Jump to content
Masatenisi.org Forum

beşyüziki

Üyeler
  • İçerik sayısı

    551
  • Kayıt Tarihi

  • Kazandığı gün sayısı

    97

beşyüziki kullanıcısının tüm içeriği

  1. Hah hah hah hah!.. Sayın nzell, Verdiğiniz tipteki örneklerde, indirdiğiniz darbenin gücünü arttırmak için verilen süre, kıtır da olsa, öyle bir ay filan değil en az üç ay, ya da daha fazla olursa, ancak o kadar bir süre, henüz ukala olmayan bir yanıta denk gelinmemiş olunmasının bir kıymet-i harbiyesi olur. Hani ''vay bee üç ay...vay bee altı ay daha tek bir ukala olmayan mesaj bile yazmadı; vay be! 3 aydır, 1 senedir, büyük istikrarla, bir tane bile ukala olmayan mesaj atmadı'' gibi. Vay, vay, vay, vay ,vayyy! Bak sen şu işe'' diyeceğiz ya hani...Daha iyi deriz hani...Süre uzun olursa yani...Aarlığı olur, ele gelir... ''Foruma gireli 1 ay olmadı'' biraz komik oluyor. Duyan da sanki hani bi 60, 70 yıl falan geçmiş sanacak...Hah hah hah hahh hahhh!!!..
  2. Sayın Ali Oktay, satırlarınızı okumamı müteakiben, bende, ekseriyetle düz lastikden istifade eden, düz lastikle oynayan oyuncularla antireman ve maç yaptığınız kanaati hasıl oldu. Şayet bu bahste yanılıyorsam lütfen düzeltiniz; yok, yanılmıyorsam da tasdik ediniz. Hiç bir şey yapmamak seçeneği ise, daima buradadır. ''... Rakibin yaptığı hareket ile gelen topun spini birbirini tutmuyor.''Yazmışsınız. Naçizane tavsiyem daha dikkatli bakmanızdır. Zira, onlar iki değil, bir'dirler. Zihniniz, durumu,''Yapılan hareket'' ile ''Gelen Topun Sipini'' şeklinde bölerek, yorumlar. Zira zihin, yaşananları öyle bölmeyi öğrenmiş; hatta bu bölme işleminin kendisidir. Oysa tek, bütün bir süreç söz konusudur. Daha ileri tekinikileri öğrenip, uygulayabilir duruma geldiğinizde, bu denileni takdir edişiniz de bundan etkilenecek, dolacaktır. Çeşitli oyun, vuruş , oyun okuma ve anlayışı düzeyleri ( bknz.levıllar) söz konusudur. Sayın Ali Oktay, Hayatın dikenli yollarında düşe kalka yol alırken, tekrar tekrar yaptığımız bazı şeylerin, ya da benzer neticelere varan bir takım gözlemlerin, bizde belli izler bıraktıkları, bizde belli tepkilere vesile olduğu, bunlardan kendi kendimizi (buna oynayış tarzımız da dahildir) düzenleyişimiz, belki sizin de gözünüzden kaçmamıştır... Veya henüz bu ayrımsayışların arifesindesiniz. Yine de, şimdiden takdir edersiniz ki, kişi, farkında olsun-olmasın, neyi çok tekrar eder ise, onu beller, onu daha kolayca yapar hale gelir. Siz de hep düz lastiklerle oynayan oyuncularla oynadığınızdan, muhtemeldir ki bu oyuncuların bazıları ayni marka lastiklerden dahi istifade ediyor olabilirler, mesela Tenerci SıfırBeş veya Ihüç... Siz de, onlardan gelen sipinkslere, onların bu sipinksleri yaparkenki el kol hareketlerine, bunları değerlendirmeye, ona öyle, şuna böyle karşılık vermeye alışmış, bu karşılık vermeler otomatikleşmiş, dahası, bu alışmaları benzerlerini tekrarlayarak, pekiştirmişsiniz de... Eğer pütür kullanan oyuncularla eyleşir, temrin ederseniz, ve dahi kendinizi, oyunu ve rakibinizi dikkatle gözlemlerseniz, bir müddet zarfında, o toplara da mukabele edebilişlerin sizde de oluşmasına mahal verebilirsiniz. Yoksa, ''hareket''le ''sipin'' birbirini tutmamaya, siz de, vaziyeti böyle görüp, ifade etmeyi sürdürürsünüz... Sayın Ali Oktay, Sayın Myilik 2002'nin, doğrusu, kişiye, bu bahste edecek pek fazla söz de bırakmayan, sözlerinin ardından, pütürlere karşı oynarken belki yararlı olabilecek, bir takım yöntem ve tutumları, naçizane ekliyorum: - ''Top, falso okumayı öğrenmeye'' ihtimam göstermek. Elbette, bu bahiste yetkinleşmenin gerektirdiği bazı yapılacak şeyler: çok ve farklı oyuncularla oynamak, antremanları bir süre, üst yüzeyi topun falsosunu görünür kılacak şekilde boyanmış toplarla yapıp, şöyle ya da böyle vurduğunuzda topa ne oluyor, bellemek, üst düzey oyuncuların antreman ve maçlarını , bol bol izlemek, bunlardandır. İlaveten, itinalı sabır ve şeyleri zamana bırakmak'tır. - Oynamadan önce (bir gün,bir hafta önce de olabilir) rakibinizin tahta ve lasdiklerini, ihtimamla tetkik ediniz. Onun, onlarla oynayışını izleyiniz; rakiplerine, bu vuruşların hangileriyle çok hata yaptırıyor, ayrımsayınız. - Pütürlerde, yüzey (sürtünmeli/''topu tutan'', orta sürtünmeli ya da sürtünmesiz), pütür şekli, sünger kalınlığı, süngersiz kullanımlar gibi çeşitli faktörler söz konusu olabilir.. Bu faktörlerin (şüphesiz onunla oynayan oyuncunun, pütürü kullanma biçimleriyle birlikte ) topa değişik tesirleri vardır. Bu tesirler farklı oranlardadır. Bunlar ince işlerdir; öğrenmesinin, ustalaşmasının, icabında yıllar sürecek olmasına hazır olmak, bu bahsteki her, evet her şeyi öğrenmek icab eder...Bu yola girmeye hazır mısınız? Bunu kendinize içtenlikle sorunuz...Eğer değilseniz, biliniz ki, sizin bu halınızdan ekmek yiyenler, hiç de az olmayacaktır. - Pütürlerle oynayan rakibe karşı, umumi olarak, ''sipinsiz'' oynamak lüzumundan söz edilebilir. ''Şutop'', düz, falsosuz oynayınız. böyle oynarken, arada çakışlar da kolaylaşır. -Sipinks, özellikle de fırıl fırıl, bol falsolu, fıldır fıldır dönen ve kısa düşen topsipinksler çalışınız ve vuruşunuzun ertesinde, süzülerek giden topunuzu izlemede kendinizi kaybetmeden, toparlanıp, derhal tiren sipinks yapmaya veya çakmaya hazır konuma geçiniz. Şutop, falsosuz oyuna ilaveten, daha çok, dönmeli ve sert sipinks yapmaya ve derhal ikinci sipinksi yapmaya hazır pozisyona geçme idmanları yapınız. Bu ikisini, 1nci sipin, 2nci sipin deye değil, 1!deye bir kerede, bölmeden çalışınız. ''Çekirdek''(Core) kaslarınızı güçlendiren ilave çalışmalar yapınız, büyük faide göreceksiniz. Falsosuz, ''boş sipinks'' yapmayı öğreniniz. ''Yavaş'' çalışınız. Sanıldığının aksine, yavaş ve hareketleri ifa formlarını, tam yaparak çalışmak daha zor gelebilir, ancak böyle çalışmanın faideleri, saymakla tükenmeyecek denli çoktur. Aşırı yavaş, kat'iyyetle hızlanmadan bisiklet kullanmak da, burada kastedilene iyi bir örnek teşkil edebilir. Böyle çalışmış olanlar, burada denileni takdir edeceklerdir. - Sipinkslerinizin gücü ve falsosunu, ''içeri''ye gidenlerin adedini, halihazırda yapabildiğinizin 2+ katına çıkarınız. Buna muktedir olunuz. -Farklı pütür çeşidi ve sünger kalınlıklarıyla, vuruşların varyasyonlarını itinayla gözlemleyerek, pütürleri bizzat kendiniz kullanıp, bunlarla ney, nasıl yapılıyor keşfediniz. Bu ameliye ile, ekmeğinize çok, hem de pek çok yağ sürmüş olacaksınız. - Bu dediklerimden çok daha fazlasını yapmak iktiza etmektedir. Semere beklemeyiniz.
  3. Merhaba Myasinn, Resmi maçta oynayabilmek için pütürlerin eksik olmaması gerekir. Düz lastik zaten düzdür de, kısa, orta ya da uzun pütür kaplı raket yüzelerinin de düz, düzlem olması istenmekte; oysa takdir edersiniz ki, kopuk pütürler sizi, bu şartı yerine getirmiş olmaktan beri tutarlar. Bir manada açık vermiş olursunuz ve derhal bu açıktan istifade edecek enercileri çekmiş olursunuz. Hani, fotodaki rakette, ortadaki pütürler tam, yalnızca en kenardan bir-iki pütür eksik olsa belki idare eder, oynayabilirsiniz, lakin niye itiraz menzilinde durasınız ki, bu menzilin dışında durmakta faide vardır. Şayet hal yukarıdaki gibiyse, hakem oynatmaz ya da rakibiniz bu raketle maç yapmanıza itiraz edebilir. O kel bölgeye geldiğinde, topun karşıya farklı, öngörülemez şekillerde gidebileceği öngörüsü söz konusudur. Topu, rakedinizde, Neptune yazan yüzeyde, arada bir o pütürlerin eksik olduğu bölgede de zıplatarak, hal neye varır, gözleyebilirsiniz. Lastiği Turnuvadan önce yenileyip, gıcırını, düzgünce yapıştırmakla, bu bahisteki bilumum itiraz egzoslarına patatesleri tıkmış olur, böylece, muhtemel itirazların önüne bir çırpıda geçmiş olacağınız gibi, pek çok kıymetli enercinin de tekrar tekrar böylesi bir konuda çarçur edilmesinin önünü almış, doğrusu, pek hoş da bir özdüzenleme yapmış olursunuz. Yok, ''bir şey olmaz''lara koşup, diskalifiye edilme riskini alacaksanız da (elbette bunu tercih etme seçeneği de tamamıyla size açıktır) bu, tamamen size kalmıştır, böyle yaparak kendinizi ''oynayamaz'' eylemiş olursunuz. İhtimal o ki, hakem ''bu raketle oynayamazsınız'' dediği anda, alt-üst takım eşortmanlarını çekmiş, iki ızbandut kollarınızın altına girer ve kendinizi bir anda neye uğradığınızı bile anlayamadan, spor salonunun bahçesinde, toz bulutlarının arasında artık gözden kaybolmaya başlayan rakedinizle birlikte, yerde bulursunuz.
  4. Sayın TSuBaSa, Remzinizin doğru yazılmış olduğunu ifade etmekte iki ayrı cihet olduğu ve ifadenizde bu cihetlerden hangisinin bahis konusu olduğu vurgulandığı takdirde, ''doğru yazma'' teriminin içi doldurulmuş ve dahi mesajınızın, aranızda cereyan eden mes'eleye, bizleri de katar hale gelerek, dolgunlaşacağı kanaatinde olduğumu bilmenizi isterim. Pekii, nedir öyleyse bu bahiskonusu iki cihet: 1- Sayın bellek'in son iki gönderisinde, remzinizi ''sayın tusubasa'' deyu dillendirdiğini görüyoruz. Buraya kadar her şey yolunda görünüyor, lakin gelelim zurnanın ZIRT! dediği yere; remzinizi (nikinizi), bizzat kendi gönderinizde TSuBaSa şeklinde yazmış olduğunuzu göz önünde bulundurarak, Sayın belle'ğin ''sayın tusubasa'' yazışını nasıl doğru bulacağız? Kanaatimce bu, ancak bir şekilde mümkün gözükmektedir. Sizin remzinizde TSuBaSa diye yazdığınızı, Sayın bellek, bir vakitler benim de öyle yazdığımdan dolayı uyarı almama sebep olan, yani yazıyı okurken çıkan sesleri Türkçe alfabe kullanarak yazmıştır, tu-su-ba-sa. Şayet ''doğru''dan kasıt, okunduğunda aynı sesleri çıkaracak şekilde yazmaksa, evet, Sayın bellek, ''doğru'' yazmışdır, hem de mükemmelen...''Doğru''deyişiniz de bu bakımdan mükemmelen yerindedir. Lakin, bir remzinizdeki ''TSuBaSa''ya, bir de Sayın belle'ğin kaleme aldığı biçimiyle ''tusubasa''ya baktığımızda, kazın ayağının hiç de öyle olmadığını görüyoruz. Dilimizi kafi derecede bilen, akl-ı selim kim, bu iki sözcüğün, aynı olmak bakımından, ''doğru'' yazılmış olduğunu söyleyebilir ki?. 2- Son 20-25 yıldır, söylemleriyle de ( forward edeyim ben sana, nickimi (remzimi, remizimi) yanlış yazdın, hele bir download edeyim de, entere bas tarzı )sosyal alanımızı, dilimizi bir hayli işgal eden, o teknolojinin eylem ve biçimlerini, yazma ve okunuş( seslendiriliş ) tarzı da başka olan dillerin sözcüklerinin, kafa göz yara yara kullanımının, iletiştiğimiz alanda belli bir kirlilik yarattığı ve bu sözcükleri her ayrımsamadan kullanışımızda, bu kirlilik ve kafa karışıklılığının ekmeğine biraz daha yağ sürdüğümüz kanatindeyim. Şimdi, eğer ''nick'' yazdığımızda bunu, adam gibi, ingizcedeki gibi ''nik'' diye okuyup, Türkçe ''nik'' diye yazacak isek, bahis konusu yazış, nick, ''doğru'' değil, ancak ''yanlış''tır. ''Nik'', ''nikimi'' diye yazmalıyız. ''Nick''imi diye değil. Doğru değil ise ona, niye doğru diyelim ki?
  5. Sayın Levend, Özellikle parantezden sonraki cümleyi okuduğumda bir tuhaf hissettim. Lakin bu, buğulu bir histi, ama kesin, oradaydı. Bir müddet daha öyle kalıp, ''ihtimal''in = ''olasılık'', ''olasılık''ın da ''ihtimal'' karşılığı olduğunu, bu sözcüklerin, aynı mevhumu ifade etmek için kullanılan, biri eski, diğeri de yeni kavramlar olduklarını hatırlayınca, cümleleri bir kez daha okudum ve hayret makamına yükseldiğimi hissettim; artık bende, o parantez sonrasındaki iki cümlenin ne anlattığını anlayacak bir hal kalmamıştı... Şu da var ki, gönderi, saatlerdir, değiştirilmeksizin, forumda kaldığı halde, bir kişinin bile duruma işaret etmemiş olması, kanaatimce, en az, bahis konusu iki cümle kadar hayrete şayandır... Ve gönderilerin okunup, değerlendirilmesi sırasındaki dikkat etme düzeyini, güzel bir şekilde ortaya sermektedir. Masa Tenisinde dikkatin önemini ne kadar vurgulasak azdır. Kanaatimce, günlük hayattaki, ''sıradan''bulduğumuz, pek çeşitli, küçücük olaylar bile dikkatimizi bilemek için bir vesiledir. ------------------------- Şimdi, hiç öyle ''aa, gözden kaçmış da ondan öyle olmuş''lara falan sığınmaksızın, soru şu: İhtimal dahilinde olduğu bile düşünülmeyen bir şeyi nasıl olasılık sayabilirsiniz?
  6. Trink! (jeton) Hah!! Şimdi oldu. Bunca dıramaya ne gerek vardı yani?...Yap köşeden Çıt! Tık! Engelleyiver elektronikman... Lakin, gayrı zaten engelleneceğim yerde olmayacağımı, keyfim gıcır olduğunda da, Sohbet ve Diğer Konular bölümünde açmayı pilanladığım bir gönderi serisinde yazacağımı buradan duyurmak isterim. Görüşmek üzere.
  7. Sayın Ali Oktay, sizden, ''masatenisi'' ile tam olarak neyi kast ettiğinizi yazmanızı reca ediyorum. ''Masa Tenisi'' ile: - Foruma yazmayı ve burada yazanları okumayı, gönderilere cevap yetiştirmeyi mi kast ediyorsunuz,?..Yoksa - Masa başında, maç yapmadan, topla git gel yapmayı mı; hiçbir şekilde yarışmaya yönelik olmadan, saymadan oynamayı mı?..Yoksa, - Masa başında ,maç yaparak, yarışmaya yönelik hazırlanmayı ve oynamayı, ralliler yapmayı ve buna yönelik antırenmanlar, koşu, kondüsyon çalışmaları, programlar vb. çalışmalar yapmayı ve bu süreçlerle ilgili, antrenör, arkadaş gibi sınırlı bir grup içinde ,deneyimlerini sözel olarak paylaşmayı mı?.. - Kahve Ping pong'u oynamayı mı, hangisini, bunlardan hangisini kast ediyorsunuz? - veya elbette sizin ''masatenisi''niz bambaşka bazı şeyleri de içeriyor olabilir, uygun geliyorsa onu da yazınız. Bunu soruyorum, bu konuyu netleştirmenizi rica ediyorum, çünkü siz öyle ''masatenisini sevmeme'' falan diye yazıp, ben de öyle hızlı hızlı okuyup geçince, az sonra üzerinde değil hemfikir, ne olduğunu bile bilmediğimiz bir konuda, bildiğimizi farz edip, atıp tutmaya başlayabiliyoruz. İlaveten, düzeyiniz (levıl'ınız ) ne? Bunları apaçık bilmek durumundayız ve bundan sorumluyuz. Yoksa buraya yazışımız, buraya yazıyormuş görüntüsünü oluşturmaktan öteye geçemeyecek. Kendime dıravdan cavlayacak dönemleri geride bıraktım. Bir durumun (elbette derecesine göre), ''can sıkıcı'' olmasında da yanlış hiç bir şey yok. O da hayatın hallerinden biridir ve onu bağrımıza basar, ''ee,şimdi de böyleymiş'' der, razı olur, onunla kalırsak, gelir, geçer; yerini neş'e, oyun ve hafif hissetmeye bırakır.
  8. Sayın vpsxxo1, Doğrusu, bende, gönderinizin ''Astarı yüzünden pahalı çıkar''deyimine gayet iyi bir örnek teşkil ettiğinin söylenebileceği kanaati oluşmuş durumda. Gerçi gönderiniz, başka deyimler için de harikulade bir örnek teşkil etmekte de, şimdi o deyimlere hiç girmeyelim. Kanaat oluşması, elbette, lasdiklerinizi buustlamanıza bir mania teşkil etmez; buustlayınız; buustlayınız lasdiklerinizi. Halihazırda buust sıvınız var ise, ondan istifade edebilirsiniz tabiiki. Yokusa da, kesenin ağzını bir miktar açıp, yeni buust sıvısı alacaksınız. Yeni buust sıvısı almadan, işin bu noktasında nasıl ilerlenebilir, doğrusu onu bilamaacam. Belki bebekyağı daha ekonomik bir alternatif olarak işe yarayabilir. Sayın vpsxx01, Bende, buustlama ameliyeleri sürecinde, sualinizin cevabını uygulamalı olarak alacağınıza dair, bir kanaat oluşmuş durumda. Ama, ''hem yumurtayı kırmayayım, hem de omeletteyi yapıp, gömeyim'' tarzı pilanlarınız varsa ve bu pilanları uygulayıp, bunlarda da muvaffak olduğunuz takdirde, bu işi nasıl becerdiğinizi buralarda paylaşmanızı reca edeceğim. Ha, şayet muzaffer olur da o vakit, ''bu, para eden bişey'' deyip, paylaşmazsanız, onu da anlarım.
  9. Sayın Ali Oktay, Takdir edersiniz ki, birbirinden faklı pek çok ALC olduğuna göre, aslında bu ALC'elerin tamamını denemeksizin,- şüphesiz, kelimenin tam manasıyla- bu takdiri de edemez, gerçek manada bu takdirde bulunamayız. Gerçek manada kimse edemez. Neden, çünkü kimse yeryüzündeki bütün ALCe'leri denememiştir, kimse bu deneyim seviyesinde değildir de ondan. İlaveten, başkaları, WLCe'nin, topu, ALCe'ye nisbetle daha tahmin/kontrol edilebilir şekilde atdığını da beyan edebilir. Haydi bakalım, o vakit ne diyeceğiz? Sizde, hızlı vuruşları WLCe kadar rahat yapamadığınız izleniminin husule gelmesinin, çeşitli saha ve tetkiklere uzanması muhtemel, çok, pek çok sebepleri olabilir. Açıklandığında, bu sebeplerden bazıları kişiye, kişininin kendi gözündeki kendi imajına uygun görünmediğinden, nahoş gelebilir; veya telafisi için daha fazla çalışmak icab edeceği zannıyla, kişi, oralara hiç gitmek istemez. Lakin, oralara gitmediğinden, bu da onun WLCe ile daha hızlı çakış gerçekleştirmesini sağlamaz. Büyük ihtimalle, kişi, çakış sürecinde bir yandan enercisini salarken, bir yandan da enercinin akışını buloke edecek şekilde örgütlemektedir güzel vücudunu. Kaslarla, sinirlerin bilinçdışı kullanımıyla gerçekleştirilen, kişinin kendisinin böyle yaptığının ayrımında olmadığı, yapa yapa neredeyse her öyle yapışta, daha da pekişip, yapışan bir alışkanlığa, bir kendi enercisini kontürol etme, bastırma tarzına dönüşmüş olan bu ameliye, tüm dikkatin üzerine çevrilip, üzerinde çalışılmayı icab ettiren hususiyetler taşır. Şayet dikkat üzerine çevrilir ve sevecence, sabırla üzerinde çalışılırsa - ki vücudumuzdur, bizi dinler - bu hususta tasarrufta bulunmak, belirleyicilik kazanmak, o şekilde hareket ediş tarzını değiştirmede muvaffak olmak, nice tecrübelerle sabittir ki, mümkündür. Teknikde yetkinlik kazanmak için, bitip tükenmeyen idmanlar, belki kilo vermek, kondüsyon çalışmaları, koşmak gibi çalışmalar, hepisinden de mühimi, bunları, içinizden gelerek, severek yapmak icab eder. Bunlar, aslında bir amaç olmaksızın da son derece sağlıklı ve mükemmeldirler; yakınıp sızlanmalar kesilir. Sizi zıpkın gibi, yorulmaz, çivilerinizi de yaman ve görünmez kılarlar.
  10. Sayın nzell, Kulağınız, haydi ayrımsamanız diyelim, daha dimağınızdaki sözcükleriniz, kılavienizden ekrana düşmeden önce arada devreye girmekte biraz gecikmiş görünüyor. Yoksa ''bir şey merak ediyorum'' deyip, ardından, ''ya da'', ''ya da'',''ya da''larla pıtrak gibi düşünce üretip, birbiri ardına eklemez, hele de, ''siz''li hitabetimizi, ''sen''e çeviren bir hamlıkla sözlerinize devam etmezdiniz. Bihaber oluşunuzun neredeyse aşikar olduğu başka bir husus da, bireyin, kendisinin, kullanılan dilde bir takım tasarruflarda bulunabileceği ve çalışır, okur ve hissederse, belki de, ortaya, dilin genel geçer kullanışlarından farklı kullanışlarının çıkabileceğidir. Bunun, bazı başka hususların daha teferruatlı ve sarih izahatlarına da hizmeti dokunabilir. Dilin, kitlesel, popüler, ''en çok satan'' kullanımlarının bizi küntleştirmesi, yüzeyselleştirmesi de söz konusudur. Bazı alanlar, dilin daha teferruatlı, daha yeni-ya da, günlük dilde pek başvurmadığımız, bizim için yeni, başka mevhumlarla( kavramlarla ) kullanılmasını icab ettirir. Dili böyle kullanma yolunda olan bazı insan ya da kullanımlara rastladığımızda, hemen yanımızdakilere yanaşıp: HÖ HÖ HÖ!.IHI!.. IHI!..EHE!..EHE!.. HÖDÖ!..HÖDÖ!..tuzağına düşmek, yahut yüzeysel, yılış yılış bir saygı da duymak gerekmez. İçimden, dilimizi kullanırken, bu dili beslemiş olduğunu duyumsadığım bazı kaynakları, kah eksik, kah bazıları şimdiden maziye gömülmüş de olsalar, naçizane sunmak geçdi: 1970 başları radyo tiyatroları replikleri, Kemalettin Tuğcu, Eflatun Cem Güney,Muazzez Tahsin Berkand, Kerime Nadir, Atilla İlhan, Orhan Veli Kanık, 1960'ların çoğu siyah beyaz türk filmi replikleri, bu filmlerdeki mahkeme replikleri, hukuki metinler, daha eski edebi eserler, resimli romanlar, tıbbi raporlar, adı bilinmeyen çingene yazarların kaleme aldığı pornografik metinler, Türk Sanat Musikisi Güfteleri, Faruk Nafız Çamlıbel, Halit Ziya Uşaklıgil, halk edebiyatı, türküler, sokak türkçesi, eski dergi ve gazeteler(özellikle 50-60-70'ler ), onlardaki reklam, duyuru ve manşetler, argo...Bunlar, bu kaynaklardan bazıları. Tevellüdünüz tutmasa da, günümüz teknolocisi ve hala var olan sahaflar vasıtasıyla, bu alanlara erişim hala mümkün. Belki, cümle başlarında büyük harf kullanmayarak etdiğiniz tasarrufun bir kısmını bu alanları keşfe tevcih edersiniz, ee, epey de birikmiştir, Sayın nzell, kim bilir?
  11. Sayın nzell, Tebriğinize, hiç de müteşekkür hissetmediğim halde, beylik ve otomatik şekilde ''teşekkür ederim'' diyerek yanıt vermeyeceğimin malumunuz olduğu kanaatinde olduğumu bilmenizi isterim.
  12. Sayın nzell, Diyelim ki yalnızca başlığı okuyorum, ki bunun böyle olmadığı da şimdiye dek mukabele ettiğim( yanıtladığım ) gönderilerden kolaylıkla anlaşılabilir. Kaldı ki bu, sizin de malumunuz. Gönderi başlığı: ''dhs hurricane 3 provincial 39 blue sponge yapışkanlık yok''... Ee-e?.. N'oolmuş yapışkanlık yoksa? Takdir edersiniz ki, gönderinizi, gönderme ameliyesinin mes'ulü olarak, bu suali yanıtlamak, bu mes'eleyi kendi tecrübeniz açısından ışıklandırıp, açıklığa kavuşturmak size ve yalnızca size düşmektedir...
  13. Sayın nzell, Satırlarıma başlarken, evvela, gönderinizi, başlığı okuduktan sonrasını anlayamadığımı, başka dille söylesem: ''bende jetonun düşmediğini'' ifade etmek istiyorum. ''Dhs hurricane 3 provincial 39' blue sponge yapışkanlık yok''la bahse şööyle bir giriş yapmış, ancak girişte işaret edileni sürdürme ve bir neticeye vardırma hususunda bir mes'uliyet almayı sanki gözden kaçırmış, sanki ihmal etmiş ve de sanki lasdikte yapışkan olmamasının yorumunu bizlere bırakmışsınız...''Dhs hurricane 3 provincial 39' blue sponge yapışkanlık yok''...Ee-e, ne bu veri şimdi?..Oh, lütfen Sayın nzell, ne olur alınmayınız, niyetim yalnızca başlıkta ve devamında ''blue sponge yapışkanlık olmamasının'' neye istinaden dillendirildiğinin vurgulanması lüzumuna işaret etmek idi. Ee-e? N'oolmuş yani ''blue sponge yapışkanlık'' yoksa?.. Bu yapışkanlığın olmaması oyununuza, müspet mi, yokusa menfi bir istikamette mi tesir etdi? Asıl ondan veriniz bir miktar tafsilat...Ne yani, size, ''Aaa, Sayın nzell, size yapışkansız lasdik göndermişler, olmaz ööle, onun deiştirilmesi iktiza eder'' mi denecek de siz de geri mi göndereceksiniz?.. Asıl topa tatbik ettiğiniz tazyiklerden bu yabışkansız lasdik sayesinde nasıl neticeler elde ettiniz, neler keşfettiniz, bunlardan dem vursanız...O zaman, nazarımda, gönderi işte asıl o zaman dolacak, yabışkanı olmamasının ötesine ilerleyecek, hakkaniyetlileşecek, yanlış ya da çarpık anlaşılmaların ötesine geçecektir...Farazi durumlara, tahminlere enerci de harcanmayacak, o enerci, belki de topa biraz daha sipinksli bir vuruş yapmaya, ayrımsamaya, dinlemeye ve anlayışa tahsis edilebilecektir.
  14. Sayın Tsubasa, Edindiğim izlenim kadarıyla, hem tahta yapmışsınız, hem de değişik tahtalarla oynamış,ve masa tenisi oynayışlarında, özgün insan-tahta karşılaşmaları deneyimlemiş, böylece de bu konuyla ilgili çeşitli mes'elelere kıymetli işaretler etmişsiniz. Kıymetli diyorum, zira bu bilgi okumayla, kursa gitmeyle öğrenilmez, yaparak, yaşayarak anlayış kazanır kişi, öyle mütehassaslaşır. Kanımca Sayın Tolgasan'ın işaret etdiği sitelerdeki araştırmaların,ölçümlerin neler olacağına karar veren, bu ölçümler için program yapan bir ekipte yer almalısınız. En azından, o siteleri yapanlar, sizin tarzınız kullanım ve karşılaşma bildirimlerini göz önünde bulundursalar, çalışma daha esaslı ve verimli olur. Elbette, belli bir takım ölçümlerin, neden yapıldığını da sıradan oyuncuya, mesela, o oyuncuların kullandığı teknikler üzerinden izahların da yapılıp, sitedeki diğer bulgulara eklenmesi yahşi olacaktır, kanaatindeyim. Elbette, çeşitli düzeyler var; Öyle sıkça bahsedildiği gibi, başlangıç, orta ve ileri seviyeler değil, onları nasıl adlandırırsak adlandıralım, pek çok farklı seviyeler var. Sizin izah etdiklerinizi de hiç ama hiç anlamayanlar(Bknz:tın tınn!) olacaktır. Onlar için bir şey yapılamaz. En azından bir temel olması icab eder. Ancak kime laf anlatmaya çalıştığınızı göz önünde bulundurmaktan, onunla, onun anlayacağı dilden, o firekanstan iletişim kurmaktan da, hiç şikayetsiz, siz mes'ulsünüz. Debiremlerden sonra, göçük altında kalanları kurtarmada, maden işçilerinin müdhiş başarı ve yararlılıklarını gördüğümüz tabak gibi ortada. İşleri bu, madende, icabında göçük durumlarında , an be an çalışmak. Onlar, hiç tıraş yapmıyorlar, göçük koşullarının mes'elelerini hepimizden iyi tanıyor ve çözebiliyorlar...
  15. Topu, sipin ile kontırol ediyoruz. Sipinks yaparken topa uyguladığımız enercinin bir kısmı topu döndürür, bir kısmı da topu, ileriye atar.(Vurma, vuruş, çakış, çakma, çivi...) Aslında sözü, enerciyi, böyle bir kısmı topu döndürür, bir kısmı da topu ileri atar diye söylemekte, bir ifade kolaylığı buluyor, bir bölme yapıyorum. Yokusa enerci birdir, bölünmezdir, içiçe geçmiş, bütündür. Burada sürtme ve vurma kavramlarını devreye sokup,, onu ''bileşenlerine ayırıyoruz''. Vuruş sırasında olanı, bir bölme işlemi olan zihin ile, öğrendiklerimiz, datamıza kaydedeilmiş, oradan buradan duydugumuz şeyler ile, geçmiş ile ''yorumluyor'', onun hakkında söz söylüyoruz. ''Hakkında'' ama,hakkında konuşmuş oluyor, deneyimin kendisinin yaşanışını aktarmış olmuyoruz. Evvela, sipinks yaparken, sürtme anında, enercimizin ne kadarını topu döndürmeye, ne kadarını ise topu ileri atmaya yönlendirdiğimizin ayrımında olabilmeliyiz. Önce bu. Önce bu; topa otomatik, ezbere vurup, çevreye kendini masa tenisi oynuyormuş gibi göstermenin ötesine harbiden geçmek... Önce bu; uyguladığımız gücün bileşenlerini ayrımsayabilmek...Bu ayrımsama, özellikle dikkat ederek, acele etmeden, yavaş yavaş, oynaya oynaya, antremanlarda oluşur, keskinleşir... Topu döndürmeye mi, topa vurmaya mı, hangisini yapmak için bedenimizin hangi kas guruplarını kullanıyoruz, evvela bunun İYİCE ayrımında olmak için çalışmak lüzumu vardır. Çalışmaya isteksizseniz, ya da ''o-hoo bi de onun antremanını mı yapacaz'' türü gevezelikler eden zihninizle kendinizi bir tutmayı sürdürecekseniz, o vakit bu hususta inkişafı unutunuz. Sonra, döndürme ve vurma miktarlarıyla oynama, bunları azaltıp, çoğaltmalara geçilir. Bu arada ''Boş sipin'' yapabilmeyi de, eni konu becerebilmeye başlarız. Bunların öncekilerini becerebilmeden, sonrakileri de yapmak mümkün olmaz. Ya da mümkün olur da, yapacağın vakit yüzdesi düşük olur,( ya da bu zanna kapılırsın ) bu da kendimizle kurduğumuz ilişkiyi etkiler, bacaklarımız titrer. 70'lerin sonunda, enercinin, belli ki topu döndürmekden çok, topa vurmaya vakfedildiği vuruşlar var idi de, bunlar için ''fassipin''(fast spin) ''tiren sipin'', ''tiren'' gibi deyimler kullanılırdı. 3.top ataklarında bol bol ''tiren'' geçerdi. Döndürme aşaadan yukarı yerine, topun alt ve yancaazından uygulanırsa da bu ''sayt'' ya da ''sayt sipin'' adını alır idi. (Bknz: Istvan Jonyer ) Döndürme, aşaadan yukarı , öne dooru yapılır da, topun ileri gidişi pek az olur, lakin pek bombeli olur ise buna da ''sipin'' ya da ''top sipin'' denir idi; makbulü, bööle yavaaaş, kısa düşen ve fırıl fırıl döneni şeklinde olur idi . Bu vuruş, topu bu fırıl fırıldatışlık topun, düşeceğinden kısa düşmesine de yarardı; kesmecilere, sade kesmecilere de değil, her tür oyuncuya karşı korkunç bir silahtı bu bol falsolu ''topsipin''. Bulok yapması zor, düşürüp kesersen de top havaya fırlar, Çakış alır, çiviyi kafana yersin. Bugün görmezden geliniyormuş gibi görünse de, bunun kısa düşeni günümüzde de nadir, iyisi pek makbul ve korkunç bir silahtır. Enerci topa vurmaya değil, neredeyse tamamı topu döndürmeye vakfedilir, top, bununla kontrol edilir. Top, sipin ile bombe alıyor, uzun bile gitse çizginin orda masaya düşüyor. Pek çok yönde uygulaması olan temel bir tekniktir bu. Eveeeeeet, gelelim öbür kutba, neredeyse tek bileşen, ileri doğru vuruş, yani çakışa, çiviye. Yani küte, şuta. Çakışta, enerci, topu döndürmeye vakfedilmez; belki halihazırda dönmekte olan topun falsosunu ezip dümdüz etmekte kullanılabilir. Çivide top, rakip sahaya neredeyse dümdüz gider, çarpar sıçrar, bazen kayarak, şakırdıyla sıçrar, Şaaak! diye. Bazen de masa kenarına, beyaz çizgiye çarpar ve beyaz toz çıkardır, hareket ekseni kırılarak, yana sıçrar ki, eh artık bu da tadından yenmez. Zira rakibin bu sayıyı kaybettiğinin, ''bir'' sayı oluşunun kat'iliği burada zirve yapar, doruğa ulaşır. ''Balık'' olan küte karşı müdafaa yoktur. ''Balık'' olan bir şut, emsalsizdir. Evrensel ölçüde eşsiz oluşa harika bir misaldir; o ''balık'' bir daha olmayacaktır. Yine ''balık''olacak ama tıpatıp o olmayacaktır. Bir ifade biçimi olmak açısından, çakış, mümkün olduğunca arıdır. Küt, süssüz ve yalındır. Dobradır, apaçıktır. Hızlı Çakışın ani ve acımasızlığı belirgin olanı, hele de çakıldıktan sonra ortaya bir sessizlik indireni pek makbuldür. Böyle çakmak, oyuncuyu taş kalpli yapmaz, bilakis, böyle net, direk ve şakırdatarak tertemiz çakmak, adeta oyuna duyulan saygı ve adanmışlığın bir nişanesidir; bir görkem ve bahtiyarlık madalyonu, bir kararlılık, bir rahatlama tacıdır; bir genleşme kupası, altından bir kazancın ve kayıbın ötesine geçmiş olma pilaketidir... Yeri gelmişken, şuracıkta Liu Guoliang, Deng Yaping gibi eski dünya şampiyonlarını analım; onlar ekseriyetle çaktılar; Şaak!..Aah!.. Şırraak!.. Aah!..Şaak!.Şaak!..Şaaaak!..Tarzı, ardarda çakışlarla rakiplerini perişan edip, başka tür sayı almalara hiç rağbet etmeden, yıl boyunca o maçlar için çalışmış rakiplerini, 2-0, 3-0 yahut neyse, artık 4-0 gibi neticelerle, sıfıra karşı götürüp -ki sıfıra karşı götürüş, başlıbaşına ayrı, kendine has ve adına layık her masa tenisçinin mümkünse her maçda , yanlış duymadınız, her maçta, erişmesi gereken bir mertebedir. İşte, Liu Guoliang, Deng Yaping gibi eski muzafferler, rakiplerini, pırıl pırıl çıkarıp, turnuvaya geldikleri gibi, bir- iki maç sonra, onları ''turist'' yapıp, supor çantalarıyla, tirübinlerden otobüs veya tiren garına, oradan da kokulu otobüs veya vagonlarla, memleketlerine geri gönderdiler...Böyle ederek de bizler için en güzel bir örneği oluşturmuş oldular. Yoksa siz Liu Guoliang'ın yaptığı kulisler ve ayak oyunları sayesinde mi Çin Ulusal takımının baş antrenörlüğüne getirildiğini mi sanmakta idiniz?..Bu harikulade oyuncuyu, çakışlarından bağımsız ve rakiplerini iyiden iyiye mahvedişleri haricinde, nasıl tasavvur edebiliriz? Edemeyiz; zira onların çakışları, tasavvur perdemizi çoktan delip, ötesine geçmiştir. Vuruş yaparken, vuruş anında, evvela, enercimizin ne kadarını topu döndürmeye, ne kadarını ise topu ileri atmaya yönlendirdiğimizin ayrımında olabilmemizin derecesini, oyun seviyemizin bir mihenk taşı, sarih bir göstergesi olarak ele almamıza hiç bir mania yoktur. Bu bahste, abartmadan gösterilen çaba, çabasız ayırımında oluş, muvaffakiyet domateslerinin gübresidir.
  16. Sayın rowdyseqo, Bahsettiğim maçı youtube üzerinden CANLI izledim. İzlerken Antalya'da değil, Istanbul'da idim. Kusura bakmayınız, bilgi veremeyeceğim. Youtube'a girip,'' WTT Contender 2023'' falan diye arama yapmak...
  17. Bir kaç 7 katlı tahta: Donic Persson Powerplay '' '' '' V1 ( sapı oyuk ) '' '' '' V2 ( sapı oyuk ) Donic FALCK Stiga Carbo 7.6 ( 6 ince kıyım karbon katlı ) XIOM Extreme S AVALOX P700 DHS PG7 STIGA Clipper Wood STIGA Clipper CR STIGA Clipper CR WRB
  18. Sayın TolgaSan, Evvela, teferrruatlı gönderiniz, işaret ettiğiniz yeni kavramlar, işaret ettiğiniz anlayışlar için teşekkür ederim. Yanılmıyorsam, dünya sıralamasında ilk 100'de olan oyunculardan rus Alexander Shibaev ve İsiveçi'li Anton Kallberg'de Korbel tahtayla oynuyorlardı da Kallberg daha yeni Viscaria'ya geçdi. Şimdi nette arama yapınca Shibaev de Viscaria'ynan oynuyor gözüküyor.
  19. WTT Contender Antalya 2023'te, ismini vermeyeceğim bir ulusal takım oyuncusunun, orta seviye bir başka ülke oyuncusuyla 0-3 pırıl pırıl biten bir mağlubiyetini izleme imkanı buldum. İzlemesi epey acı verici, sık sık kişide acı ve öfke ve sık sık kah oyuncuya, kah çalıştırıcılarına çemkirme, onları şööle tek sıraya dizip baara baara bi iyice kalaylayıp, yerin dibine sokma isteği uyandıran bir süreçti. Bir ara, maçın başlarında, bir an, vurduğu 10 toptan 6 veya 7'si dışarıya, dağlara taşlara gitmekte olan oyuncumuzun tahtasını görme imkanına kavuştum. Lastikleri kim bilir ne idiler, muhakkak ki atak lastikleri idiler; rakibin falsolu servislerinden, sipinkslerinden ziyadesiyle etkilendikleri, maç boyunca topun uçup uçup gittiği ralliler hiç de az değil idi. Sinir içinde izlerken, sanki birileri kulağıma ''Ee, daha ağır 40+toplara geçtikten sonra oyuncular da daha hızlı tahtalara, daha sert süngerli ve yapışkan lastiklere yöneldiler'' tarzı pazarlamalarda kullanılan kalıp cümleler söylüyor, fısıldıyor, bu tarz cümleleri tekrarlıyorlardı. Oyuncu, Batırfılay Jun Mizutani bir tahtayla oynuyordu. Tahta, artık seleece mi, züper seleece mi, aalece mi veelece mi hangisi idi bilamaacam ama, o tarz, pahalı birşey olduğunu sanıyorum. Bu, J.Mizu. dünyanın ''en'' olmasa da ''en hızlı'' tahtalarından biridir. Vurduğu 10 toptan belki 6-7 si dışarıya uçup giden, maçı 3-0 tertemiz, pırıl pırl kaybeden bu Off+ oyuncumuza ve çalıştırıcılarına sormak isterdim doğrusu: ''Siz dünyanın en hızlı oyuncusunuz da mı en hızlı tahtayla, üstünde, uygun olmayan, sert, o biçim falso yiyen lastiklerle oynuyorsunuz diye. Yani, o oynadığınız düzeydeki oyun hızındaki anlık dokunuş ve değişimler silsilesine henüz yerleşmemiş, hareketleri o anda oynanan topla TAM bağlantı kurmadan, kombinasyonları akışkan ve nispeten hatasız yapamazken,ya da bu yönde bir yöneliş, bir hassasiyet henüz ortada yokken, oluşmamışken, bu düzeydeki hızı ve sipini çekip çevimekte belli bir derecede (incelikleriyle, incelikli bir şekilde ) ustalaşmamış, yani henüz perdesize bakmadan çalamazken, ne diye dünyanın en hızlı ekipmanlarını kullanıp kendinizi sabote ediyorsunuz ki? Orta hızda bir Butterfly Petr Korbel tahta alıp, onunla antreman yapmanın neyinize yetmeyeceğini size kim söyledi de, ona inandınız? Bedeninizi güçlendirmenizin, kondüsyonunuzu arttırmanızın icab ettiği tabak gibi ortadadır. Ulusal oyuncuysanız, haftada 5 sabah, günde 12 km. düşük-orta tempo koşmalı, ona göre beslenmeli, dağda bağıra bağıra odun kesmeli, ondan sonra da masa antremanı yapmalısınız. Tüm bu çalışmaları yapıp, güçlendikten sonra o vakit, dünyanın en hızlı ekipmanlarıynan oynayabilirsiniz. Gücünüz yoksa, rakibinizin yaptığı her şeyden etkilenirsiniz. Tekrarlıyorum: Gücünüz yoksa, rakibinizin yaptığı her şeyden etkilenirsiniz. Aradaki farkı daha hızlı tahta ve lastiklerle, kapatmak mümkün değildir. Ancak, böyle ekipmanlar, çalışıp ustalaştıktan sonra bir de üstüne kullanılırsa (-ki artık kullanılmalıdır da ) işte o vakit baklava olur.
  20. Sayın berhanbatu, Ne olur o yaşadığınız göçükten biraz daha tafsilatlı bahsetseniz de, bundan forum azaları da nasiplense. Hem böylece, yeni lasdik takılması lüzumunun da nasıl hasıl olduğu bahsine biraz daha ışık tutulur. Sayın beyhanbatu, Kanaatimce bu forumda böyle teferruatları paylaşmak elzem. Hani feysbuuktaki, yuuçüybdeki tamirat vidyoları misali. Hani yıllar önce Cihangir'e çıkan, Akyol yokuşu üzerindeki, adeta bir kulübe dönüşmüş, motorsikletçilerin buluştuğu o tamirhane misali. Böyle yerlerde kıraat edince, insanın başka hiç bir yerden edinemeyeceği bir takım işbilişler, mini tamirat yöntemleri vb. elde etmesi mümkündür. O vakit, buradan öğrendiklerin sayesinde, sol elinle sağ kulak memeni tutmak için, elini sol omuzunun üzerinden, enseni de geçip, sağ kulak memeni öyle tutmaz, sol elini, önden, direk, göğsünün üzerinden, çenenin altından geçirip, kulak memeni öyle tutarsın.
  21. Sayın egemen'in olup biteni daha berrak biçimde betimlemesi lüzumu hasıl oldu. Yeri gelmişken, bahis konusu göçüğün, hem lastikte, hem de tahta yüzeyinde vuku bulmuş olması ihtimalinin de pek yabana atılacak gibi olmadığı kanaatinde olduğumu ifade etmek isterim. O da olmuş olabilir. Elbette, şimdilik bu konuda Sayın egemen'in lütfedip, mes'elesini, belki bir fotoyla, belki bir vidyo ile ya da yazarak, daha berrak ve açık seçik ortaya koymasını beklemekten başka bir çıkar yol olmadığını göz önünde bulundurmak iktiza eder. Özetlersek: - Tahta göçmüş, üzerine yapışık lastiği de beraberinde çökertmişdir. Tahtanın üzerinde bir lasdik olup olmadığını da bilmiyor, bu konuda da bir malumat sahibi olmadığımız kanaatinde olduğumu da şuracığa iliştirivereyim. Takdir edersiniz ki, elimizdeki verilerden bu neticelere de varabiliyoruz. - Lasdik göçmüş( tuhaf, kauçuk ve altındaki sünger esnek olup, ezilseler de, basınç üzerlerinden kalktığında, önceki, göçüksüz hallerine geri dönerler; yani, öyle olmaları beklenir. Bu hal, şu ihtimalleri ortaya çıkarıyor: Bir, lasdik taze yabışdırıldıydı da, süngeri ısılak yapışganı emdiydi. Üstten basıncı yer yemez de, üst lasdik, üst lasdiğin pütürlerinin arasından, düzyerlerinden, pütür yanlarından altta süngeri sıkıştıra-yapışıp, oralarda ööle kuruyuverdi, göçüğü oluşturdu. İki, birincinin hemen hemen aynısı, bu kez basıncın tahta sathını da göçürecek denli yoğun olanından...Üç, tahta ve üstünde lasdik, pek kesif , belki bir tahta valizin o sert köşesinin yaptığı bir tazyike, maruz kaldı da göçdü, sanki raket sathına karyola bacağı girdi de, raket hepten battal oldu...Gayri lasdik de alttan ,içerden, dışardan, tahtaya güzelce yapışa-kuruyup...Eh, bendenizden bu kadar...Sayın egemen'den konuya dair bir malumat gelene kadar, aklınıza gelen diğer ihtimalleri de bahsin devamında lütfen siz yazınız. Hamiş: Sayın bellek, bir de ayrımsadım ki ''lastik ezilmesi nasıl düzelir'' yorumunu şey etmeyi ihmal etmişim. Onu da ''Karyola bacaa giren raket nasıl tamir edilir''in yanına not aldım. İkisini beraber, uygun bir gönderiye ilave edip, paylaşacağım.
  22. beşyüziki

    YARDIM

    Sayın Ruzeff, Demek ki sutokta olan tahtalardan önermem gerekir. Hele kendim şöyle durayım, seçesiniz siz sutokta olan tahtalardan, kendi oynaycaanız tahtayı. O combodaki lastikler ise sizin için fazla hızlı ve sipinlidir.(Off veya üstü bir tahta seçtiğinizi farz ediyorum; o tahtanın üstünde...). Onların yerine bir çift XIOM Vega Europa edinirseniz, orta-uzun vadede daha sağlam öğrenirsiniz. Ya da bir çift LKT Pro XT light edininiz(Off veya üstü bir tahta seçtiğinizi farz ediyorum; o tahtanın üstünde...).
  23. Sayın egemen, Evvela, bu bahsiyattaki kanaatimin, bu işte, teknoloji ve ustalıktan istifade etmek yönünde olduğunu ifade etmek isterim. Akabinde, bu kanaat ifade edişe, şu beş harfli sözcüğü ekleyerek, sualinize karşılık vermek isterim: b-e-l-k-i. Ne de olsa, gereken ameliyenin, bir takım neticelerinin vücuda gelmesi kaçınılmazdır. Pekii, acep nelerdir bizleri beklemesi ihtimali olan neticeler ve dahi buna bağlı olan ''Peki, ya daha sonra bu tahta ile oynamayı arzu edecek, dahası, buna muktedir olabilecek miyim?'' sualinin cevabı? Göçük ikamesi için, biri içerden (göçüğün dibini beslemek için, yandan), diğeri dışarıdan( sathı sıvayarak ) farklı iki yöntem ve malzeme kullanılabilir. Bu ameliye raketinize tesir edecek, belki raket sathının bir kısmının sertliği ve rakedin aarlığı, muvazenesi etkilenecektir. Aslında bir şeyin etkileceği felan yoktur da, siz rakedin geçmişteki muvazenesine eski bildirimlerine alışmış olduğunuzdan, şimdi aynı geri bildirim yoksunluğunu algılayacaksınız. Ameliye, topa vuruş anındaki geribildirimi, ''kontrol''ü etkileyebilir, buna ''alışmak'' ise belli bir süre temrin etme lüzumunun hasıl olmasına yol açabilir(sabır, nekahat ). Dimağda aynı sorunun yeniden belirişi: Sonra, ya bu çetin, ya da belki bu astarının yüzünden bahalı çıkması pek muhtemel, müphem ameliyeden sonra, ya daha sonra bu tahta ile oynamayı arzu edecek, dahası, buna muktedir olabilecek miyim? Dahası, peki ya suallerin, tüm bu pıtrak gibi çoğalan, hakikatle arama kalın, fuluğ bir perde gibi giren bu suallerin bir tekinin bile cevabı umurumda mı? Yoksa canımı,enercimi, tüm işi durmamacasına yeni sorular, sorunlar, dertler üretmek olan bu makinanın işleyişine mi vakfedeceğim, hiç ayrımında olmadan? Belki de, bu, dikkatsizliğim sonucu göçürtüp, gayrı masa tenisi oynanmaz hale koyduğum bu tahtamla vedalaşıp, göçüksüz, yeni bi tahta edinmeliyim.
  24. Sayın Ruzeff, En doğrusu oynayışınızı görerek hareket etmek olacaktır. Alacağınız ekipmanların oynayış tarzınıza uygun olması kadar, sizin de ekipmanlarınıza uyum göstermeniz söz konusu. Bu, düzenli antiremanla kendiliğinden oluşmaya başlar ve oluşur. Kendi adıma, aynı siteden, şunu alırdım : https://www.masatenisi.com/stiga-combo-calibra-masa-tenisi-raketi Stiga Clipper CR,İyi yapılmış, lastikleri eskidikçe değiştirerek uzun süre kullanabileceğiniz, sağlam, kontrollü, yeterince hızlı, çakış, bulok ve sipinkslerde pek sağlam, çok tercih edilen bir tahtadır. Purofesyonelliğe ilerlerken hatta sonra da size eşlik edebilecek şahane bir yol arkadaşıdır bu Clipper CR...
  25. Sayın BassistGTG, Şayet lasdiklerinizi ışığa göstermez, güneş altında bırakmaz, mesela market poşetine güzelce sarıp,havayla temasını aza indirgerseniz, oynadıktan sonra da lasdik yüzeyini ıslak pamuk, ıslak kaat mendil ya da nemli kumaşla nazikçe silip tozunu püsürünü alırsanız, lasdiğinizi yaklaşık 80-100 saat kullanabilirsiniz....Size bağlıdır, keseyi de açılabildiği kadar açmak gerekir. Mesela Butterfly Dignics 09C lasdiği pek de bahalıdır, lakin öyle bir karışımla imal edilmişdir ki, emsali diğer lasdiklerden %150 daha uzun ömre sahip olduğu söylenegelmektedir. Bununla kalsa gene iyi; bununla da kalmamakta, bazı purofesyonel oyuncuların her, bazılarının ise bir kaç maçta bir lasdiklerini değişdirip, yepyeni lasdikler takdığı da söylenegelmektedir. Söylenegelmekte olmakla kalsa gene iyi, ilaveten bu, bilinegelmektedir de. Bilinegelmekte olsa yine iyi; purofesyonel oyuncular, ambalajından çıkmış lasdikleri yapışdırıp, katır kutur kesip, birer ikişer saat oynadıktan sonra, söküp, yenisini kuşanmaktadırlar. O puroların keseleri açıkdır, ekseriyetle cümlesinin suponsorları vardır, bu bahste, hayretten, adeta gözlerimizi yuvalarından oynatacak davranışlar sergilemektedirler. Lakin iyi antireman da yapmakta, masa antiremanı dışında hergün ya da 3 günde bir, 12-14 km. düşük tempo koşu da yapmaktadırlar; başka fiziksel çalışmalar da cabası. Yani Sayın BassistGTG, Yaklaşık kaç para bütçe lazım olduğunu gayrı siz buradan çıkartınız. Her halukarda, kesenin ağzının açılabildiği kadar açılması zarureti zaten tabak gibi ortada. Aslında, ortada bir zaruret falan da yok, gerekeni ayrımsıyor, sonra da yapıyorsunuz... Ya da yapmıyorsunuz.
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..