Jump to content
Masatenisi.org Forum

cagan

Üyeler
  • İçerik sayısı

    1.886
  • Kayıt Tarihi

  • Son ziyaret

  • Kazandığı gün sayısı

    85

cagan kullanıcısının tüm içeriği

  1. Kötü lastik yoktur, az tuning vardır
  2. 40-15=25 25 kişiye daha ihtiyacımız var Necati abi, yoksa bu taş çıkmaz bu kuyudan
  3. Bu arada hardbat bildiğim kadarıyla çift taraf süngersiz kısa pütürle oynanıyor, düz lastik yok. Zaten düz lastik olsa Waldner o maçı kaybetmez. Burak'ın verdiği örnek güzel ama bence tam gerçekleri yansıtmıyor. Hardbat'i masa tenisi değil de ayrı bir dal, ayrı bir oyun gibi düşünmek lazım. Vuruş teknikleri, rakedin reaksiyonu, atış açısı herşey bambaşka. Bu tüm raket sporlarını bir saymak gibi bir şey olur, ya da Federrer'in masa tenisinde dünya şampiyonu olmasını beklemek gibi. Eminim ki Waldner Coppa Jo Gold, Baracuda ya da Tenergy ile oynasa çok farkeden bir şey olmaz. Ama hardbat ve düz lastiklerle oynanan masa tenisini karşılaştırıp ekipman önemlidir demek çok da doğru değil. Bir ara videosu vardı, Timo Boll teflon tava ile şutop yapıyordu. Şimdi Timo Boll teflon tava ile oynanan bir turnuvaya katılsa ve önüne gelene yenilse ''işte ekipmanın önemi diyebilir miyiz?''
  4. Doğrudur, ama şunu da hesaba katmak lazım bence. Buradaki oyuncuların yüzde 90'ı amatör. (amatör terimini küçümseme olarak algılamasın kimse ) Amatör oyuncu için bu işin tadını çıkarmak en öncelikli şey. Bunun yolu da yeni ekipmanlar almaktan, denemekten geçiyor. Nasıl ki 3-5 ayda bir telefon değiştiriyorsak,laptop, tablet pc alıyorsak bu da bir zevk, bir keyif. O yüzden bu ortamda ekipmanın daha çok konusunun geçmesi normal. Kaldı ki teknik, taktik konular ne kadar konuşulursa konuşulsun uygulamaya geçirilmediği sürece bir anlam ifade etmiyor. Eminim ki doğru hareketi teoride bilen üye sayısı çoktur, ama uygulamada başarıya ulaşanların sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Zaten bu forumdaki herkes iyi bir oyuncu olmanın ya da kendini geliştirmenin ekipmandan geçmediğini de gayet iyi biliyor. Ama her geçen gün yeni ekipmanların piyasaya çıktığı bir ortamda defalarca konuşulmuş teknik-taktik konuların bahsinin geçmemesi normal bir durum. Forumu genelde güncel tutan haliyle ekipmanlar ve sohbet bölümü oluyor, ki bu durum da katılımın artmasını sağlıyor.
  5. cagan

    Rating Hesaplama

    Burada merak edilen federasyon tarafından uygulanan bir rating sisteminin var olup olmadığı. Tt-rating sistemi hobi oyuncularını sıralamak amacıyla hazırlanmış bir sistem. Hatırladığım kadarıyla daha önceki yıllarda forumda bahsi geçmişti. Süper Lig oyuncularının o sene yaptıkları maçlara ve aldıkları sonuçlara göre ratingleri hesaplanmıştı. Ama federasyonun uygulaması değil, bireysel bir uygulamaydı diye hatırlıyorum. Kısacası federasyonun böyle bir uygulaması yok, olursa ne ala.
  6. Top elden çıktıktan sonra geri dönüşü olmayan yola girmişsiniz demektir.
  7. Eacheng.net (Çin sitesi) sitesinde aynı robot mevcut. Fiyatı 850 dolar civarı, kargo ücreti de 250 dolar civarında. Toplamda 2100 TL gibi bir rakama tekabül ediyor. Yurtiçiyle kıyaslarsak yine azımsanmayacak bir fark ama önceki mesajımda bahsettiğim etkenler bu farkı da önemsiz kılıyor. Bir de üstüne 75 euro üstü alışveriş yaptığınız için gümrük vergisi eklenince fark tamamen ortadan kalkıyor. Yani aradaki farkı kapatalım diye vergiyi basmışız da basmışız
  8. Megaspin.net'in menşei hangi ülke bilmiyorum ama eğer Amerika ise bu robotu ordan getirmekle yurtiçinden almak arasında hiçbir fark yok. Amerika'dan buraya tek bir lastik ya da tahta aldığınız da bile 100 dolara yakın bir kargo ücretiyle başbaşa kalıyorsunuz. Hatta bir keresinde aradığım tahtayı baya ucuza buldum diye sevinirken kargo ücretinin tahtanın fiyatının 4-5 katı olması beni dumura uğratmıştı. Eminim ki bu robotu ordan buraya getirmek zaten yurtiçindeki masraflara tekabül edecektir. Yani 878 euro + kdv yaklaşık eşit 750 dolar + kargo ücreti oluyor. Bence olaya bu açıdan yaklaşmak daha doğru olur. Bir de burda satıcı ile muhattap olma ve iade gibi şartlar söz konusu. Siz Amerika'dan getirtirseniz en ufak bir arızada astarı yüzünden de pahalıya gelecek, üstüne bir ton sıkıntı stres yaşayacaksınız. Eğer bu fiyatlara elektronik cihaz alınacaksa yurtiçi tercih edilmeli. Ama tahta, lastik ya da diğer ürünler için yurtdışı iyi bir tercih.
  9. Yazmaya devam tabii ki Selim abi, bizim silahımız yazılarımız. Yoksa tehdit ve şantajı herkes gayet iyi becerir
  10. Sevgili Cİhan. Benim yaptığım sınava girmeyeceğini söylemişsin ki sınav yapmak gibi bir niyetim yok, haddime de değil zaten. Ama madem sınav olarak görüyorsun sorduğum soruları, sen gayet iyi bir sınav geçirdin bence. Tüm sorularıma gereken cevapları verdin bilmeden. İşte verdiğin yanıtlar ve aldığın puan; Soru 1: Bozacı kim ? Ben Soru 2: Şıracı kim?. Sen çıracı yazmışsın ama olsun. ktm, enerji05 ve mesajlarımı beğenen diğer üyeler ( sen tek bir kişiyi ima ediyosun ama puan kırmadım merak etme) Soru 3: Yandaş dediklerin kim? ktm, enerji05 ve mesajımı beğenen diğer üyeler Soru 4: Forumu babasının çiftliği zannedenler kim? ben, ktm Soru 5: Edebi sanat kullanıp kendini buğday ambarında sanan kim? ben, ktm Soru 6: 5. soruda geçen edebi sanat ne anlama geliyor? burdan ''0'' (yazıyla sıfır) verdim Kendim sorup kendim cevaplamış gibi oldum biraz ama herkes zaten cevapları biliyordu, sen sadece açık açık söyleme cesaretini gösterecek misin diye merak edip sordum. Kağıdın normalde geçer ama cesaretsizliğinden ötürü sınıfta kaldın Cihan kusura bakma. Beni tanıyan tanıyor, bilen biliyor. Beni tanımayana, bilmeyene kendimi şirin gösterme gibi bir çabam da yok. İsteyen istediğini düşünür. İster ukala der, ister insanları aşağılıyor der. Beni değer verdiğim insanların düşünceleri bağlar her zaman, tanımadığın birisini yargılamak, yaftalamak kolaydır çünkü. Yazılarımın bu kadar etkili olduğunu da bilmiyordum. Demek senin yazma hevesini kıracak kadar iyi yazıyorum O yüzden kusura bakma. Yazdıklarımın beğenilmesi de önemli değil ama tek bir kişi tarafından beğenilmediğine emin olabilirsin. Madem o kadar gözlemci ve araştırmacısın biraz daha incele ve bak kimlerin beğendiğine. (aralarında sen bile varsın). Benden bu kadar Cihan'ım. Tarzımı ya da yazılarımı beğenmesen de ben burda olduğum sürece yazmaya devam edeceğim. Keşke mesajlarını görmek istemediğin üyeleri engelleme gibi bir seçenek çıkarsalar, o zaman daha rahat yazabilirsin Sağlıcakla kal, Ağrı'ya selamlar.
  11. Ben sert ya da ağır bir üslup kullandığımı düşünmüyorum. Sadece kendi fikrimi Oğuz arkadaşımızın mesajı üzerinden örneklendirerek yazdım. Yoksa birine sataşmak ya da ortamı germek gibi bir amacım olamaz, bunu beni tanıyan herkes de gayet iyi bilir. Ama sürekli bir şeyleri onaylayan ya da herşeye iyi, güzel diyen bir yapım yok. Zaten mesajlarımdan da anlaşılıyordur bu. Yazılarımı da içimden geldiği şekilde yazıyorum. Birilerine yaranmak ya da dikkat çekmek için kullanmıyorum bu üslubu. Bence herşeyin süt liman olduğu forum ortamları çok sıkıcı oluyor, bazen ortamı şenlendirmek, yazmayanları da aktif hale getirmek için bu tarz yazılar iyi oluyor. Öbür türlü herkes okuyup geçiyor, ama böyle durumlarda iki kelime de olsa bir şeyler yazası geliyordur insanların. Diyeceğim o ki; kırılıp gücenmek, insanları suçlamak ya da ortaya bir laf atıp kaçmak yerine keşke herkes açık açık ne düşünüyorsa yazsa. Şahıslara saldırmadan, sadece fikirler baz alınarak yazılsa ama. Zaten herkesin aynı fikirde olması gibi bir durum söz konusu değil, illa ki fikirler çatışacak. Ama çatışan sadece fikirler olsun, bir hoşnutsuzluk varsa fikir bazında çözülsün. Yani birisi gelip benim tarzımı, kullandığım dili eleştirmesin durduk yere. Yazsın bir karşı yazı, koysun ortaya fikrini, amenna.
  12. Soru 1: Bozacı kim ? Soru 2: Şıracı kim?. Sen çıracı yazmışsın ama olsun. Soru 3: Yandaş dediklerin kim? Soru 4: Forumu babasının çiftliği zannedenler kim? Soru 5: Edebi sanat kullanıp kendini buğday ambarında sanan kim? Soru 6: 5. soruda geçen edebi sanat ne anlama geliyor? Söyle bilelim Cihan, değil mi? Madem dolusun bu kadar, daha fazla üzülme. Söyle de bilsin herkes, dökülsün eteklerdeki taşlar
  13. Üyelerimizin yüzde 100'ü şehirde yaşıyor, uzayda yaşayan üyemiz varsa ben bilmiyorum. Daha önce Kocaeli'de buluşma yapılmadığına göre gayet ekstra bir durum, yeni bir şehir, yeni bir ortam. Forum buluşması turistik gezi ya da kafa dinleme fırsatı olarak görülmemeli. Amacı; üyelerin bir araya gelmesi ve biraz spor yapması. Başka anlamlar yüklemek lüzumsuz bence. Bu da klişeleşmiş bir mübalağadır mesela. Bunun '' iki elim kanda olsa da gelirim, Fizan'da olsa da gelirim'' gibi akraba söz grupları vardır. Kocaeli'ye oy verenler işin kolayına kaçanlar değil, bundan önceki buluşmalar için kilometrelerce yolu katetmiş (işin zoruna kaçmış yani ) ve yine olsa yine katedecek insanlar. Gözlerim yaşardı Safa, bak isteyince ne güzel okunaklı yazılar yazabiliyorsun. İşte bu, aynen devam
  14. Para ödülü vermenin ya da ekipman vermenin bir farkı yok bence. Önemli olan katılımcının zihniyeti. Profesyonel oyuncu parayı görüp katılıyor, amatör oyuncu da nasılsa ödülü bana bırakmazlar deyip katılmıyor. Maksat spor yapmaksa, katılımcı olmaksa gerisi teferruat bence. Para için ya da ödül için katılacak oyuncu yerine günün anısına verilecek bir madalya yahut kupayı önemseyen oyuncuyu tercih ederim.
  15. Madem Bursa aday olmadı, oyum Kocaeli'yedir.
  16. cagan

    Gençler Turnuvasında Bir Çinli

    Eğer bir sporcu başarılı oluyorsa bu sadece ona ait bir başarı değildir. Belki payı yüzde 20-30'dur. Başarı sistemlerin başarısıdır. Sistem düzgün ve başarılı bir şekilde yürüyorsa isimlerin hiçbir önemi yoktur, ha Ahmet şampiyon olmuş ha Mehmet. Bizim örnek almamız gereken bireyler değil sistemler olmalı. Getirebiliyorsak o sistemin kilit rol oynayan elemanlarını ülkemize getirmeliyiz, ülkesinde ondan milyonlarca olan Çin'liyi değil.
  17. Bursa'dan hala ses seda yok. Organizasyon elden gidiyor Bursa tayfası, elinizi çabuk tutun
  18. cagan

    Gençler Turnuvasında Bir Çinli

    Bu ne yaman çelişkidir anlayabilmiş değilim açıkçası. Demek biz her sene Türkiye Şampiyonası değil Türkler arasında en iyiyi belirlesin turnuvası yapıyormuşuz. Zaten Türkiye Şampiyonu'nun nasıl belirlendiğini herkes çok iyi biliyor Final maçından önce Çin'li oyuncular ya sakatlanır ya da oraları buraları ağrıyordur diye maça çıkmazlar, meydan bizim sporculara kalır. Kendi ülkemizde bile adam gibi şampiyon çıkaramıyoruz, işimiz gücümüz katakulli, üçkağıt
  19. Söylediklerim ortalığı biraz daha alevlendirecek ama içimde kalmasın. Ben bu rating olayını insanların haddinden fazla ciddiye aldığını düşünüyorum. Herkes illa ki kendini konumlandırmak, yaptığı işteki seviyesini bilmek ister. Ama son zamanda gördüklerim insanların bu işi hayat memat meselesi haline getirdiğidir. ''Kendimdem düşük puanlı adamla maç yapmam, kazara kaybederim falan, 50 puan kolay mı kazanılıyor'' diyenler var maalesef. Ya da sürekli her savunmasına rating sıralamasını katanlar, bu uygulamayı dünya sıralaması sananlar. Ki Türkiye'de bile gerçek bir rating sistemi yokken arkadaş arası eğlence olarak gördüğüm bu sistemi insanlar neden bu kadar ciddiye alıyor onu anlayabilmiş değilim. Lafım sana değil Hakan abi sakın yanlış anlama. Ama işin içine rating girince ben gerilmeye başlıyorum. Karşımda rating için vahşileşen rakipler gördükçe oyundan soğuyorum. Maalesef bazı insanlarda bu işin bir eğlence olduğu algısı henüz yerleşebilmiş değil. Zaten normal zamanda gergin biriyse bu rating olayı gerginliği iki katına çıkarıyor. Benim son zamanda gördüğüm durum bu. O yüzden çok özür dileyerek rating sisteminden affımı istiyorum. Zaten seviyem belli, bir maç alıyorsam beş maç kaybediyorum. Gerçekleri %100 yansıtan bir sistem olmadığı fikrim de hep bakiydi, yine devam ediyor. Bir çok salona girmeme engel de olsa, rating turnuvalarına da alınmasam sorun değil. Ama maç esnasında kendi gerginliğim dışında bir de gözünü rating hırsı bürümüş rakiplerle uğraşmak istemiyorum. Eminim ki kendimi bu sistemin dışında tutarsam biraz daha rahat hissedeceğim kendimi. Kazanmak ya da kaybetmek kendi halleriyle de yeterince anlamlıyken, üzerine daha fazla anlam yüklemenin bu spordan alınan hazzı düşürdüğü kanaatindeyim.
  20. Bence olaya iyi tarafından bakmak lazım. Bu tarz durumlarda insanlar kendilerini bir şey yazmaya mecbur hissediyor. Öbür türlü 3-5 kişinin yazdıklarıyla yürüyor forum. Adrenalin arttıkça, ortam hafiften gerildikçe katılım da artıyor. Katılımın artması için illa bir gerginlik ya da tartışma olması mı gerekiyor? Tabii ki hayır ama ben birbirimize ağır hakaretlerde bulunmadıkça yapılan bu yorumları çok ters ya da kırıcı bulmuyorum. Herkes kendisine ithafen yazılana gereken cevabı verebilir. Kırılıp gücenip oturmakla olmaz. Yoksa her paylaşıma cevap olarak ''çok güzel, harika'' yazıp, altına da ''saygılar sevgiler, kuşlar kelebekler'' ekleyince herşey daha iyi olmuyor. Bazen alışılmışın dışına çıkmak iyidir. Yeterki sınırı bilelim ve ben bu sınırın aşıldığına da inanmıyorum. Velhasıl kelam forumun bu halinden gayet memnunum. Forum eski havasına kavuşuyor bence
  21. Evet Orhan abi, nem olayı da forum buluşmasının yapılacağı yer için önemli bir seçim kriteri. Ama yakınlık uzaklık mevzusuna katılamayacağım açıkçası. Sonuçta nerede yapılırsa yapılsın birilerine uzak olan yer bir diğerine yakın olacak. Bu seçim için bir kriter olmamalı. Forum buluşmasına katılmak gönül işi nihayetinde. Ama anladığım kadarıyla Tufan abi bu buluşmayı İstanbul'a yakın bir ilimize vererek her sene uzaklığı bahane eden üyelerin bu seneki tutumlarını ölçmek istiyor.
  22. Amatör oyuncuların servis atarken yaptıkları bariz iki hata var. Birincisi topun elden çıkma olayı, bir diğeri de serbest kolu çekmede gecikme ya da o kolu inatla ordan çekmeme. Bu iki hata aslında maçın kaderini o kadar etkiliyor ki, direk avantaj sağlıyor oyuncuya. Maalesef çoğu oyuncu, rakibi ses çıkarmıyor diye bu durumdan kendisine fayda sağlıyor. Top elden çıkmadı desek '' nasıl çıkmıyor'' deyip bir de uygulamalı gösteriyor. Ama bilmiyor ki o top 16 cm havaya yükselmeli ve top inişe geçerken servis atışını yapmalı. Bir çok oyuncu masa altından attığı top masa seviyesine çıkar çıkmaz vuruşunu yapıyor. Top elden çıktı işte dese karnı da ağrımaz amcamın. Bu videonun altında yeri değil belki ama konu hatalı servisten açılmışken bir kaç şey söylemek istedim açıkçası. Bu videolar bu tarz hataların görülmesi için çok iyi oluyor aslında. Başka türlü kendimizi düzeltme şansımız yok çünkü.
  23. Birisinin seviyesini anlamak için yendiği adamlara mı bakacağız yani? Açık olalım, amatör düzeyde seviyenin büyük bir önemi yok. Sonuçta bu işi keyfine yapan insanlardan bahsediyoruz. En ciddi yapan amatör bile bu spora haftada en fazla 3-4 gününü ayırabiliyor. O yüzden her türlü sonucun ortaya çıkması normal amatör düzeyde. Seviye ile, bu bunu yenmiş, şu şunu yenmişlerle yürümüyor maalesef iş. Şu Türkiye şampiyonasında ilk 16 ya giren adam kim merak ettim açıkçası. Benim aklımdaki isim geçen sene kura şansı ile 9. olan Cengiz Penol abimiz. Mustafa Tepe abimiz de Haydarpaşa turnuvasında Cengiz abiyi yenmişti. Kastedilen olay bu mudur yani? Buysa gerçekten garip bir savunma olmuş Hakan abi. En azından Tanju abinin yazdığı yazıya cevap bu olamaz. O zaman ben rating sıralamasında 1000 puanlı bir adamı yendiğimde o adamın puanına ya da sırasına erişmeliyim bu mantıkla bakarsak. Halbuki kuru kuru 50 puan alıyorum İşin özüne dönersek paylaşım için teşekkürler. Bu tarz videoların paylaşılması güzel bir şey. Ortada bir emek var, takdiri hakediyor. Kimse mükemmel olduğunu ya da her hareketi usulüne göre yaptığını iddia etmiyor, edemez de zaten. Ama bu spora gönül vermiş olmak ve bir şeyler yapıyor olmak herşeyin önünde bana kalırsa.
  24. Bence karar vermek için acele edilmemeli. Ha derseniz ki talip çoktu da ilk isteyene mi verdik kızı diye, o zaman hak veririm. Ama ben hala Bursa'da yapılmasından yanayım. Eminim ki birçok kişi de benimle aynı fikirdedir. Tabii Bursa tayfası bu konuda ne düşünüyor merak ediyorum. Böyle bir organizasyonu gerçekten üstlenmek isterler mi, üstleneceklerse kim üstlenecek? Bu sorular kısa zaman içinde cevabını bulmazsa organizasyonu üstlenecek kişi ve şehir belli gibi. Merkezi bir yerde yapılırsa ne olur, ne biter, bu konu ile ilgili düşüncelerimi önceki mesajlarımda belirtmiştim, onun için ekstra bir şey söylemeyeceğim. Forum buluşmasına katılım, ödüller vs ile ilgili de fikirlerimi bilenler bilir. Onun için naçizane birkaç öneri de bulunacağım. 1) Buluşmanın yapılacağı şehir için talipli olma kısmı çok da önemli olmamalı, forum üyeleri çoğunlukla nereyi istiyorsa buluşma orada yapılmalı. (bkz. manevi baskı, zorla buluşmayı birisine kilitleme ) 2) Katılım listesi forum üzerinden belirlenmeli. Duyan gelmiş durumunun önüne geçebilmek için tek çözüm bu. İş salona kadar geldikten sonra adama kalkıp da ''sen kaç aylık üyesin, kaç mesaj attın?'' diye soramayız. Ama liste baştan belirlenir, fisktür vs. bu listeye göre şekillenirse sıkıntı olmaz. 3) Türkiye Şampiyonası'na bile 200 sporcunun katılmadığı bir ortamda ve burda yazan insan sayısı da az çok belli iken Ankara buluşması gibi bir buluşmanın kaos ortamı yaratacağını düşünüyorum. Forum buluşması insanlar için biraz da kafa dinleme, biz bize olma fırsatı. Nerde çokluk, orda bir şey durumu olmasın 4) Kupa ve madalya dışında ödül verilmesin. ( Gönüllülük esasına dayanan UFAK TEFEK! hediyeleri saymıyorum, ama baştan bir şey vadetmek anlamsız olur) 5) TT-ID'si tek sayı olanlar salona alınmamalı. 6) Tahsin Kalay'a maç sınırlaması getirilmeli. 7) Buluşmaya katılım şartı üye olma tarihi ise; baz alınması gereken tarih buluşma tarihi değil, buluşmanın kararlaştırıldığı tarih olmalı. Benim önerilerim şimdilik bu kadar. Aklıma geldikçe yazarım. Esen kalın efenim.
  25. cagan

    Allround Ve Pinponcu Farkı

    Ben allround kavramının yavaş yavaş tarihe karıştığını düşünüyorum. Zaten Waldner'den sonra allround diyebileceğimiz bir oyuncu da çıkmadı. Allround oyuncu yeri geldiğinde tüm vuruşları kullanabilen oyuncu değil, repertuarındaki tüm ekipmanları belli bir seviyenin üzerinde olan ve gerektiğinde sayı almak için bunları kullanabilen oyuncudur. Yoksa her vuruşu yapabilmek ya da yeri geldiğinde bu vuruşları kullanmak oyuncuyu allround yapmaz bana göre. Bir de allround olan oyuncudur, ekipman değil. Hızlı ekipman oyuncuyu uçurmayacağı gibi allround ekipman da oyuncuyu allround yapmaz. İş oyuncuda biter kısacası. Pinponcu mevzusu karışık bir mevzu aslında. Mehmet abi ya da diğer üstadları saymazsak çoğumuz geçmişte pinponcuyduk. Eminim ki bir çoğumuz yukarıda belirtilen yollardan geçtik. Bu sporun gerçek anlamda içine girene kadar kendi oynadığımız oyunu bir şey sandık, şampiyonluklarımız yoktu ama hep şampiyonluğun en büyük adayıydık kendimizce. Aslında bu tarz konuşan insanlara çok da kızamıyorum çünkü masa tenisinin bir spor dalı olduğu algısı maalesef tam olarak yerleşmemiş ülkemizde. En büyük etkenin bu olduğunu düşünüyorum. İşteyken, okuldayken öğle aralarını değerlendirmek için , ya da yazın sahil kenarında şıpıdık terliklerle yapılan bir aktivite olarak görülüyor masa tenisi. Önce yerleşmiş olan bu algıyı değiştirmek lazım diye düşünüyorum. Bu algıyı değiştiremediğimiz sürece de elimizi sallasak falanca ilçe şampiyonu, filanca okul birincisi
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..