Jump to content
Masatenisi.org Forum

beşyüziki

Üyeler
  • İçerik sayısı

    521
  • Kayıt Tarihi

  • Kazandığı gün sayısı

    90

beşyüziki kullanıcısının tüm içeriği

  1. Hiç acelem yok delikanlı. Danışmanım da yok; yukarıda nasıl yazdığımdan da bahsettim. Acelem yok. Doğaya bak, tabiatın da hiç acelesi yok; böyle olduğu halde doğada her şey yoluna girer, yerine gelir ve her şey tamamlanır...
  2. Herhangi bir başlığa ahkam kesmiş değilim. Ahkam,( ikinci a'sı şapkalı ) kişi veya kişilere, canlılara kesilir; ancak öyle olabilir; başlık cansızdır, ekranda veya kağıt üstünde bir yazı, bir iletidir; başlığa ahkam kesilmez. Ha, ''başlık altında ahkam kesmek'' şeklinde kullanmak mümkün. Lakin heyhat, yukarıda böyle de kullanılmamış. Yazdıklarımı paylaşmadan önce ( bazen de sonra ) hem içerik hem de dilbilgisi açısından gözden geçirdiğimi, bazen değişiklikler yapıp, bazı şeyleri ekleyip çıkardığımı, yazıyı ''doğal'' yazım yanlışlarından arındırmak için çalıştığımı ve bundan keyif aldığımı eklemek istiyorum. Burada yazarken kullandığımız dilin kuralları var. Kurallara uygun kullanılır ve yazılırsa ileti, iletişim berrak, etkili ve işlevsel olabilir. Dili kurallarına uygun kullanır ve yazarsam, yapacağım paylaşım anlaşılır hale gelir. Bundan her şey etkilenir. Mesela, daha deneyimsiz bir arkadaşa bir deneyimi yazarak aktarırken, mesela teknik bir konuyu izah ederken, madem yazıyorum, öyleyse gerekeni gerektiği gibi yapmam, yazım kurallarını olabildiğince gözetmem gerekir. Yazarak aktarım söz konusu ise, kanaatim budur. Hiç konu dışı bölümü falan ayrı tutmuyorum; hepsi, her şey bir bütün. Konu dışı bölümü ayrı tutmaya gerek yok, halihazırda forumda o başlık altında ayrılmış bir bölüm zaten var. Konuları uygun bölümlerde açmayı gözeterek, bir tasnife katkı sağlamış oluyoruz. Arama yapmak isteyen için bir kolaylık getiriyor bu. Evet; size katılıyorum. Forumdaşlar hakikaten de, kimi zaman telefondan kimi zaman da bilgisayarlarından katılım göstererek, fikirlerini karşı tarafın anlayabileceği şekilde bazen kısa kısa, gerekliyse uzun yazarak paylaşıyorlar. Kendi yazdığım versiyonunda, naçizane, cümledeki ikinci ''fikirlerini'' sözcüğünü çıkardım; fena olmadı sanki ne dersiniz... Forumdaşların fikirlerini paylaştığı konusunda size katılıyorum. Forumdaşlar bununla kalsalar gene iyi; forumdaşların kimi zaman telefondan kimi zaman kişisel bilgisayarlarından katılım gösterdikleri gibi zaten herkesin malumu olan olguları dahi yazmaktan geri kalmıyorlar. Evet; kesinlikle. Bunu, kişinin kendi kendisine uygulaması, bunu kişinin kendisinin gözetmesi söz konusudur. Yazıyorsa, yazım kurallarını öğrenip uygulaması onun kendi sorumluluğundadır. Herkesin okuduğu bir meclise çıkmakta, oraya yazmaktadır. Gözetmiyorsa da gözetmiyordur. Biri bunu gözetmediğinden dem vurduğunda alınıyorsa da alınsın; bu onun kendi sorunudur. İlaveten, perspektif değiştirilebilir, tamamen; şöyle: bu yaptıklarım, bu yazım ''yanlış''ları, ''hata''lar değildirler. Onlar, yalnızca yapma (yazıyı yazma )şekillerimdirler. Öyle yazmışımdır. Olup bitene şöyle bakılır: şöyle yaparsam şöyle oluyor...hımm...böyle yaparsam da böyle...hepsi bu. Yanlış veya doğru gibi yorumlara hiç girmeden, yalnızca olanları görerek. Hepsi bu. O zaman, noktadan sonra büyük harf tuşuna basmaya bir külfet olarak bakmam da; yeni bir cümleye başladığım ve de yazıma hakkını vermem için yapılması gerekeni yapabiliyor olmamın sevinç ve sağlamlığıyla, birazcık da yavaşlayarak, arada büyük harf tuşuna basarım. Topa, raketin ''sweetspot''uyla vurmak icab eder ki, top iyi gitsin karşıya...
  3. Fang Bo yazılışıyla işaret edilen başka bir oyuncunun varlığını müşahade edişimi müteakiben, konu başlığını keyifle değiştirdiğimi ifade etmek isterim. Düzeltme için de teşekkür ederim.
  4. Sayın Slowhand, öncelikle, bende, bir cümleyi ''olacak'' diye bitirip noktayı koyduktan sonra, onu takibeden yeni cümleye - hiç öyle telefon klavyesiyle yazıyordum falan gibi bir mazerete başvurmaksızın - büyük harfle başlamak gerektiğini vurgulamak lüzumunun hasıl olduğunu ifade etmek istiyorum. Takdir edersiniz ki, sözcüklerin yazımları konusunda görüş bildirecek olan kişiden, yazım konusunda en az temel eğitim derecesinde yetkin olması ve dahi bu yetkinliğin aşikar olması beklenir. Asyalıların konuşurken çıkardıkları seslerin latin alfabesiyle yazılışa dönüşme süreçlerinde farklı yaklaşımlar sözkonusu. Joo Se Hyuk, Joo Sae Hyuk veya Seo Hyo Won, Suh Hyowon gibi, Kouji Matsushita Koji Matsushita gibi, Kung Fu, Gung Fu diye yazılabiliyor. Bu farklı yazılışları doğru ya da yanlış diye nitelendirmekten ziyade; onları ''yaklaşık'' diye nitelendirmek yerinde olur. Bir çinlinin Fang Bo veya Wang Bo derken çıkardığı sesleri duyup onu latin harfleriyle kağıda düşürenin anadilinin, ingilizce, fransızca veya almanca olmasına göre de bu dönüştürmeler( yazılışlar) farklılık gösterebiliyorlar. Asyalıların çıkardığı bazı seslerin latin harflerinde tam karşılığı olmadığı gibi, asyalılar da latin harfleriyle ifade edilen bazı sesleri çıkaramıyor veya çıkarmakta zorlanıyorlar. Latin harflerinin farklı ülkelerde farklı şekillerde seslendirildiği de malum. Mesela almanlar Faber'i de ''F'' ile volkswagen'i de ''F'' ile telaffuz ederler. Flamanlar da ''van''ı ''fan'' diye okuyorlar. Bruce Lee'nin Youtube'den canlı röportajını dinleyin, Kung Fu'ya kang fu demiyor, bayağı çıkardığı sesin türkçe söylenişiyle ''gang fu'' diye telaffuz ediyor. Latin harfleriyle yazılanlara bakarsak, Kung Fu dünyada en çok Kung Fu diye yazılmıştır. Lakin Burus Lii de gang fu diyor işte. Gung Fu diye de yazanlar var. Daha çok Kung Fu diye yazılmış olduğu için Gung Fu diye yazılmasına yanlış demiyoruz.
  5. https://www.youtube.com/watch?v=LjSN9FrtDDU&ab_channel=TT11TV Kuzey yarımkürede, bulutsuz yaz gicelerinde, Ding Song'un yanısıra, ona yakın parlaklıkta ışıldayan Wu Yang, Han Ying ve Hou Yingchao yıldızlarını da görebilirsiniz. Hediyesi 9.05
  6. Fevkaladenin fevki. Hani ''kelimeler kifayetsiz'' tarzında sözcükler kullansam, doğrusu hiç de mübalağa etmiş olmayacağımı ifade etmek isterim. İçimizdeki ferahlayıp rahatlamaya, oyunculuk, yaratıcılık, neş'e ve canlılığımıza temas etmemize vesile olan bu zihin açıcı paylaşım için teşekkür ederim. Formel olandan çıkıp, onun dışında hareket ediş, keşfediş ve tadını çıkarışlara pek güzel örnekler buldum videoda. Muhakkak ki bir illet olan ciddiyetin hantal ve kalın perdesi bir nebze aralanıvermeye görsün... Formel olandan çıkmanın formel olanı reddetmek olmadığını da hatırlamak son derece önemli. Formel olan da var; ama istediğimde o alanın dışına çıkıp, orada da hareket ediyor, keşfediyor, yaratıyor ve lezzetyab oluyorum. Formel olan da olmayan da ikisi de var, ikisini de kabul ediyorum, hiç birini dışlamıyor, ikisine de yer açıyorum. Hayatım şimdi daha zengin ve canlı.
  7. Merdane, oklava, şişe, açılmamış kutu içecek vs. kullanılabilir elbet, lakin ''old school'' kol yöntemiyle yapıştırmanın lastik ve tahtayla daha direkt bağlantı kurmanız açısından üstünlüğü var. Merdane vs. gibi bir ara araç kullanımında vuku bulan lastiğin sünerek açılıp uzaması üzerinde de rahatça tasarrufunuz oluyor kolla yapıştırırken. Direkt hissediyorsunuz. Tabii vücudunuzda iseniz.
  8. Keyifle masa tenisi oynayan iki genç görmek hoş; bununla beraber başlığa tıklayıp, sonra da videoyu izlememi müteakiben bende, şu aşağıdaki hususları da anmadan geçemeyeceğime dair bir kanaat oluştu. - Başlık ''Zhang Jike Super Zlc vs Jun Mizutani Super Zlc'' olmasına ''Zhang Jike Super Zlc vs Jun Mizutani Super Zlc'' de, lakin videoda ne bu ekipmanlar yorumlanıyor, ne bunlar herhangi bir şekilde karşılaştırılıyor, ne de bunları kullanma deneyimi üzerine herhangi bir paylaşım var. - Malum; ''vs'' sözcüğü ''versus''( karşı ) sözcüğünün kısaltılmışı, lakin böyle kullanılacaksa da ''vs.'' şeklinde yazılıyor. Bunu ben veya başka biri söylese de bu değişmiyor; böyle yazılıyor bu. - Videoda top hakkıyla görünmüyor. Zira top fon ile, arkadaki duvar ile aynı renkte. Oysa burada fon daha koyu tonda olmalı ki topu görebilelim. Ralliler sırasında topun çizdiği çizgiler sık sık kayboluyor. Böyle masa tenisi videosu çekimlerinde bu hususa riayet ( şayet topun görünmesini istiyorsanız ) olmazsa olmazdır. Haydi videoda iki arkadaş bize bu tahtalarla oynayışlarını gösteriyorlar; gösteriyorlar da, bir şeyi göstermek isteyişiniz kafi değildir; onu, karşı tarafın görebileceği hale getirmenin mesuliyeti de size aittir. Böyledir bu; bunu size biri söylese de söylemese de; bu böyledir. Arka fon koyu bir renkle boyanmak istenmiyorsa, duvar tek renkli bir veya yan yana iki çarşaf asarak yahut kitap kaplama kağıtlarıyla kaplanabilir mesela...
  9. Kullananlar var, kullanmayanlar var, ilaveten takıp burnunu açan ve ağız burun açık çenede takanlar var. Maske kullanıyorum, maske kullanmakla kalmıyor, siperlik de kullanıyorum. Siperlik kullanmakla da kalmıyor, mesela burnumu karıştıracaksam, gözümü oğuşturacaksam hemen öncesinde bir kez bile kaçırmadan ve bu konuda sıfır taviz vererek ellerimi sabunla yıkıyor ya da dezenfekte ediyorum. Bu maske yöntemi işe yarıyor. Kullanırsam virüsü çevreden almam, çevreye yaymam. İlaveten, çevremde insan yoksa maske ve siperliği çıkarabilirim, çıkarıyorum da. Bunu yalnızca o anın içinde yapıyorsun. Maske kullanımının zamana yayılmış halini hayal edip, sonra da bu durumu yorumlayıp, hayalinde büyütmeye, bu rüyaya enerji vermeye hiç gerek yok. Yalnızca içinde bulunduğumuz anda yaşadığımızı hatırlayalım; yalnızca bulunduğumuz anda canlılığımızla, durumumuzla bağlantı kuralım, diğerleri düşünce. O an yaklaşanlar olunca derhal takıyorum, yaklaşanlar da düşmanlarım değil zaten, yalnızca virüs aktarımını kestiğinden maske takıyorum, hepsi bu. Bunu hatırlamakla ekmeğime yağ sürmüş olurum. Sonra diğerleriyle mesafe olan alanlarda maskemi gene çıkarabilirim. Maskeyi yalnızca takmıyorum, bazen takıyor bazen çıkarıyorum; ortamda öldürücü olabilen virüs var, maskenin bulaşmasını engellediği biliniyor; maskeyi kullanıyorum. Bir şey yapıyorum, maskeyi kullanıyorum. Maske kullanımı bilim tarafından öneriliyor. Kullanımı işe yarıyor. Tüm üyelerinin bir süre düzenli kullandığı bir toplulukta yeşerecek ortam bulamayan virüs pasif hale geçiyor, salgın bitiyor, bu biliniyor. Öyle ise bu konu üzerinde düşünerek geviş getirmeyi bir yana bırakıp, herkesin bünyesinde envai çeşit halleri tetiklemesine ve bunları da rahatça dile getirip paylaşmıyor oluşumuza, bu bölgeye ışık tutup, sevecenlikle bakıp onu aydınlatmıyor olmamıza rağmen...ki bu alandaki meselelere hiç bakmadan yalnızca maske kullanımından dem vurmakla yetiniliyormuş gibi görünse de, her şeye rağmen, diğer insanlarla birlikteyken basitçe maske kullanırsam, bilime uygun hareket etmiş, salgının durması açısından hem kendimin hemi de benim gibi olan diğerlerinin ekmeğine yağ sürmüş olurum. Bu ''damlacık enfeksiyonu''dur; konuşurken, bağırırken ağızdan çıkan ve 2-2,5 metre uzağa ulaşabilen, gözle zor seçilen damlacıkların diğer kişinin ağız, burun, göz gibi sıvı taşıyan bölgelerine ulaşmasıyla bulaşıyor. Dolayısıyla maske ve siperlik kullanırsak bu yolu kesmiş oluyoruz. Virüs taşıyıp taşımadığımızı bilmiyoruz, virüsü gözle göremiyoruz, lakin bildiğimiz bir şey var, bu yalın, mekanik maske kullanma yönteminin işe yaradığını, bulaşmayı kestiğini biliyoruz. Kullanalım onu.
  10. Rulo ile açarak yapıştırırsanız, bastırmak zorunda da olduğunuzdan, bu bastırarak açma lastiğin saptan raketin tepesine kadar sünüp uzamasına neden oluyor. Bu sünme aslında lastiğin orijinal halinden farklı bir kıvama gelmesine, pütür aralarındaki mesafenin artmasına ve yüzey geriliminin değişmesine yol açıyor. Lastiğin orijinal, tasarlandığı haline müdahele etmiş oluyoruz. Evet, bir bakıma masa tenisi bir müdahale oyunudur; ancak bu müdahale o anki durumun gerektirdiği kadar olmalı, bazen pek...pek latif, bazen de hiç müdahalenin olmaması tarzında cereyan etmelidir. Kendimizde bu veçhelerin her birinin yeşermesine izin vermeliyiz. Merdane kullanırken lastiği bastırarak hamur gibi açmayınız. Asıl mesele sünger ile tahta yüzeyi arasında hava kabarcığı kalmamasını sağlamak olduğundan; buna yetecek kadar bastırarak, vur derken öldürmeyip, işi iyi yapmış oluruz. Yıllar boyunca masa tenisi oynanan yerlerde lastiklerini yapıştıranları ve yapıştırma süreçlerini defalarca tetkik ettim. Yapıştırırken ruloyu bastırarak lastiklerini sündürenlerin, hele de bunun oyunlarını etkilemediğinden dem vuranların sayısı azımsanmayacak kadar çoktu. Kendim, yıllar boyunca kendi lastiklerimi yapıştırmakla kalmayıp, bu hususta aldığım neticelerin takdirlerini müteakiben, çevredekilerin ''benim de lastiğimi yapıştır, bizim de lastiklerimizi yapıştır'' tarzı taleplerini de imkanlarım nispetinde karşılayarak, defalarca her kalınlıkta süngerli ve süngersiz öküz-OX lastik yapıştırdım. Kendi lastiklerimi başından beri mümkün mertebe sündürüp hamur gibi açmadan, orijinal hallerini mümkün mertebe koruyacak şekilde yapıştırmaya ihtimam gösterdim. İlk defa lastik yapıştırıyor olsanız dahi aşağıda anacağım hususlara riayet ederseniz lastik yapıştırmada muzaffer olursunuz: - Başka lastik yapıştırma videoları da izleyiniz, en az 4 farklı videoyu kendinizi tamamen vererek, acele etmeden izleyiniz. Lastik yapıştırma sürecinde neler oluyor? Değişik yoğurt yiyiş tarzlarını tetkik ediniz. Gördüklerinizde sizin hayatta kendi iş yapış tarzınıza benzeyen ve ayrılan yönler neler, size zor ve kolay gelenler neler, bunları rahatça ayırdediniz... - Süreci 1- Tanışma, malzemeyi hissetme, prova 2-Yapıştırıcı sürme 3- Yapıştırış ve 4- Kesiş olarak dörde ayıralım: 1- Tanışma, malzemeyi hissetme, prova: bu bölüm de kendi içinde ikiye ayrılmaktadır A- tahtanın yüzeyi, Be - lastik. A'da tahtanın yüzeyinin temiz olması önemli: yüzeyi var ise eski yapıştırıcı kalıntılarından, buna yapışmış kıymık, lastik parçalarından, çeşitli topaklardan arındırınız. Tahtanın yüzeyi adeta birazdan başlayacak yeni bir maceraya olması gerektiği gibi hazır, temiz, pak, arı, sessiz, mütevazi ve sabırlı bir şekilde bekler vaziyette olmalıdır. Be - Lastiği ambalajından özenle çıkarınız; dilerseniz bunu yaparken hafifçe koklayabilirsiniz: gezegenin bir başka köşesinde fabrikada tam paketlenirken içeride kalmış olan oranın ortamının havası, oradan gelen ve öncesinde de daha kim bilir hangi olaylara girmiş olan moleküller...ve lastiğin kendi kokuları...hepsi açılırken jelatinin yırtığından bulunduğunuz mekana yayılmaya başlıyor...Kaçırmayın bunu...Sonra açıp meydana çıkardığınız yepyeni lastiğin sizde tetiklediği o hafif, tatlı yanına yaklaşılmazlık duygusunu da farkedin. Sonra usulca kenarından, yüzeyine dokunun lastiğin, sonra kenarından sıkıp gevşetin, süngeri nasıl, dokusu...sünger sertliğini hissedin...her bir vuruşunuzda topla tahta arasında sıkışıp gevşeyecek olan bu alanla bağlantı kurmanın keyfini çıkarın. Lastiği hafifçe katlayın, hafifçe yanlarından çekerek esnetip bırakın, oynayın, tanış olun, kaynaşın lastikle. Bu işi öyle cart curt paketinden çıkarıp, soğuk, bağlantısız ve otomatiğe bağlamış, mekanik bir şekilde yapmak dışında, bu kez, evet bu kez farklı bir şey deneyin. Hayatınız her an avucunuzdan kayıp gidiyor. Bu yeni deneyimi neden kaçırasınız ki. Yaşayınız onu. Müteakiben, lastiği tahtanın üzerine koyun, arkadan taşan kısımlara da bakarak sağ sol, alt üst yaparak yapıştıracağınız yere güzelce oturtun ve bakın ona, yapıştırılıp kesildiğinde orada, öyle olacak. Yapacaksanız şimdi birer ikişer milim sağ sol yukarı aşağı yapabilir, belki sapla lastik arasında bir mesafe bırakabilirsiniz. Sizin için lastiğin ''hah, burası iyi bu oldu'' dediğiniz yeri bulunuz ve o yeri bulduktan sonra da sapla lastiğin logo kısmındaki harf ve şekillerle kendinize göre kerteriz yapınız. Mesela harfin neresi sapın kenarının neresine geliyor, bu yeri belleyiniz. Birazdan lastiği yapıştırırken ilk logo kısmını yapıştıracak, bunu yaparken de bu referans noktalarını kullanacaksınız. Daha önce kesilmiş bir lastiği de tahtaya yeniden yapıştırmadan önce böyle yapmanın, lastiği tahtaya oturtma açısından son derece faydalı olduğu tecrübeyle sabittir. 2 - Yapıştırıcı sürme: Bu hususta deneyiminiz arttıkça ne kadar yapıştırıcı süreceğiniz konusundaki takdiriniz de keskinleşecektir. Yukarıdaki videoda ''bolca'' sürülmüş doğrusu. Burada bir kerede yeteri kadar yapıştırıcı sürmek önemli, ilk başlarda gerekenden bir hayli fazla sürmüş de olabilirsiniz, olsun. Fazlasını atarsınız. Bu gerekenden az sürmekten iyi. Zira az sürülüp de üstüne ikinci yapıştırıcı takviyesi yapıldığında, bu, şimdi burada anmak istemediğim nedenlerden dolayı iyi sonuç vermiyor, ilk sürdüğünüzün kalıntısını da temizleyip, her şeye yeniden başlamak icab ediyor. Yapıştırıcı sürmek için yapıştırıcıyla beraber verilen süngerlerden veya parçalar keseceğiniz eski bulaşık süngerlerinden yararlanabilirsiniz. Yapıştırıcıyı, tahta ve lastik yüzeyine, yukarıdaki videodaki gibi ortaya zigzag çizerek değil de kenarlardan ortaya veya ortadan kenarlara doğru yayılan spiral şekli çiziyormuşcasına da dökebilirsiniz. Bu, birazdan süngerle yapıştırıcıyı yüzeye homojen bir şekilde yaymanızı kolaylaştıracaktır. Süngerle yapıştırıcıyı yayarken anahtar kelime ''acele değil, çabuk''tur. Sürdünüzse aynı yerden defalarca geçmenize gerek yok, 2, en çok 3 fazlasıyla yeter. Yapıştırıcı fazlasını yanlardan süngerle alınız. Müteakiben videodaki gibi bekleyiniz tamamen şeffaflaşana kadar kurusun yapıştırıcı. Bu süreçte yüzeylere el sürmeyiniz. Hızlı kuruması için saç kurutma makinası kullanıldığını gördüm. 3üncü ve 4üncü şıklar için ise sizi tekrar çeşitli videolar izlemeye ve Sayın Tsubasa'nın da pek yerinde ve direkt bulduğum önerisiyle hareket etmeye davet edeceğim. Daha önce kesilmiş lastik parçalarını kullanarak, gretuar, makas ve jiletle kesme denemeleri yapmanın da bu süreçte gayet faydalı olacağını bilmem söylemeye gerek var mı lakin şurasını da yadsımak pek kabil değil hani; zira yapıştırılmış lastiğin kenarlarının düzgün kesilmiş olmasının tesiri oyuna olmaktan ziyade gözedir. Ey yapıştırış ve kesiş işine ilk kez girişecek olan; rahat olasın, lakin dikkatini an be an yaptığına veresin. Güzel lastik yapıştırma gibi bir amacı gerçekleştirmek için mücadele eder, savaşır bir halde olma. Bu mücadele ve savaşın içinde olma hali, haliyle gergin, kasılmış bir haldir, bu gerginlik yaptığının kalitesini etkiler. Bu sonuca yönelik olma halinin gerginliği, aynı zamanda bulunduğun anda kendin ve çevrenle bir bağlantı eksikliğine yol açar. Oysa dikkat buyur, istediğin bu değildir. Rahat olup, rahatlayıp, dikkatini an be an yaptığına verir isen, amacı gerçekleştirmek için bir mücadele veriyor değil, basitçe an be an farkında, tamamlamaya doğru yol alıyor olursun. Bunun da keyfini çıkardıkça keyfi daha da artar. Bu da yaptığının kalitesini etkiler. Şimdi istediğin ''güzel bir lastik yapıştırma'' süreci yalnızca tamamlanmaya doğru yol almaktadır...
  11. Baktım; oy kullanma konusundaki malumat koftiymiş. Kusura bakmayın, hatalı malumat vermek istemezdim. Doğrusunu işaret ettiğiniz için teşekkür ederim. Ölü sayısı ise en son güncelleme ile 998. ''Covid deaths Japan'' diye de bakılabilir. Kalan bilgiler de doğru. Takdir edersiniz ki, paylaşımın ana noktası: hemen herkesin maske taktığı bir ülkede dünyaya mukayese ile nüfusa göre vaka sayısının son derece az olması... Ne kadar çok kişi maske kullanırsa, yayılmanın, dolayısıyla Covid'e bağlı ölümlerin de o kadar az olduğu apaçık.
  12. Oy kullanabilmek için en az lise mezunu olmak gereken Japonya'da Covid'den ölenlerin sayısı 1000'den az. Japonya'da nüfus yoğunluğu Amerika Birleşik devletlerinden 12 kat fazla ve Japonya nüfus içindeki yaşlı oranının dünyada en yüksek olduğu ülke. Sokağa çıkma yasağı hiç uygulamadılar. Peki bunu nasıl becerdiler? Fiilen herkes maske takıyor. Gülünç görünüyoruz. - alıntıdır-
  13. Sözlerime, evvela, virüsten korunmak için, bireysel olarak yapılması gerekenlerin, tam manasıyla uygulandığında, ''sıkıntı'' verici ve bunaltıcı geldiğini, yalnız bunda da yanlış bir şey olmadığını, ifade etmekle başlamak istiyorum. Çünkü bu sayede virüs yayılımı bloke oluyor ve insanlık olarak henüz bu yöntemlerden daha rahatına sahip değiliz. Bu yöntemleri kullanmayı savsakladığımızda ise, durulup, bitmesini istediğimiz şeyi aksine, daha çok harlandırıp, arttırdığımızı, virüs yayılımının ekmeğine yağ sürmüş olduğumuzu şimdiye kadarki bilgilerimiz ışığında görebiliyoruz. Maskenizle sokaktan geçerken kafelerde maskesiz oturanların müstehzi bakışlarına aldırmayınız. Hem de hiç. Gençsek, virüs almış olsak dahi süreci hafif atlatabildiğimiz de biliniyor, ancak genç yaşında Covid'den gidenler de var. Orta yaşlı ve yaşlılar gibi gençlerin de taşıyıcı olanları, yaşadıkları yerdeki yaşlılara bulaştırabiliyorlar, bu da biliniyor. Aslında gençlerin kendilerine ait mekanlara ihtiyaçları var ve bu başlıbaşına majör ve ayrı bir bahs. Virüs alma ve yayma konusu'nda, bildiğim kadarıyla, şunları ifade etmek istiyorum : Ağız ve burunu kapatan maske kullanmak ve muhtemel virüs taşıyan mikrodamlacıkların göze girişini kesmek için gözlük, yandan gelenlere karşı da koruma sağladığından daha iyisi şeffaf siperlik kullanmak, virüsün yayılmasını bloke ediyor. Böylece virüs bende varsa başkasına gitmez, çevremde varsa da bana, böylece virüsün sıvılarımın olduğu bölgeye geçişini bloke etmiş olurum. İnsanlar olarak, şimdilik, aşı veya ilaç da bulunmadığından, elimizdeki başat yöntem bu. Ey şu satırları okuyan arkadaş, kullan bu yöntemi. Bu, virüs aktarımını kesiyor. Virüs bulaşma/bulaştırma yollarını öğrendikten sonra, günlük hayatta an be an elden geldiğince bunlara dikkat etmek, bunları gözetmek zorundayız. Sosyal alanda, o hepimizin tanıdığı ''dostlar alışverişte görsün'' kalıbıyla, eğer maskeyi ağzı kapatıp burnu açık kullanırsak, gözlerimiz de açıktaysa, bu, bizi virüsten etkilenebilir, virüs alabilir hale getiriyor. Zihnimizdeki tavizci kalıpların, küçük kaçamaklar ve kurnazlıkların farkında olmalıyız, o zaman virüsün yayılımını kolaylaştıran bu kalıplarla işbirliği yapmaz, yerine basitçe, virüsü bloke etmek için yapılması gerekenleri tam olarak yapmayı koyar, tıpkı hastanede virüslü hastaların bakımını yapan sağlık çalışanlarının yaptığı gibi maske ve siperliği gerektiği gibi takarız. İlaveten, elleri sık sık sabunla yıkamak, dezenfektan sıvılar kullanmak da işe yarıyor, çok önemli. Dışardan eve gelen nesneleri , para ve kartlar da dahil, sirkeli suyla, dezenfektanla silmek önemli. Zira, bu nesnelerin yüzeyleri kuru ve üzerlerindeki virüs pasif durumda da olsa, virüs elimizi bu nesneye dokunduğumuzda elimize, oradan da farketmeden elimizi sürebileceğimiz ağız, göz ve burunun nemli ortamına geçip, orada aktif hale gelebiliyor. Bağışıklığımızı güçlendirmeyi de bunlara eklemek gerekiyor. 3 metre kadar civarımda insan ve rüzgar yoksa, siperliğim ve maskem o an gereksiz, ancak şehir içi sosyal alanda bu mesafeler çok sık değişiyor, o yüzden bize uzun gelen sürelerde ağız burun ve gözler kapalı dolaşıyoruz. Lakin, çevremizde alan varsa ve bu alanda bir süre kalacaksak, maskeleri çıkarıp derin derin soluk alabiliriz. Sonra tekrar takar, yolumuza gideriz. Basitçe, yapılması gerekeni TAM olarak yapmak, hepsi bu. Virüs mutasyona uğrayana, bizi öldürmeden bizimle yaşayabileceği dönüşüme ulaşana, belki o ara bir aşı bulunana, üretilip dağıtılana kadar.
  14. Sayın Esrarte, müsabaka ''oynanmaz''; müsabaka ''yapılır.'' ''Müsabaka yapmak'' yerine ''müsabaka oynamak'' şeklinde yazmanın, doğrusu bende, bir somunu çevirmek için ona uygun numaralı anahtar kullanmak yerine, bir kargaburun kullanıldığı izlenimi uyandırdığını ifade etmek isterim. Şüphesiz inanmıyorsunuz. İnanabilirdiniz de. İnanmıyorsunuz; zira bilmiyorsunuz. Sağlık örgütlerinin tavsiyelerini okumuş olsaydınız, hem oralarda yazılanların içeriğinden nasibinizce haberdar olacak, hem de yazılanları bizzat okumuş olma deneyiminin kendisini kazanmış olacak, o vakit de beyanınızı inanmanıza değil, kendi malumat ve deneyiminize dayandırabilecektiniz. Siz olsanız, biri size gelse, ''ben şunun şöyle şöyle olduğuna inanıyorum'' dese; başka biri de gelse ''ben şunun şöyle şöyle olduğunu deneyimledim, şu şu oldu, yahut bu olay hakkında şöyle şöyle malumatlarım var dese'; bu iki beyandan sonra sizde nasıl bir izlenim oluşur, hangi beyanın daha değerli olduğunu hissederdiniz? Mesela şehirlerarası yolda arabanız bozuldu ve geldi bu ikisi... Masa tenisçiler seviyorlar masa tenisini ve oynamak ihtiyacı duyuyorlar. Her an yepyeni ve pandemi yeni. Virüs alma ve yayma konusunda dikkatli olursak, daha doğrusu kendimizden, yani birinciden, en yakından başlarsak, bulunduğumuz ortam için, dünya için iyi bir şey yapmış oluruz. Pandemi, olduğumuzu zannettiğimiz şeyi, tüm davranış kalıplarımızı zorlayan, sürekli bir yerlere kaçan dikkatimizi bulunduğumuz ana, yaptığımıza getirmemizi ister istemez hatırlatan, esaslı bir meydan okuma.
  15. Enfes bir video serisi. Bu defansçılara yönelik olanı. Joo usta gösteriyor. https://www.youtube.com/watch?v=fnlbgQfOCDY&feature=emb_title
  16. Virüsbilimci doktorların, virologların aktardığı bazı malumatların yanısıra, kendi gözlemlerimi de eklediğim aşağıdaki satırları kaleme almada bir faide olduğu kanaati içerisindeyim : Virüs, sıvı içindeyken aktif halde. Sıvı derken mesela, vücut sıvılarımız; tükürük, ter, gözyaşı, kan, plazma vd. Virüs, sıvı kuruduğunda pasif hale geçiyor. Tükürük damlamız damladığı yüzey üzerinde ama kurumuşsa virüs pasiftir, etki gösteremez; ancak düştüğü yüzeyde henüz kurumamışsa ve ben de elimi böyle bir yüzeye sürer ve sonra elimi kendi ağız veya gözüme sürersem, bu virüslü sıvı, nemim veya sıvılarımla temas eder ve gayrı içimde yapacağını yapar. Sıvı düştüğü yüzeyde kurudu, virüs pasif halde, yine de elimi böyle bir yüzeye sürer, sonra da bu elimi ağzıma veya gözüme sürersem oradaki sıvılarıma karışan virüs yine aktive oluyor. Gayrı boğularak ölüme kadar yolu vardır bunların. Hani bilgisayarınız kapalıyken, siz ekranını temizlerken falan farketmiş olabilirsiniz, ekran yüzeyinde yaklaşık 1 mm. çapında kurumuş daireler, elipsler görürsünüz. Kapalıyken ekranınıza biraz yandan bakınız, görürsünüz onları. Biz hapşırırken, farketmişsinizdir, değilse de dikkat ediniz, öksürürken, çoğunlukla da konuşurken, bağırır, küfreder, şarkı söylerken, sıvılarımız, tükürük damlalarımız, ağız ve burnumuzdan karşıya ve yanlara doğru sıçrarlar. İşte bu gördüklerimiz, bilgisayar ekranımıza sıçramış ve orada kuruyakalmış sıvılarımız, tükürcüklerimizdir. Farketmesek de, her ne zaman konuşup, bağırsak, hele P, Ç, T, K, Ş, S gibi harfleri ne zaman telaffuz etsek, daha da bol miktarda minik tükürük damlasını gün içinde çevreye yayarız. Toplumsal statünüz ve kendinizin olduğuna inandığınız şey bu durumu etkilemez, varoluşsaldır bu. Tükürcükler, sıvılar yayarız çevreye. Tekrar ediyorum: toplumsal statümüz ve kendimizin olduğuna inandığımız şey, bu durumu etkilemez, varoluşsaldır bu. Tükürcükleri, sıvıları çevreye yayarız. Virüslü iseniz, virüsün size olan etkisini farketmiyor da olsanız, virüs taşıyan bu tükürcükler, ağızdan çıktıktan sonra, ortamda belirgin bir hava akımı yoksa, ileri ve aşağıya doğru düşerek, gayrı ses çıkarışın şiddetine bağlı olarak yaklaşık 1 - 1,5 - 2 m. kadar uzağa erişmektedir. Ancak çıkan tükürcük o an esen bir rüzgarla, henüz kurumadan, hatta yön de değiştirerek, biraz daha uzağa taşınabilir ve misal oradan konuşarak geçmekte olan birinin ağzına veya gözüne girebilir. Bu bulaşmalar, envai çeşittir. Akabinde, sıvının bu kişinin sıvısına karışmasıyla aktif virüs de yeni ortamında etkimeye başlar. Bu, boğularak ölüme kadar gidebilir de gitmeyebilir de. Ancak maskeyi, diğer insanların olduğu ortamlarda ağız ve burnumuzu kapatacak şekilde takarak basit ve etkili bir şekilde bu minik tükürük damlacıklarına karşı bir perde oluşturabiliyoruz. Buna gözü kapatmak için gözlük veya yüzü bütünüyle kapatan şeffaf siperliklerden kullanmayı da eklemek gerekir. İlk önce vücudumuzuz. Vücudumuz daima şimdi ve buradadır. Hayat ta şimdi ve burada cereyan eder, yarın değil; geçmişte de değil. Düşündüğümüzde, hayallere daldığımızda, otomatik, ezbere, eski ve formel davrandığımızda, başka bir deyişle farkında olmadığımızda, şimdiyle, kendimizi tam olarak burada ve vücudumuzun içinde hissedişimizle bağlantımız kopar. Maske, gözlük ve şeffaf siperlik, bunlar tekniklerdir. İşe yaradığı bilinen teknikler. Bu teknikleri tam olarak kullanalım. Bunun, virüsün bize ve bizden başkasına bulaşmasını önlediği biliniyor.. Youtube'de her sayıda yeni bir dezenfekte topla maç yapıldığını gördüm. Mesela masa tenisçi alışkanlık kalıbı devreye girer de, yapmadan önce farkında olmazsak, sayı arasında elimizi masanın file dibi köşesine silersek oradan virüs almak da mümkün. Biri her set arasında masa yüzeyini dezenfektanla silelim diye oradan atlayabilir; yerinde, evet yapılabilir... Virüs kapma ve bulaştırma konusunda durum ve değişkenler çok fazla, ancak virüsün hangi yollarla bulaştığını biliyoruz; bulunduğumuz anda duruma bakarız ve beden-zihnimizi farkederiz ve bunun yol açacağı hafif yavaşlama ile birlikte, farkındalıkla hareket ederiz. Farkındalık işe yarar. Farkında olursak, mesela, içimizden bu eli masaya silme hareketini yapma konusunda bir yönelim başlasa bile, artık farketmiş olduğumuzdan, bu hareketle ister işbirliği yapar, ister işbirliği yapmayız.
  17. Paylaşım için ve videoyu hazırlayanlara teşekkür ederim. Videoyu izleyişimi müteakiben, çeken kendim olsaydım, ortaya çıkan işin kalitesini daha nasıl arttırabilirdim; işi nasıl daha da berrak ve izlemesi konforlu bir hale getirebilirdim diye kendi kendime sordum. Madem ki bir video yapıyor, bir şey yaratıyor, bir ürün tanıtıyor ve daha da önemlisi kendimi ifade edip, insanlarla canlılığımı paylaşıyordum, o vakit videomun da adeta bir imparatora, lakin hem de masa tenisini seven, masa tenisinin hastası bir imparatora sunulacak efsafta olması gerekiyordu. Aslında ilk başta, bu imparator bendim; videoyu başkalarına göstermeden önce, en önce, ilk defa imparator olan kendime sunuyor, yaptığım işe, bir imparator haline gelerek, kendi işime, bu kez onun gözleriyle bakıyordum. Her şeye rağmen, böyle bakmalıydım. Hakkını vererek güzel bir şey yapma niyetimde içtensem eğer, eğer tamsa bu içtenlik, o vakit ne gerekiyorsa onu yapmam gerekir. Böyle yapılması gerekir. Bu tutumu seviyorum. Ve imparator olarak, bir masa tenisi hastası, şimdiye dek kendisine, dünyanın en uzak köşelerinden, yedi deniz ve iklimin ötelerinden gelmiş, envai çeşit en iyi oyuncu ve malzemelerin en nadide videoları sunulmuş, onları izlemiş ve daha da nelerini nelerini bilen bir imparator olarak bu vega iks videosunu kendime sunuyor.....ve teknik açıdan ne buluyordum? .......Şunları: - Videoda ışık az, baştan sona görüntülerin hiçbiri yeteri kadar aydınlatılmamış. Böyle videoda bu olmaz, bozuk, eziyo. Bunu mutlaka düzenler, profesyonel stüdyo ışıklandırması, hiç olmazsa ona çok yakın ışıklandırma kalitesine getirirdim. Günümüz teknolojisiyle bu kaliteyi elde etmek amatörler için dahi kolay. - Masa tenisi salonunun duvarlarının tonu (beyaz, en açık ton), top ta beyaz, yani en açık tonda olduğundan, olup biteni seçemiyoruz. Burada asıl nokta, arka planın, duvarların TONunun, topun, geçerken üzerinde SON DERECE RAHAT seçileceği kadar koyu olması gerektiği. Duvarlarda öyle kırmızılar, turuncular, sarılar gibi uzun süre bakıldığında insanı delirtmeye başlayan ( bilimsel olarak sabittir bu) renkler değil de, orman ve gökyüzü gibi rahatça upuzun bakabildiğimiz renkler, mavi ve yeşiller, daha iyisi orta veya ortaya yakın tonda (koyulukta) pastel mavi veya pastel yeşiller kullanmak yerinde olur. En iyisi budur. Bunun ne lamı vardır ne cimi. - Yerine göre yavaş çekim kullanmak... - Oynayanları, masayı tam yandan da çekmek; topun çizdiği eğriyi hele de yavaş çekimle daha da rahat izlememizi sağlar. O ''top karşı saha değdiğinde fazla sıçramaz, kayarak seker''leri de göstermek böylece mümkün olur. - Ve ve ve üzeri iri benekli boyanmış, topun dönüşlerini görünür kılan top kullanmak. Arada böyle topların kullanıldığı çekimler de yapılırsa, hele de yavaş çekimler; mesela özellikle servis, kısa bırakma ve pütürlü lastiklere karşı oynar ve/veya onların tanıtımını yaparken, o vakit baklava olur. -bir veya iki sayı kadar, defansif- modern defansif oyunculara yönelik olarak , uzaktan kesme bölümü eklenebilir. ''Lastik uzaktan kesme için nasıl?'' Elbette bu bölüm için ''iyi ''sipin yapabilen bir partnerin olması elzem.
  18. İçle( forhendle) iyi sipin yapmak için, evvela, ağırlık merkezini ( leğen kemiğinin üstü, bağırsaklarının olduğu alanın ortasını) alçaltmak gerekir. Ağırlığını önce sağ tarafına taşı, sonra kolunu savururken ağırlığını sola taşı ( solaksan, tersi). 0.18 - TÜYO 1- AĞIRLIK MERKEZİNİ ALÇALT VE KOLUNU SAVURURKEN AĞIRLIĞINI KOLUNUN OLDUĞU TARAFTAKİ BACAKTAN ÖBÜR BACAĞA TAŞI. Topa çok sipin vermek için gevşemelisin ve gövdeni ekseni etrafında adamakıllı döndürmelisin. 0.39 TÜYO 2 - TOPA AZAMİ DERECEDE SİPİN VEREBİLMEK İÇİN GÖVDENİ, EKSENİ ETRAFINDA TAM OLARAK DÖNDÜR. Vuruşu yaptıktan ( raketin topla çarpışmasından ) sonra gevşemek önemli, ben bile bazen bunu yapmakta zorlanıyorum. Bunun için küçük bir egzersiz var 0.53 Raketini bırak ve hemen tut, ardarda. Bu egzersize hafif bir şeyle başla ve ustalaştıkça daha ağır bir şeyle, mesela dambılla yap. Bunun gevşemene yardımı olacak, gevşeme bütün masa tenisi tekniklerinde önemlidir. Bu egzersizi belki her gün, yapabildiğin kadar sık yap. 1.26 DIŞLA (BEKHEND) KESME, bu defa size bekhend kesme öğreteceğim. 1.30 Önce raketi yukarıya, başının arkasına getir ve yalnızca topa vururken güç kullan. TÜYO 3 - RAKETİ ÖNCE YUKARIYA, BAŞININ ARKASINA GETİR VE SADECE VURURKEN GÜÇ KULLAN. Darbe sırasında gücü topa, dirseğini aşağı yukarı oynatmadan kesme yayı içinde sağlam tutarak, tam olarak ilet. Dirseğini doğru yolda tutup, gücü isabetli şekilde vererek kestiğinde topa daha fazla sipin verebilecek ve vaziyeti rakibin için daha güç hale getirebileceksin. TÜYO 4 - GÜCÜ, DARBE ANINDA DİRSEĞİNİ YALPALAMADAN, SAĞLAM TUTARAK, İSABETLİ ŞEKİLDE İLET. Umarım çok çalışırsınız, böylece masa tenisi oynarken daha başarılı olabilirsiniz. İzlediğiniz için teşekkürler.
  19. Sayın Lüfer, ne demek istiyorsunuz? Ne demek istiyorsunuz? Cümleniz anlaşılmıyor demek istemiyorum, lakin cümlelerinizi anlayamadım. Yazdıklarınızı okuyunca onlara bir takım yakıştırmalar yapıp, sonra da bu projeksiyonlarıma, sanki bunları sormuşsunuz gibi yanıt veremem. Harflerin icab ettiği şekilde kullanılması lüzumunu hatırlatmaktan kendimi alamadığımı ifade etmek istiyorum. Talebinizin hakkını veriniz.
  20. Öyle mi, öyleyse bu aydınlanış ve müteşekkir oluşa, konu başlığında yapabileceğiniz minik bir tashihi de eklemeyi, bana ve sayın forumdaşlara çok görmezsiniz umarım. Bahsin başlığı hala ''Alman Ligi'' zira.
  21. Videoda izlediğimiz parçalar, bir, nam-ı diğer ''Düsseldorf Ustaları'' maçına aittir. Bu bir ''Düsseldorf Açık'' turnuvası maçıdır. Bu başlık altında yapılan turnuvaların 3. südür. Almanya Ligi maçı değildir. O ayrı bir kategori oluptur.
  22. ''Zannediyorum'' diyorsunuz; bu, emin olmadığınızı gösteriyor. Bu da, tavsiyenin en çok verilen ama en az alınan şeylerden biri olduğu göz önünde bulundurulduğunda, doğrusu pek de anlaşılır hani. Herkes için genel geçer şeyler söylemek kolay, ancak yerinde değil. Aslen, her durumda o durum ve koşulları göz önünde bulundurup, ona, o kişiye göre davranmak yerinde olur. Bununla beraber, yine de, bu konuda bir çift laf etme lüzumunu hissettiğimi ifade etmek istiyorum. Bunu, önceden dert yanan insanlara bunları söylediğimde hiç birini yapmadıklarını bir kaç kez görmüş olsam da, yapacağım. Zira aşağıda andığım hususların her birini denedim ve istifade ettim, ilaveten, yaptıkça da ziyadesiyle artan lezzetler buldum. Evin içinde hareket ederken kendi ezberimizi bilerek bozalım. Alıştığımız şeyleri icabında saçmasapanlık derecesine varacak kadar abartarak, farklı şekillerde yapabiliriz. Mesela mutfağa gidiyorum, geri geri yürümek, yerde yuvarlanarak gitmek, yan yan yürüyerek gitmek, harmandalı oynayarak gitmek. Ayrıca şınav çekebilir, plank yapabilir, yoga ve esneme hareketlerine koşabiliriz..Buna bacakları 1.30 ya da daha çok cm.açıp, gövde dik, dizler kırık, ayaklar birbirine paralel durmayı (bir nevi bacak plankı) da ekleyelim. Dans var! Sevdiğimiz müzikleri çalıp en az 30-45 dk. dans etmek, coşmak, vücudumuzu yeni şekillerde hareket ettirmenin yollarına bakmak. Dansa kapılarak dans etmek başlıbaşına şifa kaynağı ve doğal bir egzersiz. Koltukta oturuyorsak artık yere geçmek, yastıklarla yerde oturmak, bu, oturup kalkarken kol ve dizlerimizi çalıştıracak. Yerde yuvarlanmak, öne arkaya taklalar atmak. Oyuncu olalım, ciddiyet ve katılığı çözelim, enerjimizin daha akışkan hale gelmesini sağlayalım. İlaveten, Youtube'de her çeşit hareket edişe dair videoların olduğu tabak gibi ortadayken, onlardan yararlanarak niye ekmeğimize yağ sürmeyelim ki? Hoşuma giden şeyler neler( kendi hoşuma giden)? Başlangıç seviyesi Feldenkreis videolarına , esneme (streching) ve yoga videolarına bakmak. Yavaş yavaş zorlamadan ama boşlamadan da oradan çalışmak. Gün içinde alıştığından daha derin ve yavaş, uzun nefesler almak, her nefeste hayat ve canlılık geldiğini hissetmek, şükran hissetmek. Olduğun yerde koşmak, bunu dizleri karna çekerek yapmak, 10-15+ dk. İnstagram'da yapılan canlı yayınlar var, onlara katılmak, iyi kötü yoga, meditasyon, nefes çalışmaları olabilir; yapmadığımız bir şeylere girişmek, keşfedilecek çok şey var.Denemeden bilemezsin. Sır, otomatik hareketten çıkmakta, hareket ederken kendini farketmek ve hareketi farkederek, değişik bir şekilde yapmak. Hemen şu an, buracıktaki kendi varlığımızla daha çok bağlantı kurmak. Varlığımızın mesuliyetini daha çok almak. Vücuduna ne lazım?..Keşfet, yap!
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..