Jump to content
Masatenisi.org Forum

Recommended Posts

Oluşturma zamanı:

80'li yıllarda, üç dünya şampiyonası boyunca, Persson, Appelgren ve Waldner'lı İsveç masa tenisi takımı ve oyuncuların bu günden o yıllara bakışını içeren ziyadesiyle lezzetli, ilham verici ve her masa tenisi severin kendince nasipleneceği, soluksuz izlediğim, akabinde de, naçizane paylaşmak istediğim bir belgesel. İsveççe. Lakin videonun sağ alt köşesinde yer alan altyazı seçeneğine tıklanınca  İngilizce altyazılar çıkıyor. Bu seçeneği İsveççe bilmesem de, videoyu helecanla izledikten sonra fark ettim. 

 

  • Beğen 4
Gönderim Zamanı:
11 saat önce, beşyüziki yazdı:

Lakin videonun sağ alt köşesinde yer alan altyazı seçeneğine tıklanınca  İngilizce altyazılar çıkıyor. Bu seçeneği İsveççe bilmesem de, videoyu helecanla izledikten sonra fark ettim. 

 

Onun yanındaki ayar tuşuna (dişli) basarak Türkçe ye çevirebilirsiniz. Herkes İngilizce bilemeyebilir!

Gönderim Zamanı:
Tarih: 28.02.2021 Saat: 14:03, Timo Boll yazdı:

Onun yanındaki ayar tuşuna (dişli) basarak Türkçe ye çevirebilirsiniz. 

Sayın Timo Boll,

işaretiniz için teşekkür ederim. Denileni yaptım ve videoyu Türkçe altyazıyla değilse de, Türkçe sözcüklerin olduğu bir alt yazıyla izlemeye muktedir oldum.

Şimdi, dilerseniz gelin, bir lahza dikkatimizi, belgeselin otomatik çevirisinde ışıldayan şu bir kaç inciye yöneltelim:

'' JO finale çıktığında bunun bütün takım için tekme olduğunu düşünüyorum.''

'' Persson: 11 yaşında benimle eğitim aldığında bile sahip olduğu yangını görmeliyim...''

'' Waldner: Birinciyi ters vuruşta döngüye almaya başladınız ve o sadece masanın yarısını bloke ederken, Jörgen masanın o yarısında serbest döngüye giriyor.''

'' Bu egzersizi sadece hangi inmeyi kullanmamız gerektiğini bilmek için yapıyoruz.''

'' Servislerimi kabul etmek her şey doğru geliyor. ''

'' Takım finalini oynadığımızda Mikael ve Jo midemizdiler.''

'' Hastalarımdan yaklaşık 6-8 kilo vermiştim ve oraya kaydı.''

Bu otomatik çeviride, hani konu dışından şu örneklerin, bir piliç çevirme (chicken translation), bir içli köfte (sensitive meatball), bir karışık iskender ( alexander confused ) kalibresinde olmasa bile, keşfedilmeyi bekleyen başka incilerin de olması muhtemel.

Tarih: 28.02.2021 Saat: 14:03, Timo Boll yazdı:

 Herkes İngilizce bilemeyebilir!

Sayın Timo Boll,

evet, herkes İngilizce bilemeyebilir.

''Herkes İngilizce bilmeyebilir'' de denebilirdi, lakin denmemiş. ''Bilemeyebilir'' denmiş. Yani belki o kişi İngilizce öğrenmek istemiştir fakat öğrenememiştir; bu yüzden İngilizce bilememektedir.  İmkanı, öğreteni olmamış, o dilin konuşulduğu ortamlarda bulunmamıştır veya kişi kendi başına nasıl öğrenebileceğinin yollarından dahi bihaberdir.  Yahut bu kişi, İngilizce öğrenme yollarını bilse de, o yollara ulaşacak vaziyette değildir. Yahut öğrenme işi gözünde büyümekte, yahut bu bahiste güven hissetmemektedir.  Böyle koşullarda, daha doğrusu böyle koşulların sonucunda o, İngilizce bilemeyebilir. 

''Herkes'' diyor, bu sözcüğü dil içinde, cümlelerimizde kullanıyoruz, kullanalım da, lakin şunu unutmadan; gerçekte ''herkes'' yok, tek tek insanlar var. Yalnız doğar, yalnız ölürler bunlar.  ''Herkes'' sözcüğünü, kavramını, bu tek tek insanları bir topluluk halinde  adlandırmak için kullanırız. ''Orman'' gibi. Yakından bakınca orman yoktur. Yanyana, tek tek ağaçlar buluruz; yalnız onlar vardır, tek tek ağaçlar; ''orman'' yoktur. 

Sayın Timo Boll,

Çevirmenlerden ve çevirmenlik müessesesinden istifade etmek müstesna, ortada İngilizce bilmeyen ve İngilizce yazanları anlamak isteyen biri varsa, o zaman, bir kere en önce onun açısından, onun İngilizce öğrenmesinin lüzumu tabak gibi ortadadır. Tabak gibi! İnsanlar kendi edimlerini yerine getirmek durumundadırlar. Birisi, bir başkasının edimini yerine getiremez. O da öbürününkini.  

Bir şeyi bilmemek, ayıp değildir. Bir şeyi bilmemek, çoğunlukla yanlış yorumlandığı gibi, alçaltıcı da değildir. Bir şeyi bilmemek, kişinin o konuda deneyimi olmamasıdır. Bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp, öğrenememek ise ayıp değildir. Çıplak gelip, çıplak gideceğimiz şu dünyada, şu ''ayıp/ayıp değil''i şimdilik bir kenara bırakalım ve bakalım...Ve ne görelim?  Şunu görelim; öğrenmemenin götürüsünü. Şudur öğrenmemenin götürüsü: o istediğiniz her ne ise, onu yapamazsınız. Olmaz yani o iş, yapamazsınız. Mümkün değil. Biliyorsanız yapabilirsiniz, bilmiyorsanız yapamazsınız; olmaz. Olsun istiyorsam, yapayım istiyorsam, o vakit öğrenmem gerekir, başka yolu yoktur. Olsun isterdim; lakin, yok. 

 

 

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 members

    • Bu sayfayı inceleyen kayıtlı kullanıcı yok
  • Çevrimiçi Kullanıcılar   0 Üye, 0 Gizli, 494 Misafir (Tam liste)

    • Şu anda bağlı kayıtlı kullanıcı bulunmuyor
×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..