Sayın MAVİ,
Öncelikle kesenin aazını epey bir açıp, en son teknolocik ekipmanları kullanan, bu alanda yayınlanmış dergileri ve en son gelişmeleri takip eden, yayımlanmış en son makaleleri okuyan/okumuş bir göz müteassısına muayene olun, gözlük, lens gerekiyorsa, alın. Zira yapılacaklar listesi numara bir geliyorr: TOPA BAK!
Maçta, antıremanda, rakip ve siz servis atarken, ralli sırasında, topa bakınız. Zamanla topu ve rakibi okuyuşunuz inkişaf edeceğinden, bu son derece yalın görünen ve yalınlığından, sık sık gereken ehemmiyetin verilmediği, öğüdü, artık sizde bir alışkanlık haline gelene kadar tutunuz.
Buradan, ''herhangi bir öğrenişe kavuşmada sabrın önemi''ne temas etmemiz, hani neredeyse işten bile değil.
Sayın Saadettin'in satırlarını tetkik ettiğimde ise, bende, mes'elenin teknik kısmının biraz hafife alındığı kanaati hasıl oldu. Kimbilir, belki de, bulunduğunuz seviyede teknik, tecrübe gibi kavramlara hiç takmadan, antıremanlarınızı yapmanız gerektiğini, gerisinin zaten üstüne bina olacağını kast etmiştir.
Lakin, Sayın Saadettin'den bir istirhamım olacak. Şayet kendisi ''her gün tempoyu arttıra arttıra'' ve ''ya da aynı şekilde'' diyerek neyi kastettiği hususunda biraz daha sipesifik olur, dakikalar ve kilometreler, hatta metreler üzerinden söz söylerse, önerisinin veriminin, sizin için, daha yüksek olacağı kanaatindeyim.
Geçenlerde, ''Iron''Mike Tyson'un olduğu reelslerden birinde rastladığım şu söze uygun hareket etmekle ekmeğimize güzel bir yağ sürebiliriz: ''Disiplin, yapmaktan nefret ettiğin şeyi, sanki onu yapmaya aşıkmışsın gibi yapmaktır.
Bu, ilk başta yaparken, hiç olmuyormuş gibi gelse de, hiç aldırmayıp, yapmayı sürdürmekle yaşanışında her seferinde bi gıdım kolaylaşma yönünde değişerek ilerleyen bir uygulama. Şüphesiz, işin aslı burada; değişen uygulama değil, sizin masa tenisçiliğiniz...