Jump to content
Masatenisi.org Forum

Recommended Posts

Oluşturma zamanı:

Bir Budist rahibe felsefesinin ne olduğunu sormuşlar. “Çok basit” diye yanıtlamış. “Acıkınca yemek yiyorum, uykum gelince uyuyorum.”

Bu yukarıda anlatılan mesel çok basit gibi durmakla birlikte çok derin bir gerçeğe temas ediyor.

 

Geçen World Men’s Cup 2011 turnuvasında Çin Milli Takım Koçu LGL’nin Zhang Jike’ye Joo See Hyuk ile olan maç arasında verdiği tavsiyelerden bir cümle: Her seferinde tek sayı!...

 

Bu cümle, aslında dikkat edin, Zhang Jike’nin tekniğiyle, maç taktiğiyle, kondüsyonuyla vs. ilgili olmayan, fiziksel değil mental bir tavsiye. Buradan yola çıkarak –biraz da asıl alanım olan psikolojiye yakın olduğu için- masa tenisi psikolojisiyle ilgili bir şeyler yazmak istedim.

 

Her seferinde tek sayı, oyuncunun o anki skora değil, setlerin durumuna değil, maçın sonucuna ne kadar yakın olduğuna değil, bir önceki sayıda vuramadığı o bomboş ve yüksek topa değil ya da çektiği harika spine değil, sadece ve sadece o an servis ile başlayacak sayıya odaklanmasını hedefleyen bir söz. Oyuncunun anlık odaklanma gücü ile ilgili bir durum.

 

Yaklaşık 13 yıldır çocuklarla, gençlerle çalışıyorum. 4 yıl Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde zeka testleri uygulayarak, 1,5 yıl hastanede psikolog olarak, kalan sürede de okullarda psikolojik danışman olarak, ama hep çocuk ve genç psikolojisiyle ilgili çalıştım. Bu yıllar içinde gözlemlediğim ve meslektaşlarımın da gözlemlediği en belirgin değişiklik, DEHB dediğimiz tanının ne kadar yaygınlaştığı: Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite. Bu iki durum ayrı ayrı da görülebileceği gibi birçok durumda da birlikte görülüyor. Ve tek başına dikkat eksikliği, tek başına hiperaktiviteden çok daha yaygın. İnanın çocuklarda yaygınlığı son on yılda en az 5 kat artmıştır. Tüm meslektaşlarım ve bazı anne babalar da bunu gözlemlemiştir. Nedeni ile ilgili çeşitli spekülasyonlar var: Kimisi elektromanyetik kirlilik diyor (her yerde televizyonların, telefonların, kablosuz internetin vb. yaydığı), kimisi gıdalardaki hormon düzeyinin artması diyor, hatta çocuklara vurulan aşıların yan etkisi olduğunu içeren yaygın bir komplo teorisi bile var. Psikolojik düzeydeki açıklaması ise şöyle dikkat eksikliğinin: Artık sürekli internette dolaşıyor çocuklar, bilgisayarda oyun oynuyorlar, televizyon ve sinema izliyorlar... Bu araçlar da çocuğu sürekli görsel – işitsel uyaranlar bombardımanı altında bırakıyor. Çocuğun-gencin canının sıkılmaya vakti yok. Canı sıkılmıyor. Ne zaman sıkılıyor? Ders çalışması ya da dinlemesi gerektiğinde. Ya da bir kitap okumak istediğinde. Örneğin kitap okuyan bir insanın gözünün önünde görüntüler olmaz, kitap ses de çıkarmaz. Bu yüzden kişi dikkatini toparlayıp orada olan biteni zihninde canlandırmaya, konuşmaları beyninde seslendirmeye başlar. Bu da zihni aktifleştirir, hayal gücünü zenginleştirir, odaklanma gücünü artırır. Ya da –diyelim tarih anlatan- öğretmenini dinleyen çocuk onun söylediklerini aynı şekilde beyninde kurmaya çalışır. Bu da yine onun odaklanma gücünü artırır. İşte bu insani melekemiz artık giderek köreliyor, öyle ki kitaplar sesli hale gelmeye başlıyor (audio book), derslerde öğretmenler çocuğun dikkatini çekebilmek için (başta bilgisayarlar olmak üzere) görsel- işitsel materyaller kullanmaya başladı. Evet bu şekilde çocukların dikkati daha çabuk toplanıyor ama kullanılmayan kasın zayıflaması gibi, kullanılmayan dikkat gücü de azalmaya başlıyor. Bu çocuk/genç de doğal olarak kitap okumayı sıkıcı buluyor, bu da bir kısır döngü olarak dikkatini daha da zayıflatıyor. Benim neslim (70’lerde doğanlar) ve daha büyüklerim, çocukken kendi oyuncağımızı üretip oynadığımızı hatırlarız. Hatta hiç materyal bulamadığımızda zihnimizden oyun üretip oynardık. Şu anda bir çocuğun yeni bir oyuncakla oynama süresi eskisine göre çok çok kısa. Artık herkes herşeyden çok çabuk sıkılmaya başladı. Boşanma oranının ne kadar arttığına bir bakın, güzel bir örnek olur.

 

Şimdi bu dikkat eksikliği durumu her sene giderek arttığı için dolayısıyla az çok hepimize sirayet etmiş durumda. Gazetelerde bakıyorum, köşe yazarları tek cümlelik paragraflarla yazı yazmaya başlıyorlar son senelerde: okuyucu sıkılmasın diye. İnternette gençler (bu site dahil) cümlelerine nokta koymaya bile üşeniyorlar. Biraz aksiyon düzeyi düşük bir film sıkıcı diye izlenmiyor. Radyo denilen şey ölmek üzere. Kitap okuma düzeyi giderek düşüyor. İnanın öğrencilerin yazısı bile her geçen sene çirkinleşiyor, çünkü yazmayı sıkıcı buluyorlar. Bunun etkisi çok fazla. İnsanlar artık karşısındakinin derdini fazla dinlemek istemiyor, çünkü onun sadece sözel olarak ilettiği mesaj onlara sıkıcı geliyor.

 

Her seferinde tek sayı!

 

Liu Guoliang ‘ın Zhang Jike’ye verdiği bu mesajı yerine getirebildiğinizi düşünün, çok zor bir iş olur ancak elbette faydaları da bir o kadar yüksek olur. Zhang Jike’nin aynı turnuvada final maçında Wang Hao’ya 2-0 yeniliyorken 3. sete nasıl sanki skor 0-0 gibi bir moralle çıktığını unutmayın. Hepiniz biliyorsunuz, eğer bir kişi 9-2 öndeyse ve diğeri durum 9-9 olursa, başta önde olan büyük ihtimalle kaybeder. Çünkü dikkat dağılır, akıl o anki sayıdan gider de kaçırılan o 7 sayıya takılır kalır. WTTC’de Zhang Jike ile Wang Hao finalini hatırlayın: Son sette ZJ 10-5 öndeydi, Wang Hao sanki skor böyle değilmiş gibi gidip cüz yaptı. Ama sonra ZJ’nin suratına bakın, sanki maç yeni başlıyor gibiydi.

 

Geçenki Çin Milli Takımı’nın sırları ismindeki yazıda dikkat edin Çinliler spor psikolojisine ne kadar önem veriyor. Ve bunun ekmeğini de yiyorlar. Maç sırasında ne kadar ciddi olduklarına dikkat edin. Öyle ki Timo Boll’un ya da Chen Weixing’in vs. maç sırasında gülümsemesi bize sıradışı görünüyor. Bir de Ma Long’un oyununa dikkat edin: Tamamen konsantre olmuş durumda. Eminim birçoğunuz çoğu kez durum eşitken ve set sona yaklaşmışken kimin seti alacağını onların mimiklerinden, beden dilinden seziyorsunuzdur. İşte zihnimizin geçmişte ya da gelecekte değil, o anın duygusal etkisinde değil, sadece ve sadece o anda ve o sayıyla meşgul olmasının faydası. Düşünün ki zihniniz o gün olan bitene takılırsa gece yatakta gözünüze uyku girmez. Eğer tam olarak şu anı yaşamıyorsak, şu anımızı verimli kullanmıyoruz demektir. Geçmişi değerlendirmemizin zamanı maç esnası değil sonrasıdır.

 

Tabii ki bu gerçek ciddi, profesyonel masa tenisçileri için, ya da böyle olmayı isteyenler için. Yoksa eğer sadece bir hobi olarak oynuyorsanız oyun oynarken rakibinizle sohbet de edersiniz, başka şeyler de düşünebilirsiniz. Ben de öyle yapıyorum. Ancak en azından ciddi maçlarda bunu yapmaya çalışmak hem oyunumuzun gelişmesi açısından, hem de zihnimizi terbiye etmemiz açısından önemli gibi duruyor.

  • Beğen 18
Gönderim Zamanı:

Her seferinde tek sayı bizim ülkemizde hocaların çokça kullandığı bir söz. Ancak psikolojik olarak oyuncuların bunu her seferinde uygulaması daha zor.

Gönderim Zamanı:

Teşekkür ederim.

Dikkat eksikliği bende var. Maç içinde gidip gidip geliyorum.

Bazen hiç gelemiyorum.

Maç sırasında çevrede olup bitenler beni çok kolay etkiliyor.

Hareket, konuşmalar, sesler...

Dikkat hemen dağılıveriyor ve kolay kolay toparlayamıyorum.

Muzdaribim.

Gönderim Zamanı:

Fatih Bey yazınız çok güzel ve bilgilendirici, teşekkürler. Dikkat eksikliği olan çocuklara/yetişkinlere farklı uğraşlar öneriliyor. Müzik veya sporla uğraşan çocuklarda dikkat eksikliği sorunu, tabi doktor ve gerekirse ilaç desteği ile büyük oranda azaltılıyor bildiğim kadarıyla. Aslında masa tenisi, bu tür çocuklar için güzel bir uğraş bence. Masa tenisi her anında konsantrasyon gerektiriyor.

 

Masa tenisi maçı sırasında konsantrasyonun sağlanması da önemli bir konu. Denk oyuncuların oynadığı maçların çoğu bu şekilde gidip geliyor. Geçenki turnuvada Otcharov da Jike karşısında 2-0 öne geçtikten sonra konsantrasyonunu kaybetti, sonra da maçı kaybetti. Antri parantez Timo Boll'un gülümsemesi bence konsantrasyonunu ve kendine güvenini gösteriyor. Bir bakıma; tamam bu sayıyı güzel aldın tebrikler ama bir sonraki sayı benim diyor gibi anlıyorum ben...

Gönderim Zamanı:

Fatih Bey yazınız çok güzel ve bilgilendirici, teşekkürler. Dikkat eksikliği olan çocuklara/yetişkinlere farklı uğraşlar öneriliyor. Müzik veya sporla uğraşan çocuklarda dikkat eksikliği sorunu, tabi doktor ve gerekirse ilaç desteği ile büyük oranda azaltılıyor bildiğim kadarıyla. Aslında masa tenisi, bu tür çocuklar için güzel bir uğraş bence. Masa tenisi her anında konsantrasyon gerektiriyor.

 

Güzel bir noktaya temas etmişsiniz. Daha önce bu sitede de Çağan paylaşmıştı zaten. Masa tenisi dikkat eksikliğinde çok anlamlı sonuçlar veriyor. İlaç zaten bu çocuklar için sadece semptomatik tedavi sağlıyor; yani kullanıldığı müddetçe belirtileri baskılıyor, ama geçirdiği falan yok. Tıbben tam olarak çözülmüş bir sorun değil hala. Masa tenisi diğer bütün faydalarının yanısıra bu çocuklar üzerinde oldukça etkili.

Gönderim Zamanı:

Fatih Bey yazı için teşekkürler.

 

Güncel ve önemli bir hususu dile getirmişsiniz.

 

sizin yazıyı okulrken bende kendi oyuncağımızı yapıp oynadığımız günlere gidip geldim :))

Gönderim Zamanı:

Güzel bir noktaya temas etmişsiniz. Daha önce bu sitede de Çağan paylaşmıştı zaten. Masa tenisi dikkat eksikliğinde çok anlamlı sonuçlar veriyor. İlaç zaten bu çocuklar için sadece semptomatik tedavi sağlıyor; yani kullanıldığı müddetçe belirtileri baskılıyor, ama geçirdiği falan yok. Tıbben tam olarak çözülmüş bir sorun değil hala. Masa tenisi diğer bütün faydalarının yanısıra bu çocuklar üzerinde oldukça etkili.

 

Evet siz yazınca hatırladım teşekkürler. Farklı uğraşları olan çocuklar bu tür sıkıntıların üstesinden daha kolay geliyor kesinlikle. Masa tenisi çok ideal bir seçim.

Gönderim Zamanı:

Teşekkür ederim.

Dikkat eksikliği bende var. Maç içinde gidip gidip geliyorum.

Bazen hiç gelemiyorum.

Maç sırasında çevrede olup bitenler beni çok kolay etkiliyor.

Hareket, konuşmalar, sesler...

Dikkat hemen dağılıveriyor ve kolay kolay toparlayamıyorum.

Muzdaribim.

aynı şeyler bendede var ongun bey en sağlam şahidi de fatih arkadaşımdır hele bir misafirim beni özellikle izleyen bir çift göz varsa hata yapacağım telaşıyla belki 10 da 1 kadar oynayamayan bir kişiye oyunu mal bağaşlar gibi bağaşlıyorum ve bir kaydımmı tam kayıyor 2 haftaya psikolojim düzelmiyor valla
Gönderim Zamanı:

Aslında dikkat odağımızı daraltmaya (yani istediğimiz anda sadece ve sadece istediğimiz şey üzerine odaklanıp diğer şeylere karşı algı alanımızı kapamayı) ya da dikkat odağımızın süresini artırmaya yardımcı olan bazı teknikler var. Örneğin NLP tekniğinin "çapalama" metodu, internette biraz bakarsanız işin özünü hemen anlarsınız. Bütün bu "ço!" bağırışları ya da raket tutmayan eli sayı alınca yumruk yapmak vs. masa tenisi klişeleri de biraz buna dayanır. Benim gördüğüm ise birçok oyuncunun iyi bir sayı aldığında bunu önemsememesi ancak bir sayıyı kaybedince bunu önemseyerek kendine kızması. NLP'ye göre ise istemediğimiz şeyi yaptığımız zaman bunun üstünde durmamamız, iyi bir şey yaptığımızda da üstünde durup bunu önemsememiz, "çapalamamız" gerekiyor. Yani bir hareketi yanlış yapınca neden yanlış yaptığımız düşünmekten ziyade, doğru yapınca nasıl doğru yaptığımızı düşünüp bunu sonraki denemelere aktaracağız.

 

Bir de internette başta "Cognifit" olmak üzere dikkati geliştirici bilişsel testler - oyunlar içeren siteler var. Onların da faydalı olacağı kanaatindeyim.

 

Çocuklarda ise genelde şunu öneriyoruz: Çocuk bir metin içindeki, örneğin "k" harflerini bir dakika içinde sayıyor. Bunu hatasız yapmaya başlayınca "e" ve "r" gibi iki harfi aynı anda sayıyor. Zaten çok zeki çocuklarda ise çocuğa örneğin "t" harflerini saymasını, ama içinde "t" olan kelimerde eğer "i" de varsa onu saymamasını söylüyoruz. Çocuk günde 20 dakika kadar bu metin antrenmanını yapınca dikkat odağı gelişiyor, süresi de uzuyor. Ve çocuklarda en pratik çözümlerden birisi çocuğun kitap okumasını sağlamak.

 

Yetişkinlerde ise en pratik çözümlerden birisi, yine, kitap okuma alışkanlığı geliştirmek. Kitap sıkıcı da olsa okuyucu anlayarak okumaya çalışıyor. Bu durumda da kişi belirli bir zaman içerisinde duygusal olarak negatif bir durum içinde bile olsa odak noktasını yitirmemeyi öğreniyor.

  • 2 months later...
  • 1 month later...
Gönderim Zamanı:

Bir Budist rahibe felsefesinin ne olduğunu sormuşlar. “Çok basit” diye yanıtlamış.

 

“Acıkınca yemek yiyorum, uykum gelince uyuyorum.”

 

Forumda yeni olunca her konuya balıklama dalıyorum, yorulmam noktasında ise kendimce bir şeyler yazmaya çalışıyorum..

Güzel bir konu olmuş.

Budist Rahibin Felsefesi ise muhteşem.

Gönderim Zamanı:

Ben bu yorumu anlamadım :shock:

 

Bende anladım dersem yalan olur.

Forumda ilk yazılarımızı yazıyoruz birde bu konularda cehaletimiz ortalığa dökülmesin diye.

Anlamışım gibi davranmak kendi açımdan bana daha hayırlı gibi göründü.

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 members

    • Bu sayfayı inceleyen kayıtlı kullanıcı yok
  • Çevrimiçi Kullanıcılar   0 Üye, 0 Gizli, 451 Misafir (Tam liste)

    • Şu anda bağlı kayıtlı kullanıcı bulunmuyor
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..