeli baba işte her şeye hazırlıklı. yakalayıp indirdi yere altını değiştirdi temizledi pudraladı kartalın altı da üstü de erol taş oldu bu sefer. çok sinirlendim ben. nerede lan çocuk dedim. utanmıyon mu kundaktaki bebeği kaçırmaya. çabuk geri ver yoksa bi kamyon dolusu döverim seni dedim. erol taş ağlamaya başladı; ama filmlerdeki gibi yalandan ağladığından şüphelendim bir an. " yapma abi ben onu valla billa yaprak sarma zannettim ondan uçtum üstüne" dedi ya dedim beyaz yaprak sarma mı olur! hiç mi yaprak sarma görmedin. çıkar ver çocuğu. al dedi kolunun altından çıkarıp verdi. valla bilsem çalmazdım dedi. tsubaya verdik çocuğu eşiyle sarıldılar mutlu oldular. biz izlerken mutlu olduk ama altında çocuk beziyle bir erol taşla kadıköyün ortasında da fazla bekleyemezdik. gel dedim sana giyecek bişeyler bulalım Bim ' e gittik ucuz bişeyler alalım giydirelim şuna dedik. ordan yurt konserve yaprak sarması da aldım buna çom çom yedi hepsini. bir anda bim' in ortasında beyaz bi ışık belirdi. erol taş bize döndü "vakit geldi gitmem lazım" dedi ya sen niye geldin ki zaten dedim dur ben sana yardım edeyim buna arkadan voleyi bi çaktım ışığın içine uçtu gitti tsuyla onuru da affettim gıytı gıytı neşe içinde dolaşmaya gittiler neyse efendim tsubasa' nın gerçekten bir bebeği oldu. yazının amacı buydu buradan ailesine sağlıklı şanslı uzun bir gelecek diliyorum. çok güzel günleriniz olsun sevgi ve saygıyla sevan1 puan
-
1 evet efendim baktım gelen giden yok aradım bilali yürü gidiyoruz dedim havaalanında buluştuk bunla. bunun 32 dişi ortada sırıtıyo kafasında damla "çine gidiyoruz dimi" dedi ya ne biçim adamsın ya. gitmiyoruz çine falan bokum gibi yer orası zaten isveçe gidiyoruz ooo dedi isveçin kızları da süper olur manken gibi ağzının tadını biliyon he dedim biliyom waldner diye biri var isveçte onu görmeye gidiyoz bildin mi. aklı fikri acaip işlerde anlamadım ben bu adamı ki neyse bulduk waldneri ben lokum götürdüm yanımda. neticede yaşlı adam dedim lokumu sever. çom çom yedi hakkaten de. abi dedim dünya gözüyle senle iki şutop filan yapalım ilerde anlatırım ben oo dedi ayıpsın gidelim salon evin hemen yanı. işte dedim ya isveç! salon evinin yanında çalışkan insanlar tertemiz yollar bizim ülke bunun yanında pakistan minibüsü gibi girdik salona. salona bi kız geldi böyle bi kız yok tomb raider ın sarışını geldi salona. bizim bilal dedi siz oynayın waldnerle yaa bilal ben yer miyim bilal. dedim siz başlayın abicim. ben sonra oynarım . yavaştan yaklaştım kıza hey how are you filan muhabbeti açarım diyorum içimden bi baktım isveçli kız osurdum gelme der gibi hareketler yapıyo isveççe bişeyler söylüyo bu isveççe de ne garip dil arkadaşım... klavyeye rastgele yumruğumla bassam dama mantıklı şeyler yazarım meğer diyomuş ki babam yaşında adamsın git gelme giit çok bozuldum ben. neyse dedim ya tamam kardeşim zorla güzellik yok bi daha sana 50 metreden fazla yanaşırsam ne olayım. neyse efendim ortam yumuşadı hayat normal akışına döndü bu kız gitti waldnerle selfie çekelim filan demeye başladı nasıl sarılıyo waldnere nasıl değdiriyo yandan yandan nooldu dedim waldner baban yaşında deil miymiş küçülsün de cebime girsin. bi benim zaten babası yaşında. isveçte dünyanın en yaşlı adamı benim! tahmin edersiniz ki ne dediğimi sallayan oldu ne yüzüme bakan bilal de katıldı bunlara telefonun şarjı bitene kadar selfie çekildiler bu kadın milleti dünyanın heer yerinde aynı arkadaşlar. dedik burda farklı olur... bokumu olur bizim kadınların aynısı isveçte zaten niyetim kızı markaja alıp bilalden uzak tutmak yoksa hayatta muhatap olmam. niye olayım inanmıyosanız gidin onura sorun neyse bunların selfi zımbırtısı bitti geçtik waldnerle oynamaya başladık bilal bana raketi verdi al dene bakalım nasılmış dedi.. sırıtıyo yine ya orda demedim ama ma long buna çakma raket vermiş.. kesin çakma o raket ben diyim ama asıl mesele o değil. benim orda türkçe dediğim şeyleri waldner herhalde anladı bi kesikler atıyo garip garip vay masanın altına vuruyorum vay yan masaya gidiyo top salon toplandı bizi izlemeye başladı kah kah gülüyo herkes bilin başka kim gülüyo hayır annem değil... bilal de bana gülüyo. gülmekle kalmıyo kız yanında gülerken birbirlerine deyiyolar sarılıyolar.. birbirlerinin omzuna vurup gülmeler koluna vurup gülmeler çok bozuldum ben. ama belli etmedim...ya dedim waldner sen şutop diye bişey var biliyon mu düzgün atsana abicim topu. senin yaptıklarını bizde mustafa akar var aynını yapıyo. gidip onla oynasaydım keşke neyse tamam tamam dedi bu. şutopa başladık bir iki top gitti ben fileye taktım . ama elimdeki raketten oluyo alışmamışım bikaç kere böyle oldu waldner çocuğa top atar gibi gibi top atmaya başladı bir iki sinirim bozuldu bastım şutu bu koştu teee 4 metre öteden kurtardı şutu. salondakiler yaşa waldner en büyük waldner tezahürata başladı. neyse bunun olmadığı uzak köşeye patlattım. aman vermeyeyim şunlara dedim gitti koştu o topu da çıkardı waldner. ya dedim yaşlı adam zaten utandım kendimden .. egom yüzünden mis gibi adama neler yapmaya çalışıyorum dedim önüne doğru şut atar gibi ama yarı hızda vurdum. hep beraber eğlenelim dedim demez olaydım. sen waldner kaplan kesil.. yüzü değişti höeerrr diye bi yapıştırdı topa top gözüme geliyodu son anda kafamı eğdim çat etti. taş gibi çarptı alnımın kenarına yani türkiyede olsak senin elinin ayarını diye başlardım ama hiç bozmadım efendiliğimi salondakiler koh koh gülüyo alkışlıyo bıraktım raketi gidip bi bakayım olmuş. alnımda koskoca şiş var bildiğin. dedim bana bu günlük bu kadar yeter 2 otele geçtim hemen can dostum tsubasayı aradım. dedim başıma neler neler geldi olm manyak mısın bi sktir git dedi bana... gecenin dördünde ne arıyon lan böyle şeyler için. çok üzüldüm dostlar çok üzüldüm. o yüzden aradım.. isveçte asabım çok bozuldu . ama bir dakka ya burası amerika değildi ki türkiyeyle neden o kadar saat fakı olsundu hemen gittim bi tane dünya haritası aldım pergel ve gönye aldım. enlem boylam tüm hesapları yaptım. tsbusanın gece 4 te olabileceği üç yer vardı dünya üzerinde. biri semerkant taşkent bibi hanım türbesi, biri yemen çöllerinin ortası biri de madagaskarda muz ağacının dibi evet.... dostum tsubasa beni sallamak için yalan söylemişti. hemen onuru aradım napıyon dedim meğer bilal bunları aramış artık olanı biteni nasıl anlattıysa onurun sesi gülmekten helak olmuş gibi geliyodu ya dedi tsuyla bisiklete bindik şimdi de dürüm eziyoruz.. yaaa. yakalanırsın tsu efendi böyle yakalanırsın kartoğrafyadan felsefeye, masatenisinden quantum fiziğine kadar donanımlı süper bi müttefik kaybettin! ya konuşulacak çok şey var da konuşmuyorum ben... tsu onura bisiklete bindiğin sürece canın ne isterse yiyebilirsin dedi ya bu onur sırf o bisiklete o dürümü yemek için biniyo neyse biz isveçte neler oluyor oraya dönelim. tsu benim için bitmiştir. böyle can dostu olmaz 3 Otele bilal filan gelmedi . büyük ihtimalle onu soracaksınız. kesin kızla kaldı bu. benim alnım davul gibi şişti. Ertesi sabah salona gittiğimde tahminlerimin ne kadar isabetli olduğuna bir kez daha tanık oldum Ama salonda bi gariplik vardı. herkes alnının kenarına pinpon topu yapıştırmış öyle geziyodu. waldner geldi ya sevan dedi ben dün çok ayıp ettim. ama isveç farkındalık oranının çok yüksek olduğu bir memleket. senin acını paylaşıyoruz ve farkındalığımızı göstermek için pinpon toplarını kafamıza yapıştırdık. waldner abi dedim, ama kendimi nasıl tutuyorum, bütün salon bir olmuşsunuz sanki benle t*şşak geçiyosunuz gibime geldi dedim. neyin farkındalığı lan bu yok dedi yok. bak ben sana imzalı raketimi hazırladım özür olarak bunu sana veriyorum bende kayış koptu arkadaşlar. aptal yerine konulmak damlayı taşırdı ya dedim napayım be senin raketini. forumda 50 liraya satıyolar yanında lastik hediye ediyolar yine almıyorum. türkiyede kırtasiyede bile satılıyo senin raketin dedim bak asıl ben sana hediye aldım. depent paketini verdim eline depent sızdırmaz akıntı yapmaz. yaşlı adamsın maçta osuruyorum sanırsın doldurursun şortuna dedim evet asıl konumuz bu da değil. bilal nerde dimi bilal kızla ve waldnerle takılıyo arkadaşlar. ben isveçte kendimi sevdirmek için elimden geleni yaptım ama yine çalı gibi kaldım. ne kadar uğraştıysam kıymet görmedi halbuki bilal öyle mi? sanki stockholmde doğmuş gibi benimsediler onu. o kıza burdan sesleniyorum. ben yaşlıyım da bilal mi genç . evlat ediniyim bilali bari dünya üzerinde isveç ve çin e gidilmez arkadaşlar her ikisi de bokum gibi yer tecrübeyle sabittir1 puan
Liderler panosu zaman dilimi: Istanbul/GMT+03:00
-
Çevrimiçi Kullanıcılar 0 Üye, 0 Gizli, 339 Misafir (Tam liste)
- Şu anda bağlı kayıtlı kullanıcı bulunmuyor
-
Konular