cagan

Benden de bir soru gelsin o zaman. İngilizce'deki ''up'' kelimesi ''ap'' olarak okunuyorsa neden şutap değil de şutop diyoruz? Ben forehand drive'ın forehand şutoptan farklı olduğunu düşünüyorum. Şutop sanki daha çok topu tokatlamayı ifade ediyor, drive ise karşıdan gelen topun enerjisini de kullanarak topu karşı tarafa yönlendirmeyi. Tabii bu benim kendi çıkarımım. Bir diğer aklıma gelen de şu. Şut tek başına bir oyuncunun yaptığı eylem iken şutop ( yani shoot up) 2 oyuncunun karşılıklı olarak yaptığı forehand şut eylemi. Drive da topun karşılıklı gidiş gelişini, yani süren, devam eden bir eylemi ifade ediyor olabilir. Daha başka ihtimal söyleyemeyeceğim, sözü hocalarımıza bırakalım en iyisi

Paralel bir mesajı ben yazacaktım vazgeçtim Necati abi. Her oyuncuyu kendi dönemindekilerle kıyaslamak en doğrusu dediğiniz gibi. Çünkü zamanla herşey değişiyor ve gelişiyor. Masa tenisi de bu değişime ayak uyduran bir spor dalı. Artık çabuk olmak, her topa saldırmak bugünkü masa tenisinde başarının ilk koşulu. Waldner gibi bir oyuncunun şu gün şu oyun düzeninde şansı olmayabilir mesela. Ama bu Waldner'in bir efsane olduğu gerçeğini değiştirmez tabii ki de. Önemli olan her oyuncuyu oynadığı döneme göre değerlendirmek ama maalesef bizim en sevdiğimiz şeydir o iyidir, bu daha iyidir tartışmaları yapmak. Bir sonuca varıldığı görülmemiştir ama insanoğlu azimli, yapacak pek bir şey yok

Benim en hoşuma giden Andro'nun kenar bandıydı. Siyah üstüne sarı andro yazısı çok karizma duruyordu.

Balıklar yüzünden

Burası İETT sitesi değil. Herkes her yere nasıl gidileceğini de bilmek zorunda değil. Salonla ilgilenen kişilere mesaj atmayı ya da onları telefonla aramayı denediniz mi? Yazdığınız yazının arada kaynama şansını da hesaba katın ve işinizi şansa bırakmayın.

Jang Song Man'da kısa pütürle defans yapanlardan. Uzun pütür spin üretmez, daha doğrusu rakibi rahatsız edecek kadar üretmez diyelim. Uzun pütür eğer ortada bir spin varsa işe yarar. Yoksa uzun pütürün kesik üretme gibi bir vasfı yoktur. Kısa pütürler düz lastiğe en yakın lastiklerdir ve bir çoğu düz lastiğe yakın hatta daha tehlikeli derecede kesik üretirler. Yani kısacası kısa pütürle kesilmez diye bir şey yok, alın size canlı örnekleri

Dikkat eden oldu mu bilmiyorum ama ''sayı vermek'' tabiri direk olarak egoyu çağrıştırıyor nedense. Adı üzerinde, bağırıyor resmen; ''ben verdim, sen almadın, alamazsın da.'' İşte o yüzden bunun sportmenlikle uzaktan yakından alakası olduğunu düşünmüyorum. Oyuncu kendine o kadar güveniyor ki, oyunun tek hakimi masada o, sayıyı o alır, o verir. 10-0 öne geçer, rakip motive olsun diye 1 sayı verir, karşısındaki oyuncu piyondur çünkü. Aldığı sayıya (daha doğrusu rakibin bahşettiği sayıya) sevinecek kadar, ya da o sayıyla motive olacak kadar acizse, bıraksın masa tenisi oynamasın zaten, zaman kaybı.

Sevgili SirValek; Görüşüne yahut tüm görüşlere elbette saygı duyuyorum. Fakat burda sevdiğimiz rengi yahut tuttuğumuz takımı tartışmıyoruz. Bunların çünküsü yoktur, neden Galatasaray ya da Beşiktaş'ı tuttuğunu, neden kırmızıyı ya da maviyi sevdiğini açıklayamazsın. Tartışılan konu sette 10-0 öne geçsen ne yaparsın, neden? En önemli kısmı ne yapacağın değil, neyi neden ve ne için tercih ettiğin. Sen demişsin ki; Alexander Savaliyev aynısını yaptı, çok hoşuma gitti. Olabilir, hoşuna gitmiştir, sen de olsan aynısını yaparsın. Ama dersen ki; 11-0 ve 11-1 arasında çok fark var, işte o zaman durup düşünürüm. Bu farkı anlayamadığım için de öyle bir yorumda bulundum. Yoksa karşıt görüşüme bir sataşmada bulunmadım. Sen 11-1 ve 11-0 arasında çok fark var demişsin, ben de başka pencereden bakacağım. Benim için 11-9 ve 11-0 arasında hiçbir fark yok. Neden mi? Çünkü 11-9 olunca da, 11-0 olunca da 1 set alıyorsun. Ama ben arada fark yok diye rakibime 9 sayı vermem, nekes herifin tekiyim napalım

Ma Long - Joo maçı süper lig maçıysa Crisan - Joo maçı 2. lig maçı falandır herhalde. Bu kadar hız farkı garip. Çin'liler uçmuş gitmiş cidden. Ya da Crisan maçını ağır çekim izlettiler bana

Hadi ya. 11-1 olunca Dünya Şampiyonu mu oluyoruz ya da boyumuz mu uzuyor? Ne büyük fark varmış arada

Yılın esprisi, gülün gülün

Para para para, varlığı bir dert yokluğu yara. Bu yapılanların hepsi para için, başka bir açıklaması yok. Dünya'da ve ülkemizde son zamanda yapılan tüm düzenlemeler, yasaklamalar vs hepsi sağlık adı altında yapıldı. Hep bahane insan sağlığıydı. Çünkü insanların en hassas olduğu konu sağlık, hani herşeyin başı olan şey var ya işte o. Sağlık dediğiniz zaman akan sular duruyor, tüm işler daha kolay yürüyor. Mesela sigara yasağı ya da yakın gelecekteki nargile yasağı insan sağlığını tehdit eden unsurları ortadan kaldırmak için yapıldı hesapta. Fakat altında yatan tek sebep para. Çünkü kanser hastalığı arttıkça devletin sosyal güvenlik masrafları daha da artıyor. Yani baştakiler daha fazla sövüşleyemiyorlar devletin kasasını, para boşa! gitmesin diye ona yasak, buna yasak. Amaç insan sağlığını korumak, yersen. Bu değişiklikten sonra çıkan toplar piyasaya bir canlılık getirecek, büyük ihtimal yeni toplar biraz daha pahalı olacak. Daha sonra bu yeni toplara uygun lastikler, tahtalar çıkacak. Alın size cebimizdeki parayı almak için yeni bir fırsat. Eski tahtalar ya da lastiklerin modası geçecek hesapta, çünkü yeni top var artık, eski lastikler bu toplara hiç uygun değil. Üret ona uygun lastiği, bassın ittf onayı, ittf kazansın, butterfly kazansın. Neymiş efendim, sağlık. Yersen. Nba'de forma satışları hem spor markaları, hem oyuncular, hem klüpler için büyük bir kazanç kapısı. Bundan 5 yıl öncesine kadar süper yıldız Kobe Bryant'ın 8 numaralı forması en çok satılan forma iken Kobe Bryant bir karar alarak forma numarasını 24 yaptı. Bu değişikliğin sebebi hiçbir zaman net bir yanıt bulamadı. Ama sebebi gayet açıktı. Kobe'nin forması artık en çok satılan forma değildi ve satışları baya azalmıştı. Satışları yeniden arttırmak için yapılacak tek şey forma numarasını değiştirmekti. Tıpkı futbol takımlarının daha çok forma satmak için her yıl sponsor ya da forma dizaynını değiştirmesi gibi. Yani kısacası yapılan tüm bu değişiklikler daha fazla para için. Bu yapılan tüm değişiklikler sırf bizleri daha fazla sömürebilmek için. Bizler de çaresizce bu tuzağa düşüyoruz. Çünkü herşeyin başı sağlık, kazık kakacağız sanki dünyaya, ab-ı hayat içiriyorlar bize, ne iyi insanlar bunlar

Bir oyuncu Dünya şampiyonu oldu diye her maçı yahut her turnuvayı kazanmak zorunda mı? İlla ki formsuz olduğu dönemler olacaktır ki formda olduğu zamanda da maç kaybedebilir, bu gayet doğal bir durum. Bunun mental eksiklikle ya da olgunlaşma ile bir alakası yok bence. Ayrıca Zhang Jike'nin bu tarz düşüşler yaşaması gayet normal. Çünkü bir masa tenisçinin hayatında kazanmayı en çok isteyeceği turnuvayı kazandı ki daha önce hikayesi paylaşılmıştı, bu şampiyonluk Zhang için çok başka anlamlar da ifade ediyordu. Bundan sonra onun için Macaristan Open'ı ya da Katar Open'ı kazanmak çok büyük önem arzetmeyebilir. Olimpiyatlarda ya da Dünya Şampiyonlarında görebiliriz gerçek Zhang'ı. Ma Long şu form durumuyla Olimpiyat oyunlarının en büyük favorisi konumunda. İsterse tüm yıl her turnuvayı domine etsin, üstüste bilmem kaç maç kazansın. Olimpiyatları kazanamazsa, ya da Dünya şampiyonasında şampiyon olamazsa sıradan bir oyuncu olarak tarihteki yerini alacak. Daha önce de demiştim. Tarih Olimpiyat ya da Dünya şampiyonlarını hatırlar, gerisi maalesef unutulur gider. Büyük oyuncu olmak istiyorsanız bu turnuvalardan birini kazanmak zorundasınız.

10-0 deyince hep bu video geliyor aklıma. Eğer karşımdaki sporcu bu kadar sevinecekse sayı vermeyi düşünebilirim http://www.timsah.com/Masa-Tenisinde-Boyle-Sevinc-Gorulmedi/Z0TrQAL1emX

Link eksik girilmiş, tam kopyalamazsan sayfaya ulaşılamaması normal. ID= kısmından sonra bir sayı gelmesi lazım ama linkte gözükmüyor. Tamamını kopyalarsan herkes görebilir almayı düşündüğün kombinasyonu. Kapıda ödeme sistemi yok bu arada masatenisi.com'da. Kredi kartı ya da banka havalesi ile alabilirsin ancak. Gayet güvenilir bir sitedir.

Benim denemelerime göre duvar uzun pütür etkisi yapıyor. Topspin attığımda kesik, kesik attığımda da topspin olarak bana dönüyor.

Ben katılacak tayfayı az çok tahmin edebiliyorum. Ups tayfası, Bayrampaşa'ya takılan veteranlar, İBB sporcuları, orada antrenör olması münasebetiyle Halil Hacı, Zinde Spor tayfası ve forumdan tanıdık bir kaç sima. Ne artar ne de azalır bu saydıklarım. Para ödülü varsa daha çok süper lig oyuncusunu orada görebiliriz. Ödüllerin maddi değeri düştükçe oyuncu seviyesi de düşecektir ki en güzeli bu olur, daha adil, daha keyifli bir turnuva ortamı sağlanır.

Ahmet abi merhaba; Kısa pütürle defans yapmanın zorlukları ya da kolaylıkları sizce nelerdir? Uzun pütür kullanmak gerçekten meşakatli bir süreç gerektiriyor. Fakat kısa pütür kullanımı biraz daha kolay sanırım. Bu noktada hangi kalınlıkta sünger tercih etmeliyiz ve hangi tarz kısa pütür kullanmalyız? Mesela düz lastiğe çok yakın, üstü çok çeken kısa pütürler mi kullanmalıyız, yoksa üstü daha az top tutan kısa pütürleri mi tercih etmeliyiz? Bir diğer sorum da; orta pütür kullanmak (563-1 gibi mesela) ne gibi bir avantaj ya da dezavantaj getirir? Şimdiden teşekkürler.

Tunuva hakkında daha ayrıntılı bilgi alabileceğimiz bir yer var mı acaba? Kimler düzenliyor, ne ödül verilecek, turnuvanın düzenlenme amacı ne? Turnuva büyük salonda mı yapılacak yoksa alt kattaki antrenman salonunda mı? Çok soru sordum, farkındayım

Aynen öyle Savaş Hocam. Bizler daha kendimizi Tuning'lemeden lastikleri Tuning'lemenin derdindeyiz. İş yine aynı yere çıkıyor. Ekipman bahane, çalışmak şahane.

En basitinden; bana masa tenisini sevdiren oyuncu bir defans oyuncusudur. Timo Boll ile Ding Song'un efsane rallisinde bana çekici gelen Ding Song'un çıkardığı o inanılmaz toplardı. Gerçi defans mı oldum, hayır. Ama defansif oyuncuların bu sporu daha çekici kıldıkları bir gerçek.

Çin lastiği konusu senelerdir forumda konuşulan bir mevzu. Çin lastiklerini teoride anlayabilmek için gereken tüm argumanlar mevcut bana kalırsa. Tekrar tekrar aynı şeyleri söylemek, konuşmak malumun ilamı olur. Yeni başlayan birisine Çin lastiği şöyledir, Avrupa lastiği böyledir demek pek bir anlam ifade etmiyor. Ne zaman ki dener, teori ve uygulamayı harmanlar, işte o zaman aradaki farkı az çok anlamış olur. Sanmıyorum ki masa tenisini hep hazır raketle oynamış birisi Çin lastiği ve Avrupa lastiği arasındaki farkı pat diye çözsün. Avrupa lastikleri ve Çin lastikleri arasındaki farkın kapandığına da pek inanmıyorum açıkçası. Belki Haifu Shark 3 biraz iddialı olabilir bu konuda ama onun dışında Avrupa muadili olduğu iddia edilen lastiklerin hiçbirisi Avrupa lastiğinin yakınından geçmez. Bir ara Yinhe Galaxy serisini denedim. Tenergy muadili diye her yerde konuşuluyordu. Açık söyliyeyim (tuning vs kullanılırsa n'olur bilinmez tabi) 5 para etmez lastiklerdi. Şekil, şemal dışında hiçbir açıdan Tenergy serisine benzemiyordu. Bu melez lastik olayını markaların bir pazarlama stratejisi olarak görüyorum. Hiç bu tarz bir lastik kullanan profesyonel oyuncu duymadım ben. Ya gerçek Çin lastiği diyeceğimiz Hurricane, Skyline, Haifu Whale gibi lastikler kullanılıyor ya da Avrupa lastiği kullanılıyor. Bu, biraz ordan biraz burdan olsun diyerek üretilmiş lastikler de tamamiyle Çin'li üreticilerin pazar paylarını arttırmaya yönelik bir hamlesi.

Yani video diyor ki; bu ekipmanları alırsan böyle oynarsın

Bence anket yapmanın şu saatten sonra bir faydası olmaz. Aday olan bir şehir çıktı, o da Kocaeli. Son dakika sürprizi olmazsa görünen o ki Kocaeli'deyiz bu yaz. Anket yaparsak her kafadan bir ses çıkacak yine. İş, içinden çıkılmaz bir hal alacak. Tufan abi antrenmandan dönse de gerekli tehditleri ve forum buluşması ile ilgili açıklamayı yapsa artık . O bir şey demedikçe bu belirsizlik devam edecek. Şaka maka 6 ay kaldı, uzun bir süre gibi gözüküyor ama zaman çabuk geçiyor. O yüzden eli çabuk tutmakta fayda var. Herkes planını, programını, bütçesini ona göre ayarlayacak çünkü.

Benim haritada yeşilden göz gözü görmüyor. Acaba yağmur ormanlarını mı açtım diye şüphelendim bir an. İnsanın çok ''friend'' i olunca böyle oluyormuş demek ki. Şimdi anlaşıldı Vehbi'nin kerrakesi.