English

 Masa tenisi forumuna katılın, fikirlerinizi belirtin

 

  Altın Web Ödülü

Ankara'da

Masa tenisi Dersi verilir.

Ayrıca herkese oynama imkanı.

Tufan Yalçın

yalcin.tufan@gmail.com


 

Cherno More otelinin önündeki araçlara kapalı cadde

VARNA DEYİP DE GEÇMEYİN

 

Bizim de üyesi olduğum Fenerbahçe Veteran Masa Tenisçileri Derneği, 2 yıldır Varna'ya hem müsabaka, he de gezmek amacıyla gidiyordu. Ben de şimdiye kadar hiç gitmemiştim. Bu yıl değişiklik olsun diye ben de gitmeye karar verdim. Giderken de doğrusu Varna'nın çok güzel bir yer olacağına ihtimal vermiyordum.

Özel otobüs ile gece saat 10 da yola çıktık. Gümrüklerden geçmek ve molalar dahil 10 saat sonra Varna'ya geldik ve doğrudan Briz Otel'e gittik. Briz Otel şehir merkezinin yaklaşık 6 km uzağında bir tarafı denize, diğer tarafı da ormana bakan şirin bir otel. Duş alırken banyoyu su basmasını saymazsanız pek bir sorunu yok. Yalnız kahvaltı ısmarlarken dikkat etmeniz gerekiyor. Sabah kahvaltıya gelip zeytin, peynir ve domates sipariş ediyorsunuz. Size 1 tabak dolusu peynir, tüm masaya yetecek kadar ayrı bir tabak dolusu zeytin ve yaklaşık 1 kg domates getiriyorlar. Neyse ki peynir ve domatesler harika. Gezinin son günleri yaklaşırken aynı tabak içinde biraz peynir, biraz zeytin ve biraz da domates getirtmeyi başardık. Ben kahvaltıda genelde muhteşem omletleri tercih ettim.

İlk günümüz serbestti ve herkes bir taraflara dağıldı. Biz önce otelin yanından denize girdik, sonra da şehri keşfetmeye gittik. Şehre giderken de büyük bir cesaret göstererek belediye otobüsüne bindik. Şehir merkezine geldiğimizde karşımıza muhteşem görünümlü büyük bir katedral çıktı.

Varna Bulgaristan'ın üçüncü büyük şehri ve karadeniz sahilinde orman ve denizin birleştiği bir yerde kurulmuş. Varna'nın beni şaşırtan ilk özelliği Bursa'yı utandıracak kadar yeşil olmasıydı. Her yerde ağaçlar, ormanlar var. Geniş caddelere sahip şehir merkezinde sağlı sollu cafeler ve lokantalar var. Araç sayısı az olduğu için görünürde herhangi bir trafik sorunu yok.

Her yıl karşılıklı turnuva düzenlendiği için Bulgar sporcularla bir dostluğumuz oluşmuştu. Bu yıl bizi iyi ağırlamak için çok iyi hazırlık yapmışlardı. İlk gece bizi Varna belediyesinin tahsis ettiği belediye otobüsüyle (bu otobüs hafta boyunca bizi her yere götürdü-getirdi) bir tepe üzerindeki havuzlu bir villa-restoranda yemeğe götürdüler. Yemek demek az olur, resmen bir ziyafete götürdüler. Harika bir canlı müzik eşliğinde muhteşem yemeklerden yiyebildiğimiz kadar yedik, belki bir o kadar da arttı. Bulgar arkadaşlarımız devamlı dansedip oynayarak hem kendilerini, hem de bizleri eğlendirdiler.

Bir sonraki gün yine özel belediye otobüsümüzle Altın Kum plajına gittik. Beni çok şaşırtan bir diğer şey Varna milletvekili bayanın bizi rahat ettirmek için devamlı çabalaması ve otobüsün en önünde bir rehber gibi ayakta durarak bizimle ilgilenmesiydi. Aynı ilgiyi gittiğimiz her yerde gösterdi. Böyle milletvekili davranışına pek alışık olmadığımızdan bize çok enteresan geldi.

Bir sonraki akşam bizi Varna'ya 50 km uzaklıkta Chiflika adlı bir yere götürdüler.  Burası bir köy içinde kurulmuş ve adından anlaşılacağı üzere bir çiftlik/restoran. Misafirleri çiftliğin kapısında iki adet antika buharlı traktör karşılıyor. Tipik köy evlerinden oluşan çiftliğin iç kısmında bir avlu var. Evlerden bir tanesi müzeye dönüştürülmüş ve içinde köyde kullanılan eşyalar sergileniyor. Çiftlikte damdan dama atlayarak dolaşan bir tavuskuşu ve özel bölmesinde duran bir ceylan gördük. Başka hayvanlar da var mıydı bilemiyorum. Oraya gece gittiğimiz için her yeri rahatça dolaşamadık. Muhteşem yemekleri yerken canlı popüler ve klasik müzik dinledik. Bir köy evinde klasik müzik bir tezat gibi görünse de çok güzeldi. Müzisyenler ilerleyen saatlerde bizim Türk olduğumuzu öğrenince birden tür değiştirip oyun havalarına geçtiler. Meğerse müzisyenlerin hepsi bizdenmiş! Prens Charles'ın da burada ağırlandığını duyduğumuzda pek şaşırmadık.

Boş olan akşamımızda şehir merkezindeki Cherno More (Karadeniz demek) otelinin altındaki muhteşem Old City Restaurant'da yemeğe gittik. Burada otururken şehrin en popüler caddesindeki kalabalığı seyrederek yemeğimizi yedik.

Bulgaristan'a giderken bize yemeklerin çok kötü olduğu söylenmişti. Bunu söyleyenler nerede yemek yemişlerdi bilemem ama bizim yediğimiz tüm yemekler muhteşemdi. Porsiyonlar Türkiye'ye göre daha ucuz ve daha boldu. Peynirleri çok kaliteli olduğu için bunu yemeklerde de çok güzel bir şekilde kullanıyorlar. Aklıma gelmişken döviz bozdurmayla ilgili de bir uyarı yapayım. Dövizinizi hiç bir zaman sokakta gezen kişilere bozdurmayın. Daima döviz büroları hatta bankalara bozdurun. Kurlara da dikkat edin. 1 euro için 1.55 ile 1.9 arası leva veren yerler var. 1.55 den bozdurursanız çok zarar edersiniz.

Bu arada başımdan geçen komik bir olayı da anlatayım. Müsabakaların ikinci gününde maçlarımızı bitirdik ve otele geldik. Bu arada hanımlar şehri geziyorlardı. Ümit ile ben de onlarla şehirde buluşacaktık. Otelde duş alıp üstümü değiştirdim. Aşağıya inip otelin bahçesinde bizim guruptakilerle yaklaşık 1 saat oturdum. Sonra Ümit'le beraber şehre gitmek üzere belediye otobüsüne bindik. Otobüsteki yolcular bize hafifçe tebessümle bakıyorlardı. Sonra şehrin meydanına gittik ve hanımları beklemeye başladık.

Yaklaşık 10 dakika bekledikten sonra hanımlar uzaktan göründüler. Bize doğru yaklaştıklarında beni işaret ederek katıla katıla gülmeye başladılar. Bir yandan da ayaklarımı işaret ediyorlardı. Eğilip ayaklarıma baktığımda bir ayağımda maçlarda giydiğim siyah spor ayakkabısı, diğerinde ise beyaza yakın açık kahverengi yürüyüş ayakkabısının olduğunu gördüm. Tabii hanımlar gülmekten katılarak ayaklarımı işaret ettikleri için oradaki kalabalık da kısa sürede olayın farkına vardı ve herkes beni gösterip gülmeye başladı. Taksim meydanının insanlarla dolu olduğu bir saatte meydanın ortasında bu şekilde durduğunuzu düşünün. Üstelik giydiğim pantolon da kısa ve ayaklarımı gizleme imkanım yok. Ne mi yaptık ? Tabii ki koşar adım oradan uzaklaştık ve kapanmasına çok az bir süre kala kredi kartı geçen yegane Adidas mağazasına yetiştik ve oradan yeni bir çift yürüyüş ayakkabısı aldım. Tabii ki yeni ayakkabıları giymekte ısrarcı oldum. Meydandakiler ve Adidas mağazasındaki satıcı kızlar dışında ayakkabılarıma gülen olmadı. Genelde böyle şeyler yapacak birisi değilim ama nasıl oldu ben de bilemiyorum. Herhalde maçların yorgunluğundan olsa gerek.

ALIŞVERİŞ

Şehrin merkezinde alışveriş yapabileceğiniz yüzlerce mağaza var. Fiyatlar genelde Türkiye'ye yakın, ama bazı şeyler çok ucuz olabiliyor. Mesela bez Converse ayakkabıyı orada 40 milyon TL civarına buldum. Burada 80-90 milyon TL. Kredi kartı hemen hemen hiç bir yerde geçmiyor. Tüm gezi boyunca kredi kartı geçen toplam 3 mağaza gördüm. Aklımda kalan bazı fiyatlar; otelde bira 850,000 TL, cappucino 750,000 TL, Cola 800,000 TL, expresso 750,000 TL, omlet 2,000,000 TL, Şehirde muz 1,250,000 TL/Kg, yemekler 2,000,000-8,000,000 TL arasında değişiyor ve posiyonlar bol. En pahalı kaşkaval (kaşar) peyniri 10,000,000 TL. Çok daha ucuzları da var. Belediye otobüsü 450,000 TL, otelden Türkiye'ye telefon 2,000,000 TL. Giyecekler genelde çok ucuz değil.  Varna Bulgaristan'ın Bodrum'u veya Antalya'sı gibi en popüler turistik bölgesi. Bence buradaki fiyatlar Bulgaristan geneli için bir gösterge değil. Küçük şehirlerde fiyatların çok daha düşük olduğunu tahmin ediyorum.

MÜSABAKALAR

Müsabakalarda ilk gün gurup maçları yapıldı. Herkes çok maç oynasın diye guruplar 6 lı düzenlenmişti. Benim gurubumda (40-49) turnuva şampiyonu olan Jenkov vardı ve yaptığımız maçı 3-2 kaybettim. Üstelik son set 5-1 ilerdeydim. Diğer guruptan gelen Cüneyt de ertesi gün Jenkov'a karşı 2 defa maç sayısı atmasına rağmen maçı o da 3-2 keybetti. Turnuva 2. si Nikitov ile yaptığım maçı da setlerde 2-0 öndeyken 3-2 kaybettim. 40-49 yaş kategorisinde ben 3. Cüneyt de averajla 4. oldu.

50-59 kategorisinde Kenan zor maçlar sonunda 1. oldu. Uzun tırtıllı kesmeci Iliev'e karşı 3-2 kazandığı maç görülmeye değerdi.

60+ da Savaş Pravuştalı 2., Selçuk Çöplü ise 4. oldular.

Bayanlar 40-49 kategorisinde Fatma 1., Selma 3., Zehra ise 4. oldular.

Bayanlar 50+ da ise Nesibe 1. oldu.

Tek gurup halinde oynanan çift erkeklerde Kenan-Cüneyt ikilisi 2. oldular.

Çift bayanlarda ise Selma-Nur ikinci, Nesibe-Ekaterina 3., Zehra-Damla ise 4. oldular.

Son gece ödül yemeği yapıldı. Varna belediyesinin sosyal tesislerinde yapılan yemekte ödüller ve plaketler verildi, karşılıklı konuşmalar yapıldı. Ödül töreninde, bütün gün antreman yaptıktan sonra annesini ve babasını bekletmeyi göze alarak veteranlarla oynayan 'rakibim' ve geleceğin büyük oyuncusu Onur'a da özel bir ödül verdiler. Tören yemeğinde yine her zamanki gibi canlı müzik eşliğinde gece yarısına kadar eğlenildi.

Sonuç olarak Varna'da dolu dolu geçen çok güzel 5 gün geçirdik.

Varna'da çektiğim resimler

 

 

Son güncelleme tarihi : 24 Ağustos, 2003

Copyright © 2001-2006 Ertan Patır

Bu sitenin içeriği kod ve yazılım da dahil olmak üzere, izinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz veya yeniden yayınlanamaz.

Webmaster :