Jump to content
Masatenisi.org Forum

Recommended Posts

Oluşturma zamanı:

Merhaba,

herkes gibi, kah masa tenisi oynama, izlemelerim ve işitmelerimde, kahsa hayatın başka alanlarında, deneyim ve gözlemlerim var. Burada, bu deneyim ve gözlemler üzerine paylaşımlarda bulunabiliriz... Kanaatimce, böyle paylaşımlarda bulunmanın nispeten daha faydalı yolu, bunu içtenlikle, zorlamadan, güç kullanmadan yapmaktır. Daha doğrusu, en azından bunu yaparken, güç kullanıp kullanmadığımızın ayrımında olmaktır. Yoksa şeyleri, güç kullanarak da, güç kullanmadan da yapabiliriz. Bir takım şeyleri, güç kullanmadan yapmak, daha makbuldür; böyle yapışın derecesi, levılı, seviyesi, daha yüksek addedilir. Bu, enerjetik açıdan daha ekonomik, daha pür-i paktır....

Vee şimdi, elimdeki ,uzun iple yanımdaki geminin gövdesine, sarkıtılarak bağlanmış şampanya şişesini, geminin gövdesine çarparak parçalanmak ve olası gönderiler silsilesini başlatmak üzere bırakıyorum...ŞANGIIR!..

Gönderim Zamanı:
Tarih: 09.12.2023 Saat: 15:47, beşyüziki yazdı:

Bu, enerjetik açıdan daha ekonomik, daha pür-i paktır....

Merhaba Sayın beşyüziki,

Doğrusu, metninizi okuduğumun hemen ertesi, kendimi mikro bir hayal kırıklığından kurtaramadım desem gerçeğe yakın laf etmiş olurum.

Mikro hayal kırıklığından kastım: Takdir edersiniz ki, umumiyetle, bahislere yaklaşımlarınızda, ilmi bir tutum takındığınız izlenimine sahibim, ya da böyle değilse de, bu izlenime sahib olduğumun tarafınızca takdir edilmesi, ışıklı, neşeli, güneşli bir ilkbahar temennisidir.

Bu bakımdan, ''enerci'' kavramını kullandığınız bir noktada, vaziyyeti ifade için ''pür-i pak''gibi bir terimi kullanmış olmanızı bir hayli yadırgadığımı ifade etmekte zerre tereddüt etmeyeceğimi bilmenizi isterim. Zannımca ''enerci'', mesela ''elektrik'' gibi kavramları, ilmi bir ifadede kullanacaksak, bunu ''kirli'', ''temiz'' hele de ''pür-i pak'' gibi kavramlar eşliğinde kullanamayız. Zira ''enerci'',''elektrik'' gibi olguları ne ''kirli'', ne de ''temiz'' diye nitelemek yerinde/ilmi olmayacaktır. Bunu, saç tokasını pirize soktuğumuzda ''vayyy, elimi çok pis elektrik çarptı'' demekle karıştırmayalım. ''Enerci'' nötürdür; o, ne kirli, ne pistir. Ne de temiz.

Sayın beşyüziki,

Baktığımda, şampanyayı geminin gövdesine vuralı, gönderinin açılışını yapalı, neredeyse bir gün geçmiş ve hala da kimse bir şey yazmamış.  Bu suskunluğun nedenleri üzerine yazmayı bir tarafa bırakalım; hatta siz gayrı hiç yazmayın, bir virgül, hatta bir nokta tuşuna bile basmayınız,''güç kullanmayınız'' yani. Ben yazarım sizin yerinize, lazım gelirse.

 

IMPERIAL Wilfried Lieck

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. Siyah

 

Gönderim Zamanı:

Oooo, Sayın nzell,

Hoşgeldiniz; hele bir geçin, soluklanın. Ayakkabılarınızla girebilirsiniz. Lavaboyu kullanmak isterseniz şu, sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz...Kullanabilirsiniz dediysem de, kulllanmaya mecbur değilsiniz hani...Eğer kullanmayacaksanız, ona dokunmayınız; ona, evet o, yüreğinizin olduğu tarafta, o solda asılı olan havlu...

Sayın nzell,

Kanaatim o ki, ''kişinin kendi kendine yarenlik yapması''ndan bihabersiniz.

Hem ne o öyle, işaret zamirleri, ''bu''larla falan hitap etmeler. ''Bu',' işaret zamiri, çoğunlukla hiç bir canlı ilişkinizin olmadığı nesneler için kullanılır; taş, odun, valiz, kerpeten gibi...Onların adları aklımıza gelmezse, yerlerine o, bu, şu gibi işaret zamirlerini kullanırız. Mesela Sayın nzell sokakta,yolda giderken, tanımadığınız birinin yüzüne üç ya da daha fazla saniye bakarsanız, o kişi alınacak, öfkelenecektir. Neden biliyor musunuz Sayın nzell? Dilerseniz, burada durup, bir lahza soluklanalım, biraz hızlı gidiyoruz...

Eveet, yolda giderken, tanımadığınız birinin yüzüne üç ya da daha fazla saniye bakarsanız, o kişi  alınacak, öfkelenecektir; acaba neden biliyor muyuz'u konuşuyorduk...Böyle olur, zira şahıs, sanki siz gözlerinizi ona dikmişsiniz de, onu gözlüyormuşsunuz gibi gelir de, rencide olur. Peki neden? Çünkü gözlem, nesneye yapılır, nesneleri gözlemleriz, canlı insanları değil; o zat da içten içe nesne olmayıp, bir nesne gibi de gözlenmek istemediğinden, bu muameleden alınır...Çayınız soğuyor...

Ne o? Görünüşe bakılırsa kalkmaya hazırlanıyorsunuz...Eee, sizinkisi zengin kalkışı, peki öyle olsun Sayın nzell, hiç olmazsa çayınızı şeetseydiniz...

 

IMPERIAL Wilfried Lieck

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. Siyah

 

Gönderim Zamanı:
11 saat önce, beşyüziki yazdı:

Oooo, Sayın nzell,

Hoşgeldiniz; hele bir geçin, soluklanın. Ayakkabılarınızla girebilirsiniz. Lavaboyu kullanmak isterseniz şu, sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz...Kullanabilirsiniz dediysem de, kulllanmaya mecbur değilsiniz hani...Eğer kullanmayacaksanız, ona dokunmayınız; ona, evet o, yüreğinizin olduğu tarafta, o solda asılı olan havlu...

Sayın nzell,

Kanaatim o ki, ''kişinin kendi kendine yarenlik yapması''ndan bihabersiniz.

Hem ne o öyle, işaret zamirleri, ''bu''larla falan hitap etmeler. ''Bu',' işaret zamiri, çoğunlukla hiç bir canlı ilişkinizin olmadığı nesneler için kullanılır; taş, odun, valiz, kerpeten gibi...Onların adları aklımıza gelmezse, yerlerine o, bu, şu gibi işaret zamirlerini kullanırız. Mesela Sayın nzell sokakta,yolda giderken, tanımadığınız birinin yüzüne üç ya da daha fazla saniye bakarsanız, o kişi alınacak, öfkelenecektir. Neden biliyor musunuz Sayın nzell? Dilerseniz, burada durup, bir lahza soluklanalım, biraz hızlı gidiyoruz...

Eveet, yolda giderken, tanımadığınız birinin yüzüne üç ya da daha fazla saniye bakarsanız, o kişi  alınacak, öfkelenecektir acaba neden biliyor muyuz'u konuşuyorduk...Böyle olur, zira şahıs, sanki siz gözlerinizi ona dikmişsiniz de, onu gözlüyormuşsunuz gibi gelir de, rencide olur. Peki neden? Çünkü gözlem, nesneye yapılır, nesneleri gözlemleriz, canlı insanları değil; o zat da içten içe nesne olmayıp, bir nesne gibi de gözlenmek istemediğinden, bu muameleden alınır...Çayınız soğuyor...

Ne o? Görünüşe bakılırsa kalkmaya hazırlanıyorsunuz...Eee, sizinkisi zengin kalkışı, peki öyle olsun Sayın nzell, hiç olmazsa çayınızı şeetseydiniz...

 

IMPERIAL Wilfried Lieck

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. Siyah

 

Abicim kimsin, nerelisin, bilmem ama "Masatenisi.org" forumunda, Masa Tenisi temalı bir sitede Masa Tenisi dışında ne varsa yazıyor veya laf kalabalığıyla bir şeyler paylaşmak isteyen insanları rahatsız ediyorsunuz.

Bir yetişkin olduğunuzu tahmin ederek çok rica ediyorum, Masa Tenisi temelli konularda bilgi paylaşırsanız veya paylaşımlara destek olursanız çok sevineceğiz. Bunun dışındaki mesajlar bizi hiç mi hiç ilgilendirmiyor, bir blog açıp oraya iç dünyanızı olduğu gibi yansıtın. Belki de ülke edebiyatı yeni bir yetenek kazanır, belli mi olur?

  • Beğen 2
  • Teşekkürler 2
Gönderim Zamanı:

Çoğunlukla demişsin;  yazım ve imla kuralların oldukça kötü zaten dil bilgin de oldukça zayıf. Ben de seni işaret ederek kullandım zaten evet seni küçük düşürmüş olması kurallara uygun olmadığı anlamına gelmiyor. Burada herkes düşüncesini özgürce ifade ediyormuş, ben de senin postlarını ve yorumlarını özgürce trolleyeceğim. 

13 saat önce, beşyüziki yazdı:

''Bu',' işaret zamiri, çoğunlukla hiç bir canlı ilişkinizin olmadığı nesneler için kullanılır; taş, odun, valiz, kerpeten gibi.

  • Beğen 1
Gönderim Zamanı:

Sayın beşyüziki konu bir şekilde ilerliyor. Bu arada seveninde çokmuş. Her neyse dilimize (yazımıza) sahip çıktığımız sürece yazım serbest. En azından yazı başlığına hürmeten gereksiz güç kullanmak bana bile yasak. Hoş yaş baş itibari ile bu güç kullanmak zaten benim boyumu aşar. Gençliğimizde kısa boyuma rağmen basket oynarken potaya basardım. Şimdi yürürken önüme bakıyorum para bulmak için değil sadece bir yere takılıp yere saçılmamak için. Artık gereksiz güç en azından benim için güç olmaktan çıktı. Rast gele diyem. 

  • Beğen 1
  • Teşekkürler 1
Gönderim Zamanı:

Sayın bellek,

Sistemimin, harf dizilişlerinizi değerlendirmesine yol verişimin ertesinde( ''yazdığınızı okuyuşumun ardından, yazdığınızı okumamı müteakiben'' de denebilir ), orta okul ve lise yıllları deye sınırlandırabileceğim bir aralıkta potaya basış girişimlerimin, renkli, günışıklı, tozlu, keten ayakkabılı ve gofretli günlerinin hayallerinin belirişleri ve dahi kendimin de bu hayalleri seyredişime dönüştüğünü, keyifle aktarıyorum. Heyhat! Bu dönemde potaya bir kez bile basmaya muvaffak olamamıştım. Fakat...Fakat, durunuz, bastım! Bir kerre bastım! Lakin bir basket değil, bir masatenisi topuyla...Turnikeye girip sıçradığımda, elim, üçte birine kadar çemberin hizasını geçiyordu da, bir keresinde parmaklarımın ucuyla tuttuğum ''Barna'' veya Çin malı ''Pioneer'' marka topla bastıydım. Heh-hee! Anı da olsa bu vesileyle bunu bir kerre daha kutlayalım.

Öneri: ''Güç Kullanmama'' kavramını kullanırken, aslında yine de bir miktar güç kullandığımızı ( bedenimizi ve nesneleri başka türlü hareket ettiremeyiz zira; ancak bunu, sanki bir enerci harcamıyormuş duygusu eşliğinde yaptığımızı) hatırlayalım, bunun ayrımında olalım. Bu manada da olumlu bir duygu, kas-sinir ve kemik sisteminin, halihazırdaki şartlanmış hareket etme tarzının dışına çıkmak...Çabalamamak, çabasızca yapmak...Yine birşey yapmak ama bunu bir şey yapmıyormuş gibi yapmak... Masa Tenisinde de yeri vardır. Bu tarz hareket edişleri tanımamızı, onlarda ustalaşmamızı, hayatımıza katmamızı sağlayan eski ve yeni sistemler olduğu biliniyor. 

 

 

IMPERIAL Wilfried Lieck

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah

Gönderim Zamanı:

Sayın @beşyüziki,

Bence uzun pütür kullandığınızı imzanıza eklediğiniz için ilgi çekememişsiniz. 

Güç kullansanız ne olacak, nihayetinde uzun pütür.. Diyerek bambaşka bir ateşi yakar mıyım acaba :hehe:

  • Beğen 3
Gönderim Zamanı:
Tarih: 12.12.2023 Saat: 18:46, esrarte yazdı:

Bence uzun pütür kullandığınızı imzanıza eklediğiniz için ilgi çekememişsiniz. 

Vay efendim, vay! Kimler de gelmiş...

Sayın esrarte,

Hoş geldiniz, buyrunuz, şöyle geçiniz...Ayakkabılarınız ayaklarınızda kalabilir. Lavaboyu kullanmak isterseniz şu, sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz...Lavaboda radyo da var, dilerseniz yüksek sesle çalabilir, musikiye eşlik edebilirsiniz. Yalnız lavabodan çıkarken, sizden radyoyu kapatmayı unutmamanızı  ve misafir havlusunu da kapının arkasında asılı bulduğunuz gibi ve aynı yere asılı vaziyette bırakmanızı istirham edeceğim.

Sayın esrarte, 

nasıl, bu yönergeleri izleyebilecek misiniz ? Hepsinden bir perdah daha geçmemi, bir kere daha tekrar etmemi ister miydiniz? Eğer yönergelere uymayacak veya uyamayacaksanız bunu söylemenin vakti şimdidir. Nedenini beliirtmeksizin, ''uygulayamayacağım'' demeniz yeterli olacak ve o vakit ''Be''planı devreye girecektir.

Şimdi, Sayın esrarte,

Bir yandan salona geçip, kanepeye kurulup, hemen yanındaki sehpada, sizin için hazırlanmış, ılınmakta olan çayı yudumlarken, bir yandan da öyle ümid ediyorum ki : 1 - beni neden ilgi çekememiş bulduğunuzu, ilgi çekmiş hale gelmem için hangi kıstasları yerine getirmem gerektiğini, teferruatlarıyla bir bir ortaya serecek, 2 - Uzun pütür kullanmanın, ilgi çekiciliğe nasıl bir yarar veya zarar getirdiğini en ince ayrıntısına varana değin, bir bir ortaya dökeceksiniz.

Tarih: 12.12.2023 Saat: 18:46, esrarte yazdı:

Güç kullansanız ne olacak, nihayetinde uzun pütür.. 

Takdir edersiniz ki, oyunumuzda pek haşin ve sertinden, topa gayet latif temaslara varana kadar geniş bir vuruş-dokunuş yelpazesi mevcuttur. Geliniz, bunlara bir de envai çeşit ahşap, karbon, kevlar, arileyt kombinasyonlarından müteşekkil tahtalar alemini katalım. Görülecektir ki, bu çeşni ve varsıllığın yanında, ''güç kullanma'' veya bazı vuruş-dokunuşlar için özellikle gerekli olan ''güç kullanmama''nın ehemmiyeti bir hayli sönük kalacaktır. Veya şöyle söyleyeyim Sayın esrarte, güç bahsine gönderinizdeki yaklaşımın, kendi ilk ve ikinci gönderimdeki yaklaşımla zerre alakası olmadığı kanaatindeyim. Doğrusu, apayrı havalar çalıyorlar.

Şu kadarını söyleyebilirim : tekniği iyi icra ediyorsanız, yeterince çalışmış her bi şeyi bi iyice bellediyseniz, uzunu ,kısası, düzü pek fark etmez; öyle bir çakarsınız ki, yani o kadar olur. Hatta ekstırası pütür, o sert topu daha da bi iyi yamultur da hiç kurtarılmaz hale sokar. Çayınız buz oldu. Lavaboyu kullanmak isterseniz şu, sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz...

 

IMPERIAL Wilfried Lieck

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah

 

 

 

  • Beğen 1
Gönderim Zamanı:
41 minutes ago, beşyüziki said:

Veya şöyle söyleyeyim Sayın esrarte, güç bahsine gönderinizdeki yaklaşımın, kendi ilk ve ikinci gönderimdeki yaklaşımla zerre alakası olmadığı kanaatindeyim. Doğrusu, apayrı havalar çalıyorlar.

Lavoboya ugradım, yuzume suyu çarptım, evet farkettim.

Artık o çayı demlemiş bulunduk. Ama alakalandırmakta inatçıyım. Pütürünüzle güç kullanamaz, karşının gücünü öğrenip ona biraz suprizlerle, ama fiziksel yasalarla sabit ve belirli, ne olacağı belli suprizlerle karşılık verebilirsiniz. Gücünüzün ölçüsünü de yalnız siz bilirsiniz gibi.

Gönderim Zamanı:

Sevgili beşyüziki merhaba. Tekrar foruma girdiğimden beri diğer arkadaşlarımızın olduğu gibi sizin de yazılarınızı okuyorum. Yorumlarınızı ve diğer üyelerimiz gibi forumumuza katılım yaparak canlı tutmanızı takip ve teşekkür ediyorum. 

Dikkatimi çeken ve eğer fikrime saygı ve değer verirseniz oldukça uzun ve imla hataları ile beraber okuyucuyu tamamen konudan koparan yorumlarınız var ki kısa net ve ne anlatmak istediğinizi sade bir anlatımla yaparsanız ki bu tavsiyem tüm forum üyelerimiz içinde geçerli, oldukça akıcı zevkli ve güzel vakit geçirmemizi sağlayacak şekilde katkıda bulunmuş olursunuz.

Forumumuza yazılarınızla verdiğiniz bilgiler, destek ve katılımınız için şahsım adıma teşekkür ediyor en kısa sürede yapacağımız forum buluşmasında tanışıp, oynayıp bunları karşılıklı oturup sohbet ederek güzel vakit geçireceğimizi umuyorum.

Saygılarımla...

  • Beğen 5
  • Teşekkürler 1
Gönderim Zamanı:
2 saat önce, Tufan Yalcin yazdı:

Dikkatimi çeken ve eğer fikrime saygı ve değer verirseniz oldukça uzun ve imla hataları ile beraber okuyucuyu tamamen konudan koparan yorumlarınız var ki kısa net ve ne anlatmak istediğinizi sade bir anlatımla yaparsanız ki bu tavsiyem tüm forum üyelerimiz içinde geçerli, oldukça akıcı zevkli ve güzel vakit geçirmemizi sağlayacak şekilde katkıda bulunmuş olursunuz.

Hoş geldiniz Sayın Tufan Yalçın,

Yazdıklarınızı okurken, bir yandan notlar aldım. Kendimi ifade için, şu an böylesi uygun ve rahat geldiğinden, şimdilik, aşağıda, bu notları takdim etmekle yetineceğim:

- ''Divan edebiyatıyla yazmayı bırakınız, halk edebiyatı na geçiniz''...  

- Cümleleri süs ve maniyerizm'den uzak, kısa, direkt, tık! tık! tık! diye yazın. Sol elinizle sağ kulağınızı göstermek için, sol elinizi ensenizden dolaştırıp, sağ kulağınızı göstermek yerine, kulağı direk önden gösterin.

- Yazılarınızı, çok kullanılan sözcüklerle, dilimizde, o sözcüklerin sıkça kullanıldıkları şekilde kullanarak yazın. ''Herkes'' anlasın.

Sayın Tufan Yalçın,

Yazılarımı kaleme alışlarımı müteakiben, onları derhal kontrol ediyor, göndermeden evvel, yazıda lüzumlu gördüğüm düzeltmeleri yapıyorum. Gönderilerimde, bir takım konuları gerektiği gibi öğrenmemiş ve bundan da haberimin olmamış  olmasından kaynaklandığı kanaatinde olduğum, bir takım hatalı cümle, yanlış veya eksik noktalama işareti kullanımlarım, düşük veya bi yerde başlayıp, sonunda alakasız başka yerlere gitmiş cümlelerim olabilir. Böyle satırları kaleme almış olmamın, kendimi ne yücelttiği, ne de yerin dibine soktuğu kanaatinde değilim.

Sizden ricam; gönderinizde andığınız imla hatalarımdan bir kaçını göstermeniz.

Bu gönderi vasıtasıyla, sanıyorum ilk kez bağlantı kuruyoruz.  İki elimi, dirseklerimden doksan derece kırıyor ve hayalimde sizinle ''ÇAK!'' diye el şakırdatarak bunu kutluyorum. İlginiz için teşekkür ederim. 

Tekrar beklerim.  Lavaboyu kullanmak isterseniz şu, sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz...Kullanabilirsiniz dediysem de, elbette kulllanmaya mecbur değilsiniz .

Görüşmek üzere.

Saygılarımla.

 

IMPERIAL Wilfried Lieck, st

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah

 

Gönderim Zamanı:
5 saat önce, beşyüziki yazdı:

Hoş geldiniz Sayın Tufan Yalçın,

Yazdıklarınızı okurken, bir yandan notlar aldım. Kendimi ifade için, şu an böylesi uygun ve rahat geldiğinden, şimdilik, aşağıda, bu notları takdim etmekle yetineceğim:

- ''Divan edebiyatıyla yazmayı bırakınız, halk edebiyatı na geçiniz''...  

- Cümleleri süs ve maniyerizm'den uzak, kısa, direkt, tık! tık! tık! diye yazın. Sol elinizle sağ kulağınızı göstermek için, sol elinizi ensenizden dolaştırıp, sağ kulağınızı göstermek yerine, kulağı direk önden gösterin.

- Yazılarınızı, çok kullanılan sözcüklerle, dilimizde, o sözcüklerin sıkça kullanıldıkları şekilde kullanarak yazın. ''Herkes'' anlasın.

Sayın Tufan Yalçın,

 

Tekrar beklerim.  Lavaboyu kullanmak isterseniz şu,

sağdaki kapı, çıkarken solda asılı olan havlu misafir havlusudur, onu kullanabilirsiniz...Kullanabilirsiniz dediysem de, elbette kulllanmaya mecbur değilsiniz .

Görüşmek üzere.

Saygılarımla.

 

IMPERIAL Wilfried Lieck, st

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah

 

Sayın beşyüziki.

Siz yazmak istediğinizi yazıyorsunuz zaten klavyenizi tutan şimdilik kimse yok. Sayın hocam Tufan Yalçın size böyle  yazarsanız hem siz mutlu olursunuz hemde yazılarınızı okuyanlar sebeplenmiş olur demek istemiş. Bir taşla iki kuş vurma durumunda olacaksınız. Ama siz ısrarla yukarıdaki yazımı foruma sunuyorsunuz. Sohpet konusunda bile tavrınızı daha acımasızca sertleştiriyorsunuz. Bütün iyi niyetiyle hoş beş için forum buluşmasına davet etmiş. Havulu orada kullandıktan sonra buraya asın dememiş. Ben dahil hiç bir üye bulunmaz hint kumaşı değil. Birazda saygılı yazımlar lütfen.

 

Gönderim Zamanı:

Sayın bellek,

Hassas ve nazik satırlarınız için size, forum buluşması daveti için de Sayın Tufan Yalçın'a bir teşekkürü borç bilirim. İlaveten, yorumunuzu da hafif abartılı bulduğumu ilave etmeden geçemeyeceğim. Lakin, elbet, sizin de kendinize göre haklı nedenleriniz vardır.

Yazının, iletilmek istenenleri iletmesi açısından, karşılıklı, canlı iletişime nazaran, belirsiz, bazen de kafa karıştırıcı olabilen bir etkisinden söz edilir. Takdir edersiniz ki, aynı metni, farklı tonlarda seslendirerek, bambaşka etkiler elde edebiliyoruz. İlaveten, yazan olduğu kadar, okuyan da okuduğu bu metne değişik, ne olduğunu bilmediğimiz bazı projeksiyonlar yapabiliyor. O zaman aynı metin, onun için farklı bir ileti niteliği taşıyabiliyor. Oysa, metin aynı; aynı, harf, boşluk ve noktalama işaretleri dizimiyle yazılmış...Hele de metin, o kişinin kulllanmaya alışkın olduğu bir takım hitap kalıplarından yoksunsa...Veya metin bambaşka şeyler göz önünde bulundurularak oluşturulmuşsa...

Sayın Tufan Yalçın'ın gönderisini, ardından ona yazdığım yanıtı bir kez daha okudum, tarttım. Kendi yanıtımı, doğrusu şimdi, henüz fark ettiğim birtakım kıriterleri de göz önünde bulundurarak, belli belirsiz, az yontulmuş bulduğumu ifade etmeliyim. Hani böyle fabrikadan yeni çıkmış, kaba doğranmış, oynanmaya başlamadan önce son bir defa, sıfır numara zımparalanmak isteyen, Stiga tahtalar misali...Sayın Tufan Yalçın, lütfen kusura bakmayınız. Ayırdındayım; ok yaydan çıktı bir kere, gitti gelmez. Bir öğrenişe vesile oldunuz, teşekkürler.

11 saat önce, bellek yazdı:

Bütün iyi niyetiyle hoş beş için forum buluşmasına davet etmiş. Havulu orada kullandıktan sonra buraya asın dememiş. Ben dahil hiç bir üye bulunmaz hint kumaşı değil. 

Bundan gayrı, o misafir havlusunun ismi de ''Havul'' olsun.

Bir ''Bulunmaz Hint Kumaşı'' öyküsü duymuştum; bari giderayak onu üleşeyim. Bakınız, şöyle olurmuş ''Bulunmaz Hint Kumaşı'': Bir kumaşı alırlar, boyarlar, yıkayıp asarlar. Kumaş kuruyunca biraz solar, rengi değişirmiş. Aynı ameliyeyi bir kez daha yaparlar. Kuruduktan sonra bu kez, kumaş biraz daha solar ama o kadar değil, daha az. Ve sonra bir kez daha, bir kez daha...Taa ki kuruduktan sonra kumaşın rengi aynı kalana, gayrı zerre solmayana kadar...Evet, artık ne kadar yıkarsan yıka, rengi solmamakta, değişmemektedir. Hah! İşte o, artık şimdi bir ''Bulunmaz Hint Kumaşı''dır.

 Sayın bellek, 

Biliyor musunuz, lavabodaki, misafire tahsis ettiğim havulları, daima ''Bulunmaz Hint Kumaşı''ndan biçtiriyorum.

 

IMPERIAL Wilfried Lieck, st

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah

Gönderim Zamanı:
Bir saat önce, beşyüziki yazdı:

Sayın bellek,

Hassas ve nazik satırlarınız için size, forum buluşması daveti için de Sayın Tufan Yalçın'a bir teşekkürü borç bilirim. İ

 

 Hani böyle fabrikadan yeni çıkmış, kaba doğranmış, oynanmaya başlamadan önce son bir defa, sıfır numara zımparalanmak isteyen, Stiga tahtalar misali...

Bundan gayrı, o misafir havlusunun ismi de ''Havul'' olsun.

 

 Sayın bellek, 

Biliyor musunuz, lavabodaki, misafire tahsis ettiğim havulları, daima ''Bulunmaz Hint Kumaşı''ndan biçtiriyorum.

 

IMPERIAL Wilfried Lieck, st

RITC 729 1,5 mm. Kırmızı

RITC 837 0,6 mm. HRS sünger, Siyah

Sayın beşyüziki ilk defa sizi halka inmiş görüyorum. Arada sırada halka karışmak iyidir. Sıfır numara zımpara kullanmak. Benim bildiğim zımpara numaralarında değerler vardır. 80-100-200-500-1000-2000......10000 kadar gider aralarda farklı değerler vadır. Sıfır dediğiniz hangi değere tekabul etmektedir. Tahta yüzeyini düzeltmek veya parlatmak için sıfır zımpara kullanılması halk dili gibi geldi bana yada ben öyle algılamışta olabilirim.

 

Geleyim havul meselesine.. Ben lisede iken rahmetli edebiyat hocamın da dikkatini çekmişti beni dil bilgisi sınavına soktu söylemeye gerek yok kocaman en irisinden bir sıfır alıvermiştim. Yazım hataları noktalama virgüller yazının başı sonu belli değil ne ararsanız bolca var. Bence de sıfır bile yazdıklarıma karşılığın fazla bile verilmiş bir değer olduğu için hocama teşekkür bile etmiştim. Bu durumdayım kısacası.

Havlu değil bellek havul olacak !!!!! Şrak dadanak düzeltim. Körle yatan şaşı kalkar misali yazıyorum artık beni kimse tutamaz.

 

Benim misafir odası havlum yıkanmaktan hint kumaşına döndü zaten almama pek gerek kalmıyor. Gelen misafirler bile şaşırıyorlar ne güzel havullar bunlar diye ellerini yıkadıktan bu güzel hint kumaşına dömüş havullara kıyamayıp ellerini üstlerin  kuruluyorlar.

Bir şeyler yazdık ama incir çekirdeğini doldurduk mu tekrar okumak lazım.

Gönderim Zamanı:
Tarih: 14.12.2023 Saat: 13:10, bellek yazdı:

Sayın beşyüziki ilk defa sizi halka inmiş görüyorum. Arada sırada halka karışmak iyidir. Sıfır numara zımpara kullanmak. Benim bildiğim zımpara numaralarında değerler vardır. 80-100-200-500-1000-2000......10000 kadar gider aralarda farklı değerler vadır. Sıfır dediğiniz hangi değere tekabul etmektedir. Tahta yüzeyini düzeltmek veya parlatmak için sıfır zımpara kullanılması halk dili gibi geldi bana yada ben öyle algılamışta olabilirim.

Sayın bellek, 

Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Geçin geçin! Öyle ayakkabılarınızla geçiverin. Lavaboyu kullanacaksanız, şu sağdaki kapı, havul her zamanki yerinde, solda asılı. Çay da hazır; taze.

Geçin geçin, şöyle oturabilirsiniz, o kaloriferin yanındaki koltuğa. Çayınızı hemen önünüzdeki sehpaya bırakıyorum, soğutmayın. Dilerseniz, bacaklarınızın dizlerinizle ayak bilekleriniz arasındaki kısımlarını kalorifere dayayıp, ısıtabilirsiniz. Arada kendim de otururum oraya, pek güzeldir, pek rahattır, pek güzel ısınır orası.

''Sıfır Zımpara''dan murat, kah ağaçta, kah da metalde yapılan latif tashihlerde kullanılan en ince, en az etkili, zımparadır. 

Ee, Sayın bellek,

''Sizi ilk defa halka inmiş görüyorum, arada sırada halka karışmak iyidir'' demişsiniz ya; vaktı zamanında, borada,  halkın kendi arasıngda anlaşmak için çıkardığı sesleri alfabeynen yazmağa galktıydım da, arasınga bi garıştım, siz de, halk da beni nice gınamıştınız, eloooğ! Hatırladıngız mı? Hatırladıngız mı Sayın belleh? Anımsadıngız mıı? Çayınız soğuyor.

Demek ki neymiş, zaten siz de gayet yerinde bir şekilde eklemişsiniz: ''arada sırada''. Halka karışmak iyidir lakin, ''arada sırada''. Tabii bu ''arada sırada'' hangi vakitlerdir, hiç belli değil, adı üstünde ''arada sırada''.

Sayın bellek,

Evin ufak tefek ihtiyaçları var. Siz burada ısına, pencereden arsadaki molozları seyrede, çayınızı yudumlaya durun, ben şu evin ihtiyaçlarını alsam da gelsem, olmaz mı Sayın bellek? Biliyorum eve misafir gelmişken, dayanıp, onun kalkmasını beklemek yerine, misafiri evde bırakıp çıkmak, biraz garipsenesi, lakin arada sırada da olsa, böyle nitelenmeye razıyım, inadım inat, ben de beşyüziki isem, ben bu evin ihtiyaçlarını güneş batmadan tedarik ederim arkadaş! Döndüğümde, hala burada olursanız, çaylarımızı tazeler, sohbetimizi ederiz. 

Yalnızken, can-ı gönülden temennimdir ki, lütfen kendi evinizdeymişçesine davranınız.  Çay mutfakta, dilediğinizde ısıtabilirsiniz.

A.P.A!

Aa, pee, a, yani, anahtar paspasın altında Sayın bellek. İktiza eder ise, bu malumattan istifade edebilirsiniz. Çaaav!

ps: ''Sıfır Zımpara''dan murat, kah ağaçta, kah da metalde yapılan latif tashihlerde kullanılan en ince, en az etkili, zımparadır. Zımpara numalandırma sistemleri zaman içinde değişmiş olabilir. Bir vakitler, en ince zımparaya ''sıfır'' denirdi. Orta yaşın üzerindeki, profesyonel nalburlarla, bu bahste malumat alışverişinde bulunmak faideli olabilir

Gönderim Zamanı:

Sayın üyeler toplanın sayın beşyüziki beni çaya davet etti gitsem mi ki. Yahu benim tek başıma çayı yudumlamaya gücüm yetmez bir kaç arkadaş bana destek olmaya gelirse fena da olmaz sanki......yanıma destek olan arkadaşlarında mutlaka beşyüziki yi sevenler arasından olmasıda nokta atışı gibi birşey bile olabilir......beşyüziki den bu müsafirlikte bize belki helallik bile çıkabilir diyorum. Gelin gelin.....son indirim fırsatı bu. Hazır anahtarın yerinide söylemişken...toro.. toro..toro

Çoklu gideceğimiz için gelirken yanınızda mutlaka avlu havli neydi unuttum...ama hint bezi getirmeyin sol köşede asılı duruyormuş...

 

Rahmetli Bora yıda anmış olduk. O ortamda ben yoktum heralde benim olduğum yerde gınama olmaz küçük çaplı bir linç olur. Ben genelde rakibin üzerine dozer buldozer kırıcı delici ezici aklınıza ne gelirse kullanırım bir daha karşıma gelmesin diye. 

 

Sıfır numara traş var ama sıfır numara zımpara yok sanırım..Bu sıfır numara zımpara nalbur efsanesimi acep.

 

Ne diyorduk ne yazıyorduk......Etrafımda kimsede kalmadı ki......Adımı beşyüz12 olarak mı değiştirsem....Ben yazılardan bir şey anlamıyorum......kurtar beni cimri....

  • Haha 2
Gönderim Zamanı:
2 hours ago, bellek said:

ayın üyeler toplanın sayın beşyüziki beni çaya davet etti gitsem mi ki. Yahu benim tek başıma çayı yudumlamaya gücüm yetmez bir kaç arkadaş bana destek olmaya gelirse fena da olmaz sanki..

Lavabomdaki basit havulum ilen gelirim hocam ben. Forum Turnuvası durumu sürüncemede gibi hissettim, en azından bu şekilde bir araya gelelim de tanış edelim.

  • Beğen 1
Gönderim Zamanı:
Tarih: 14.12.2023 Saat: 17:33, bellek yazdı:

Sayın üyeler toplanın sayın beşyüziki beni çaya davet etti gitsem mi ki. 

Sayın bellek, bir yanlış anlaşılmanın söz konusu olduğu kanaatindeyim. O da şu: sizi çaya davet etmemiştim; yalnızca siz geldiğinizde çay da hazırdı; ikisi denk gelmiş. Şayet, üstte kaleme aldığım satırlar tetkik edilecek olursa, bunun böyle olduğu görülecektir. Hiç bir yerde de sizi çaya davet ettiğim anılmış değildir.

Tarih: 14.12.2023 Saat: 19:34, esrarte yazdı:

Lavabomdaki basit havulum ilen gelirim hocam ben. Forum Turnuvası durumu sürüncemede gibi hissettim, en azından bu şekilde bir araya gelelim de tanış edelim.

Şu da var ki, tam da davetlere icabet etmeye teşne olmak, hele de evinizden davete havul getirme niyetinizi açık etmek, böyle davetlere çağrılma ihtimalini ciddi şekilde düşürmektedir. Bunu göz önünde bulundurmakta faide vardır.

Sohbetlerimizi, kılavyelere doğru sırada vurarak ve arada vurmayarak, buradan, pekala da yapabileceğimiz kanaatinde olduğumu, ifade etmek isterim.

 

IMPERIAL Wilfred Lieck, st

BUTTERFLY Tackiness Drive 1,1 mm. Kırmızı

BUTTERFLY Feint-Soft 1,1-1,3 mm. Siyah

Gönderim Zamanı:
7 saat önce, beşyüziki yazdı:

Sayın bellek, bir yanlış anlaşılmanın söz konusu olduğu kanaatindeyim. O da şu: sizi çaya davet etmemiştim; yalnızca siz geldiğinizde çay da hazırdı; ikisi denk gelmiş. Şayet, üstte kaleme aldığım satırlar tetkik edilecek olursa, bunun böyle olduğu görülecektir. Hiç bir yerde de sizi çaya davet ettiğim anılmış değildir.

 

Sayın beşyüziki ben bu çaya davet edilme sürecine cevap gelmeyince, biz çaya davet edilmedik mi bir kelimeyi mi yanlış algıladık yada atladık aslında çaya davet edilmedik ben yanlış mı düşündüm derken. Beklenen  cevap geldi otur oturduğun yerde misali. Kendi kendime gelin güvey olmuşum da haberim yok. Yapacak bir şey yok beşyüziki haklı. Ben daha çayıma çift şekerde koysa gitmem. Heves kursak durumundayım. 

Gönderim Zamanı:
Tarih: 21.12.2023 Saat: 19:15, bellek yazdı:

Sayın beşyüziki ben bu çaya davet edilme sürecine cevap gelmeyince, biz çaya davet edilmedik mi bir kelimeyi mi yanlış algıladık yada atladık aslında çaya davet edilmedik ben yanlış mı düşündüm derken. 

Sayın beşyüziki,

Doğrusu Sayın belle'ğin, gönderisinde, görünmeyen noktalama işaretlerini eksiksiz ve tam yerlerinde mi kullanıp kullanmadığını merak etmiyor değilim.Elbette, bunu ancak noktalamaları kullanırsa anlayabileceğim. Veya, mürekkep yerine, noktalama işaretlerini limon suyuyla yazarsa, kuruduktan sonra işaretler yine görünmez olsalar da, kağıt, ateş gibi bir ışık kaynağına tutulduğunda yine görünür, okunabilir olurlar.

İlaveten, fırsat bulabilirseniz, kendisine, niye kendisinden ''biz''diye, çoğul olarak, birden fazla kişi imişçesine bahsettiğini (biz çaya davet edilmedik mi, bir kelimeyi mi yanlış algıladık ya da atladık....), bununla ne kast ettiğini, sormanızı istirham edeceğim. Zira kanaatim o ki, Sayın bellek, şayet bir hakikati dillendirecekse, dilin kuralları içerisinde, bunu, ''biz'' sözcüğünü değil, ''ben''i kullanarak dillendirmelidir. Elbette, şayet kendisi bir grubun sözcüsüymüş, sanki onların namına bir hakikati dile getiriyormuşçasına söz söylemiyorsa...

Sayın beşyüziki,

Aslında bu ( ben, biz) tarzı detaylara zerre takmayan bir tarafım olduğunu, siz de biliyor, yaşıyor, deneyimliyor, bu bakımdan Sayın belle'ğin, ettiğiniz lakırdılara alınmamasını, incinmemesini, elinizden, dilinizden geldiğince gözettiğinizin, böyle bir şeyin vuku bulmasına karşı tetikte olduğunuzu ayrımsayabiliyorum.

Ona çay demleyip demlememenizin ise yalnızca sizin bileceğiniz bir iş olduğunu takdir ediyorum.

 

IMPERIAL Wilfried Lieck, st

BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı

BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1-1.3 mm. Siyah

 

Gönderim Zamanı:
Tarih: 28.12.2023 Saat: 18:00, beşyüziki yazdı:

Sayın beşyüziki,

Doğrusu Sayın belle'ğin, gönderisinde, görünmeyen noktalama işaretlerini eksiksiz ve tam yerlerinde mi kullanıp kullanmadığını merak etmiyor değilim.Elbette, bunu ancak noktalamaları kullanırsa anlayabileceğim. Veya, mürekkep yerine, noktalama işaretlerini limon suyuyla yazarsa, kuruduktan sonra işaretler yine görünmez olsalar da, kağıt, ateş gibi bir ışık kaynağına tutulduğunda yine görünür, okunabilir olurlar.

İlaveten, fırsat bulabilirseniz, kendisine, niye kendisinden ''biz''diye, çoğul olarak, birden fazla kişi imişçesine bahsettiğini (biz çaya davet edilmedik mi, bir kelimeyi mi yanlış algıladık ya da atladık....), bununla ne kast ettiğini, sormanızı istirham edeceğim. Zira kanaatim o ki, Sayın bellek, şayet bir hakikati dillendirecekse, dilin kuralları içerisinde, bunu, ''biz'' sözcüğünü değil, ''ben''i kullanarak dillendirmelidir. Elbette, şayet kendisi bir grubun sözcüsüymüş, sanki onların namına bir hakikati dile getiriyormuşçasına söz söylemiyorsa...

Sayın beşyüziki,

Aslında bu ( ben, biz) tarzı detaylara zerre takmayan bir tarafım olduğunu, siz de biliyor, yaşıyor, deneyimliyor, bu bakımdan Sayın belle'ğin, ettiğiniz lakırdılara alınmamasını, incinmemesini, elinizden, dilinizden geldiğince gözettiğinizin, böyle bir şeyin vuku bulmasına karşı tetikte olduğunuzu ayrımsayabiliyorum.

Ona çay demleyip demlememenizin ise yalnızca sizin bileceğiniz bir iş olduğunu takdir ediyorum.

 

IMPERIAL Wilfried Lieck, st

BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1-1.3 mm. Kırmızı

BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1-1.3 mm. Siyah

 

Sayın beşyüziki, vallahi bilemedim belle’ğin mi? bellek’in mi? Daha ben bunun hangisinin doğru olduğunu bulamazken ! Ne diyem. Daha önceden yazmıştım, benim dil bilgim doğuştan çok kuvvetli gelir ama ben bunu edebiyat hocama bir türlü kabul ettirememiştim. Başı sonu belli olmayan bir sürü cümleler kurardım sonuna da bir sürü virgül ve noktalar atardım. Hocam eksik olan noktalar ve virgülleri buradan alıp tamamlayın derdim. Sonu hüsran tabiki sıfıra yakın notlar alırdım. Durum bu.                                           Biz derken, kendi mi çoklu mu gördüm nedir, bilemedim.                                                                Çay konusuna gelince, bu aralar sabah kahvaltısı dışında genelde kahve ( filitre olanından) içiyorum. Tarz değiştirdim şimdi lüks takılıyorum. Çağırmadınız da çağırmış olsanız bile , artık çay davetinize gelmem.           Yeminle benim bilgisayar oğlanın amerikadan alıp getirdiği, yani usa klavye. Türkçeye çevirince sapıtıyor. Noktaya basınca i çıkıyor virgüle basınca ç yada ö falan filan. Makine benim yazılarımı tamamen kontrol etmeye başladı artık. Ne nokta kaldı ne de virgül. Klavyenin esiri oldum artık, ben yazmıyorum o yazıyor.                                                                Yazılanları çok pis okurum, noktalama işaretlerini yerinde görmezsem ayranım kabarır çirkefleşirim.                                     Çay mı dediniz? olmaz, filitre kahve bize ( ailecek) daha uygun.                                             Yazının başlığına uygun bir şeyler yazmak için yola çıkıyorum ama bir türlü beceremiyorum. Yazının başlığı neydi ki. Kontrolsüz güç, güç değildir miydi.                                           Eskiden çok güzel çay demlerdim, nereden çıktı karşıma şu filitreli kahve. 

  • 2 weeks later...
Gönderim Zamanı:
Tarih: 09.12.2023 Saat: 15:47, beşyüziki yazdı:

Kanaatimce, böyle paylaşımlarda bulunmanın nispeten daha faydalı yolu, bunu içtenlikle, zorlamadan, güç kullanmadan yapmaktır. Daha doğrusu, en azından bunu yaparken, güç kullanıp kullanmadığımızın ayrımında olmaktır. 

Sayın beşyüziki,

bazen, bir yazımı kaleme alışımı müteakiben, yazıda kullandığım bir örneğin yerine ( o örneği vermiş, yazmış oluyorum ), sonradan, meramımı anlatmakta çok daha yararlı olabilecek, çok daha kuvvetli başka bir örneği hatırlıyorum, fakat, artık ok yaydan çıkmış, iş işten geçmiş, gönderimi göndermiş, o gönderi de, okuyanlar tarafından okunmuş olabiliyor. Sonradan, ''düzenle'' seçeneğini kullanarak yazdığımı düzeltsem de, bu bahiste kendimi toptan rahatlamış hissetmiyor, sankim kırk kat yorganın altındaki leblebiden rencide olan pirenses misali hallere giriyorum...

 

IMPERIAL Wilfried Lieck, st.

BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1 -1.3 mm. Kırmızı

BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1 -1.3 mm. Siyah

Gönderim Zamanı:
43 dakika önce, beşyüziki yazdı:

Sayın beşyüziki,

bazen, bir yazımı kaleme alışımı müteakiben, yazıda kullandığım bir örneğin yerine ( o örneği vermiş, yazmış oluyorum ), sonradan, meramımı anlatmakta çok daha yararlı olabilecek, çok daha kuvvetli başka bir örneği hatırlıyorum, fakat, artık ok yaydan çıkmış, iş işten geçmiş, gönderimi göndermiş, o gönderi de, okuyanlar tarafından okunmuş olabiliyor. Sonradan, ''düzenle'' seçeneğini kullanarak yazdığımı düzeltsem de, bu bahiste kendimi toptan rahatlamış hissetmiyor, sankim kırk kat yorganın altındaki leblebiden rencide olan pirenses misali hallere giriyorum...

IMPERIAL Wilfried Lieck, st. BUTTERFLY Tackiness Drive, 1.1 -1.3 mm. Kırmızı  BUTTERFLY Feint-Soft, 1.1 -1.3 mm. Siyah

Sayın beşyüziki,

Doğrusu, satırlarınızı kaleme alırken daha dikkatli olmanız gerektiğini, bir kerre daha hatırlatmak lüzumunun hasıl olduğunu ifade etmek gerekiyor.

''Peki neye, neye dikkat edeceğim, dikkatimin nesne ya da nesneleri nelerdir? '' diye sorduğunuzu adeta duyar gibiyim, Sayın beşyüziki.  Bu sualinizi yanıtlasam, daha yanıtımın son hecesini telaffuz dahi etmeden, yeni bir sual daha tevcih edebilecek, doğrusu hiç de yabancısı olmadığım bir tarafınız olduğunun da ayrımındayım.

Peki, neye ya da nelere mi dikkat edeceksiniz? Her şeye Sayın beşyüziki, bulunduğunuz andaki herşeye...Seslere, odanın şu anki sıcaklığını hissetmeye, gördüklerinize, yere daha çok ayak parmaklarınızla mı yoksa topuğunuzla mı, yoksa ikisinin ortasıyla mı baskı yaparak bastığınıza, odadaki kokulara, sessizliğe, bedeninizi hareket ettirirken hangi kasları nasıl kullandığınıza, nefes alıp verirken, içerden, nefesinizin güzel vücudunuz boyunca seyrine, hepsine, olup bitenleri anında yorumlayıp ( yorumlamayınız, yalnızca hiç ilgi göstermeden bakınız), yeni bir düşünceye kapılıp kapılmadığınıza, herşeye dikkat ediniz.

Durunuz, Sayın beşyüziki, şu an içerde ve dışarda olup bitenlerle temastan ve bu temasın sizde uyandırdıklarından uzaklaşmak için elinizi hemen cep telefonunuzu açmaya atmayınız. 

Gönderinizi yazıp, yayınladıktan sonra, dimağınızda yeni ve daha güçlü bir örnek peydah olduğunda ise, hayıflanmayınız. Geçmiş, geçmiştir; onun için yapılabilecek hiçbir şey yoktur. Bu seferki gönderinizin de, o güzel örneğinizden mahrum bir şekilde okuyucuyla buluşmuş olmasına rıza gösteriniz. Bunu, kendinize yediriniz.

Leblebiyi...

Hesap oluşturun veya yorum yazmak için oturum açın

Yorum yapmak için üye olmanız gerekiyor

Hesap oluştur

Hesap oluşturmak ve bize katılmak çok kolay.

Hesap Oluştur

Giriş yap

Zaten bir hesabınız var mı? Buradan giriş yapın.

Giriş Yap
  • Konuyu Görüntüleyenler   0 members

    • Bu sayfayı inceleyen kayıtlı kullanıcı yok
  • Çevrimiçi Kullanıcılar   1 Üye, 1 Gizli, 141 Misafir (Tam liste)

×
×
  • Yeni Oluştur...

Önemli Bilgi

Bu sitede size daha iyi yardımcı olabilmek için çerezler kullanılır. Çerez ayarlarınızı buradan yapabilirsiniz, veya devam ederseniz çerez kullanımını kabul etmiş sayılırsınız..